İbrahim KARAGÜL

İbrahim KARAGÜL

Türkiye içinde ‘şer ekseni’ ve ‘iç işgal’

Türkiye içinde ‘şer ekseni’ ve ‘iç işgal’

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Çin gezisine hazırlanırken Türkiye'de hiç tanık olmadığımız yaygınlıkta Doğu Türkistan kampanyası başlatıldı. Doğu Türkistan'a yıllardır olağanüstü bir hassasiyet gösteririm. Dünyanın en ciddi sorunlarından biridir ve müthiş bir mücadele tarihi vardır. Bu hassasiyete bizden daha fazla sahip olacak olan bir ülke de yoktur. Türkiye kamuoyu da böyledir.
Ancak kampanyanın geleneksel çevreler dışında, “yabancı" kaynakları garip bir kuşku uyandırdı. Bu servisi kimler, ne amaçla yapıyordu? Oradaki trajedinin üzerinden hangi güç oyunları sergileniyordu?
Acaba Erdoğan'ın ziyareti mi etkilenmek istendi? Acaba birileri Afganistan'dan sonra Doğu Türkistan'da da bir IŞİD cephesi açmak için ortam mı hazırlıyor? Acaba Şanghay İşbirliği Teşkilatı'nın Atlantik Ekseni karşısındaki yükselişi ve Türkiye ile ilişkileri mi sabote ediliyor? Acaba Çin'e verilen füze ihalesi mi sorun? Acaba Türkiye ile Çin arasında savunma alanında yeni büyük projeler mi var?
Ölümcül kuşak ve kalıcı harita
Öyle girift bölgesel ve uluslararası sorunlarla mücadele ediyoruz ki, masum gibi görünen birçok kampanyanın arkasından bazı güçlerin etki ofisleri çıkıyor. Bu yüzden benzer gelişmeleri ciddi bir şekilde sorgulama alışkanlığını çoktan kazandık. Bize ait olmayan, bizim acılarımız üzerine sergilenen her kampanya bizi ürkütüyor?
Sınırlarımızın hemen güneyinde bu tür sayısız senaryolarla mücadele ediyoruz. Örgütlerin devletler yerine ikame edilmeye çalışıldığı bir dönemde, güneyimizdeki örgütlerin hangisinin hangi uluslararası projenin “Truva Atı" olduğunu anlamakta bazen zorlanıyoruz. Mezhep kimliği üzerinden coğrafyayı paramparça edecek bir senaryo uygulanıyor ve bizlere bu senaryoların kurbanı olma dışında bir seçenek, güç, imkan bırakılmıyor.
Türkiye'nin hemen güneyindeki ölümcül kuşak denemesini günlerdir ısrarla gündemde tutmaya çalışıyorum. Bu kuşak mezhep ve HDP/PKK Baasçılığı çatışması üzerine şekillendirmeye ayarlı. Maalesef, 7 Haziran seçimlerinde Doğan Grubu ve ortakları üzerinden içeriye pazarlanan, içerideki ortamı hazırlanan, o şirketlerin basit enerji ve kazanç hesaplarıyla tavlandığı proje ciddi anlamda, kalıcı bir harita çalışmasıdır.
İç işgal ve o şer ekseni
Durumun vahameti gerçek boyutlarıyla açığa çıktığında bu ülkede kimlerin Türkiye'yi boğma çabalarının içinde yer aldığı da ayan beyan ortaya çıkacaktır. Bu grubun son altı aydır yoğunlaştırdığı medya üzerinden kamuoyu oluşturma çalışmaları bu ülkeyi, milleti zehirlemekte, yüz yıl sonra başlatılan en büyük mücadelede bir tür iç işgal ortamı hazırlamaktadır.
Milli ve yerli olana, Türkiyeli olana, coğrafyayı yakınlaştırana, Dünya Savaşı'ndan sonra biçimlendirilen vesayet sistemini sona erdirme mücadelesine karşı tam anlamıyla içeride bir şer ekseni kurulmuştur.
Gezi ve 17 Aralık müdahalelerinden sonra, Türkiye'yi Mısır ya da Ukrayna yapma denemelerinden sonra bu yeni bir müdahale biçimidir. Yeni müdahale bu sefer seçim öncesi başlatıldı, seçime ayarlandı, seçim sonrası koalisyonu biçimlendirme girişimleriyle devam etmektedir. Bir adım sonrasında Alevi kimliği istismar edilecek, Kürt milliyetçiliği ile Alevi kimliği denklemi kurulmaya çalışılacak, bu eksen üzerinden Türkiye'ye karşı büyük bir hesaplaşma başlatılacaktır.
Bizim Türkiye mücadelesinden başka bir derdimiz yoktur. Bizim, coğrafyanın kardeşliği dışında bir mücadelemiz olmayacaktır. Yerli ve onurlu, etnik ve mezhep savaşlarına teslim olmadan, Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana devam eden mücadelenin son bulmasından başka bir amacımız yoktur.
Biz de onları hedef alacağız!
İşte Türkiye'de, yerli olanla o savaş sonrası oluşturulan mekanizmalar arasında bir mücadele vardır. Dolayısıyla bu direnci hedef alan her gücü, her çevreyi biz de hedef alacağız. Onları açığa çıkaracağız, kirli ilişkilerini ortaya sereceğiz, yüz yıldır devam eden bu mücadelede geri adım atmayacağız.
Bu ülkenin yüreği vatan sevgisiyle atan insanları ilk kez bu kadar yaygın bir şekilde neyin mücadelesinin verildiğini kavramıştır. Bunun geri dönüşü olmayacaktır?
Neden Türkiye ile bu kadar çok uğraşıyorlar? Neden her fırsatı, her farklılığı, her olumsuzluğu Türkiye karşıtı bir savaşa dönüştürüyorlar. Neden bu ülkenin değerlerini, imkanlarını, gücünü, arayışını dünyaya büyük bir tehdit gibi pazarlıyorlar?
Bunun cevabını bulmak için sadece kendimize bakmamız yeterli. Kullandığımız siyasi dile, ilgilendiğimiz bölgelere, hayallerimize, amaçlarımıza, yeni yeni keşfettiğimiz dik duruşumuza, otuz yıl-elli yıl sonra bu ülkenin bu hızla nereye geleceğine bakmamız yeterli.
O “cephe" yeni bir savaşa hazırlanıyor
Türkiye sadece Türkiye değil artık. Bölge devleti, uluslararası güç. Bu yüzden de herkes kendini bir şekilde ülke ile yakın göstermek, bu ülkede tanıtmak, burada bir lobi oluşturmak istiyor. Bütün bölge ülkelerine, bölgede etkin olan güçlere, çevrelere bakın, herkes Türkiye'de ne kadar varsa o kadar bölgede etkin olma çabası içinde. Sevgisi, ilgisi de o kadar büyük, güç arayışı da.
Bu yüzden savaş çok büyük. Bir an önce bu ülke durdurulmalı, uysallaştırılmalı, eski iktidar odaklarının denetimine girmeli. Gezi ve 17 Aralık bir uluslararası ihaleydi. İçerideki parçalanmış muhalefete verilen roldü. Devlet içine sinmiş istihbarat ağına verilen ihaleydi. Şimdi seçimler ve sonuçları üzerinden bu cephe yeniden harekete geçti.
PKK'nın son saldırılarına, KCK'nın misilleme açıklamasına iyi bakın. Eğer siyaset üzerinden, yeni hükümet formülleri üzerinden amaçlarına ulaşamazlarsa, PKK'yı yeniden harekete geçirecekler. Kürt milliyetçiliğini seçimler üzerinden bir güzel okşadılar. İslamcısından demokratına hepsini Baasçılık çatısı altında topladılar. Kuzey Suriye'de yürütülen proje de bunun bir parçasıydı. Bölgede uyguladıkları etnik arındırma bu amaca yönelikti.
Türkiye'yi iki savaştan birine mahkum etmek
Şimdi ortam hazır. PKK bir uluslararası kart olarak Türkiye içi savaşta olduğu kadar bölgesel harita taslaklarından da elverişli bir güce ulaştı. Bunu PKK yönetimi de biliyor, bizler de biliyoruz, politika yapıcılar da biliyor. PKK üzerinden başlatılacak yeni savaşta Alevi kimliği de alabildiğine istismar edilecek. Ortak bir cephe şekillendirmek isteyecekler. Türkiye'yi etnik savaş ve mezhep savaşından en az birine mahkum etmek isteyecekler.
Şimdi kimmiş içerideki işgalciler? Kimmiş içerideki şer ekseni ve bunu Türkiye'ye pazarlayanlar? İyi düşünelim.
Türkiye'nin attığı adımlar, uyguladığı siyasi tarz, güvenlik stratejileri, savuma gelişmeleri, uluslararası eğilimleri anında Türkiye içinde bir hareketliliğe yol açıyor. Lobiler harekete geçiriliyor. İç politikada etki uyandırmaya, politik karar vericileri yönlendirmeye çalışıyorlar.
Sağlam durma zamanı
Bu yüzden Türkiye'de hükümet de, siyaset de, koalisyon pazarlıkları da sadece Türkiye ile sınırlı bir arayış olmayacak. Klasik, kendini içeriye hapseden, sadece Türkiye ile sınırlı siyasetin de, hükümet projelerinin de, ekonominin de dönemi çoktan geçmiştir.
Siyasi figürler, kimlikler ve söylemler de kendini bu yeni duruma alıştırmak zorundadır. Liderlik profilleri de öyle. Türkiye'nin çok ötelerine uzanan, Kuzey Afrika'dan Orta Afrika'ya, Güney Asya'dan Ortadoğu'ya kadar bir şeyler söylemek, üretmek, zorundadır. Siyasetin dili de, siyasi kişilikler de böyle bir donanıma sahip olmak zorundadır.
Kimse bu ülkeyi artık sınırlarının içine kapanan bir siyaset ve politik dizayna mahkum etmeye kalkışmasın. Bu artık mümkün değildir, olmayacaktır. Günübirlik manevraların modası çoktan geçmiştir.
Şimdi esaslı şeyler söylemenin, esaslı bir duruşun zamanıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
İbrahim KARAGÜL Arşivi