ÜMMET, MİLLET VE ATATÜRK!
Geçen hafta Engelsiz Yaşam Vakfı’nın düzenlemiş olduğu “Yılın En İyileri” ödül töreninde ilginç bir olay yaşandı. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış,“asıl engelin zihinlerde olduğuna” vurgu yaparken konuşmasının sonunda da Hz. Peygambere “işte biz böyle bir Peygamberin ümmetiyiz” diye övgüde bulunmuş…
Müslüman bir ülkede Müslüman bir bakanın bu cümleyi Müslümanların olduğu bir topluluğa söylemesinden daha doğal ne olabilir ki?
Ama alınganlık gösterenler var!
Mesela “sanatçı” Müjdat Gezen; “Biz Ümmetçi değiliz, Atatürk’ün Milletindeniz.” diye Egemen Bağış’a karşı “vatanperverlik” göstermiş…
Cevaben sarf ettiği sözdeki mana derinliğine bakın ve hizaya gelin!
Hikmet fışkırıyor mübarek, peee…
Doğrusu bu kalıptaki insanlara şaşırmıyorum, hep aynı terane. Bize de cevap vermek düşüyor…
Müjdat Gezen, Tayip Erdoğan’ın ta İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı döneminden beri karşı duruşunu bir şekilde gösteriyor. Gezen, bu sefer tam bam telinden vurmuş, Atatürkçülük…
Müjdat Gezen’in İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları yöneticiliğine gelemeyişi, Müjdat Gezen Sanat Merkezi ile sınırlı kalışı kendisi açısından çok üzücüdür ancak sanat adına aynı şeyi söyleyemem…
Müjdat Gezen “din” ve “Atatürk” üzerinden Egemen Bağış’a saldırmayı kendisine görev addediyorsa, bu tepkisel davranışın arka planında yatan gerçeğin Tayyip Erdoğan’da karşılık bulamayan beklentisinde ararım. Tayyip Bey isabet buyurmuş, eyvallah Usta…
Müjdat Gezen’in bu “karşı duruşunu Müslümanların değerleri üzerinden yapması” hoş değil!
“Ümmet olmaktan nasiplenememiş” bir kişiye ne denebilir ki?
Üstüne üstlük, bir de işin içine Atatürk’ün alet edilmesi yok mu?
Tam bir “rezalet ve cehalet” örneği…
Ümmet, millet ve Atatürk…
“Ümmet” ve “millet” kavramı Arapça bir kelimedir. Araplar bu iki kavramı “aynı dili konuşan kavim topluluğuna” karşılık kullanırlar. Ümmetul Arabiye(Arap Halkı) gibi…
Bir de bu kavramların dini boyutu vardır ki Kuran’da Bakara 128. ayette; “Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler (Müslümanlar) kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet (Müslüman bir topluluk) kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.” ve Ali İmran 95. ayette de “De ki: “Allah, doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine(milletine) uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” ayetlerinde “ümmet” ve “millet” ifadeleri yer almaktadır.
Biz biliyoruz ki “Kimin ümmetindensiniz?” sorusuna karşılık “Hz. Muhammet Mustafa ümmetindeniz.” cevabı verilir. Aynı şekilde “Kimin milletindeniz?” sorusuna ise bu dinin hak din olduğunu gösteren silsilenin simge değeri olarak “Hz. İbrahim’in milletindeniz.” cevabı verilir.
Bu sorular hangi inanç gurubuna mensup olduğumuzu pekiştiren sorulardır. Muhatabı da Müslümanlardır.
Gelelim şu “Atatürk” meselesine;
Atatürk bir halife değil, siyasi bir kişilik. Dini bir otorite hiç değil. Bir Osmanlı paşası ve Cumhuriyet’in banisi…
Bay Müjdat Gezen’e ve onun gibi düşünen,“Her şeyin ölçütü Atatürk” gibi gören, işin içine mutlaka Atatürk’ü dahletmek gerektiğine inanan,“Atatürkçülüğü din gibi algılayan” aklı evveller için bir nükte ile cevap verelim. Adamın teki tabiri caizse Atatük’le yatıp kalkıyormuş. İçtiği kadehte, çektiği nefeste bile Atatürk’ü sayıklıyormuş. Bir gün elinde kadehle sigara içerken kazara düşürdüğü izmaritle evi tutuşturuvermiş. Yangın her tarafı sarmış. Karısı feryadı figan ile bağırmış; “hani Atatürk olmasaydı biz yanmıştık, Atatürk var, şimdi niçin yanıyoruz” demiş...
Durum aynen böyle…
O olmasaydı bu olmasaydı…
Demezler mi adama; “Osmanlı olmasaydı Atatürk olur muydu, Osmanlı paşası değil miydi?” diye…
Bu klişe laflar demode oldu, kusura bakılmasın ama kimse yemiyor artık…
İmam Şafi hazretleri; “Ne kadar cahille tartıştıysam hep yenilgiye uğradım, hangi âlimle tartıştıysam kazandım. “ der. Şimdi, cehaletini bu klişe laflarla izhar etmiş, Atatürkçülüğü “din” gibi algılayan bir kişiye ne denebilir ki?
Hadi oradan, senin dinin sana, benimki bana, ama lütfen Atatürk’ü alet edip İslam’ın sınırlarıyla oynama!