Üç ülke, üç hezimet ve Türkiye direnişi
Mısır'da, tarihin ilk demokrasi deneyimini Batı ülkeleriyle güç birliği yaparak yok eden Cunta yönetimi, 529 kişi hakkında idam kararı verdi. Toplu katliamı andıran kararların arkasında, darbeye destek veren ABD ve Avrupa demokrasileri de var.
Ortadoğu'ya her türlü müdahaleyi yapan, demokrasi diye avaz avaz bağırıp asla demokratik dönüşümlere izin vermeyen, bu yönden toplumsal arayışları her türlü kirli oyunlarla boşa çıkaran, Mısır'da 'darbe yapıldı' bile diyemeyen bu güçlerin, idam kararlarının altında imzaları vardır. Tarih bunu böyle kaydedecektir.
Beş yüz değil, ben bin kişi bile idam etseler, Mısır'ın gözünü açan demokratik değişimi, özgürlük arayışlarını, Batılı ülkelerin desteğiyle bile, durdurmaya güç yetiremeyeceklerdir. Sisi yönetiminin, Enver Sedat'tan, Hüsnü Mübarek'ten daha kötü bir sonla yüzleşeceğini söylemek pekala mümkündür.
ABD ve Avrupa, Mısır'da bütün değerlerini, ilkelerini, son elli yıldır savunduğu her şeyi kaybetti. Artık demokrasi ve değerleri değil diktatöryal yönetimleri tercih ettiğini ortaya koydu. Aslında bu tavrıyla oyun kurucu özelliğini yitirdi. Şu anki kazanımının geçici olduğunu, uzun vadede kaybeden taraf olduklarını bir yere not edin.
Ukrayna'da bir bölge daha koptu, Rusya denetimine giriyor. Ukrayna'yı elbirliği ile paramparça ediyorlar. Donetsk halkı bağımsızlığını ilan etti. Muhtemelen Mayıs ayında yapılacak referandum sonrası o da Kırım gibi Rusya'ya bağlanma kararı alacak.
ABD ve Avrupa Rusya'ya yenildi
Ukrayna'yı kendi hevesleri uğruna uçuruma sürükleyen Batılı 'dostlar'ın utanç içinde gelişmeleri izlemekten başka yapacak hiçbir şeyleri yok. İstihbarat örgütleri üzerinden sokakları terörize ederek Ukrayna'yı Rusya denetiminden tamamen çıkarıp kendilerine bağlamaya çalıştılar. Basit, bir adım sonrasını ölçemeyen bir plandı bu.
Nitekim bir adım sonrası geldi ve Rusya bu ülkeyi parçaladı. Senaryoyu yazanlar şimdi toplantı üstüne toplantı yapıyor ama sadece ağlayıp sızlanıyorlar, atıp tutuyorlar. Yapabilecekleri hiçbir şey yok. En azından bu günkü güç yapılanmasına göre.
ABD ve Avrupa, Mısır'dan farklı olarak, Ukrayna'da her şeyi kaybetti. Ülkeyi de, kredilerini de. Rusya'ya karşı oyun kurucu özelliğini de kaybetti. Şüphesiz, Ukrayna olayı, soğuk savaşın sona ermesinden bu yana Batı karşısında hezimetlerin her türünü yaşayan Rusya'nın en büyük stratejik güç şovudur.
Suriye'de Şam yönetimi aktif çatışmaların bir yıl içinde sona ereceğini iddia etti. Baas yönetimi, Batılı ülkelerin Suriye'de demokratik dönüşüme desteğini çekmesiyle kendini daha güçlü hissediyor. Suriye muhalefetine türlü vaatlerde bulunan ABD ve Avrupa, muhalefeti yarı yolda bıraktı. Rusya'nın, İran'la birlikte Suriye üzerinden kurduğu oyunda başarısız oldu, yenildi.
Bu yenilgi, ABD ve Avrupa'nın Ortadoğu'da tartışılmaz üstünlüğünü, oyun kurma özelliğini de yerle bir etti. ABD ve Avrupa, Suriye'de de Mısır'da da diktatörlerden, otoriter rejimlerden yana durdu, Demokrasi ve özgürlüklere destek vermedi, hatta bölgenin özgürleşmesinden korktu. İşin kolayına kaçarak bölgenin geleceği üzerindeki etkisini kaybetti. Aslında Ortadoğu dinamiğini ve geleceğini kaybetti.
Türkiye de direndi ama yeni bir oyun kuruyorlar
Bu üç ülke uygulanan senaryoların hepsinden daha fazlası, hepsinin bileşkesi çok daha rafine bir şekilde Türkiye'de uygulandı, uygulanıyor. Gezi olayları Ukrayna benzeri bir senaryoydu. Hedef toplumsal travma yaratıp infiale neden olmak, sokakları ve kamu binalarını ele geçirmek, son olarak Başbakanlığın ele geçmesiyle hükümeti düşürmekti. Gezi planlamasında bir adım sonrasında ne olacağına dair kimsenin bir bilgisi ve kanaati yoktu. Özgürlükler üzerinden ülke ve demokrasi vuruluyor, otoriter yönetime hazırlık yapılıyordu.
Başaramadılar. Çok geçmeden Fethullah Gülen grubunu keşfettiler. Bu sefer kitleleri değil sistem içindeki kadrolar üzerinden hükümeti hedef aldılar. Gariptir, öteden beri bütün darbe planlarına destek veren çevreler bu kampanyada tartışmasız yerlerini aldılar, güç birliği yaptılar. Bir süre sonra hedefin sadece hükümet olmadığı, Türkiye'nin yeniden yönetilebilir alana çekilmesi olduğu ortaya çıktı. Hükümete karşı kullanılan argümanlar, servis edilen malzemeler Türkiye'ye yıpratıyor, küçük düşürüyordu.
Türkiye bölgenin merkez ülkesiydi. Bütün coğrafyayı etkiliyor, hareketlendiriyordu. Gücün kaynağı burasıydı ve bu güç susturulmalıydı. Dikkat edin, Türkiye'de olup bitenleri önyargısız okuyunca, meselenin hükümet olmadığını ve daha yukarıda dikkat çektiğim üç ülkede uygulanan senaryoyu daha içeren bir süreç yürütüldüğünü göreceksiniz.
Türkiye'yi bu üç ülkeden biri haline getirmek istediler. Biri olmazsa diğeri olacaktı. Olmadı, başaramadılar. Türkiye direndi. 30 Mart seçimleriyle millet oyunu bozdu, durumun farkında olduğunu ortaya koydu.
Ama bitmedi, devam ediyor. Kaybetseler de durmayacaklar, oyun üstüne oyun kuracaklar. Daha seçim sonuçları değerlendirilemeden Cumhurbaşkanlığı üzerinden bir gerilim stratejisi devreye sokuldu. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bu gerilimle uğraştıracaklar ülkeyi.
Bugünlerde hangi çevreler üzerinden ve özellikle hangi kurumlar üzerinden oyun kurgulandığına çok dikkat edin. Sadece dünkü tartışmaları gözden geçirseniz bile bunu farkedeceksiniz.