VEKÂLET İŞİ KOLAY DEĞİL!
Şu kritik dönemde Milletin vekâletini yüklenenler “kıyak emeklilikle, ballı maaşla” gündeme gelmemeliydi. AK Parti bu ülkede büyük işler başardı. Büyük işler büyük problemlerle paralel yol alıyor. Böyle bir dönemde “birilerinin gazına gelerek” milletvekillerinin maaşıyla gündeme gelmek, en yalın ifadeyle, “hoş” durmadı. Neden mi?
Bir kere “halk için siyaset” yapıyorsanız, halkın sesine kulak vermek zorundasınız. Halk sizi nasıl okumak istiyorsa, siz de ona göre siyaset belirlemek durumundasınız. Bu sözde kalmamalıdır. Bir siyasetçi haftanın bir gününü ayırıp halkın içinde boy göstermiyorsa, garip gurabanın evine gidip mutfağında pişen aşı merak etmiyorsa, halkın değerlerinden bihaberse, Cuma namazı ortamını bilmiyorsa, iftar sofrasını tanımıyorsa, fabrika ortamını, kıraathane çayhane ortamını bilmiyorsa, selamı esirgeyip vatandaşın kalbine inemiyorsa, siyasetin hakkını vermiş sayılmaz.
Cumhurbaşkanının milletvekillerinin maaşlarını konu alan kanunu iade gerekçesinde “kamuoyu vicdanını rahatsız etti” denmesi, bu halkın siyaseti okuma şekliyle alakalıdır. Siz isterseniz “popülist politika yapmıyoruz” deyin, ne derseniz deyin, halk, sizin gibi siyaseti okumuyor ve anlamıyor…
Efendim “milletvekillerine para dayanmıyor, şu kadar masrafları var, şöyle zorluklar içindeler” demek, tek taraflı bir yaklaşımdır. Onlar sıkıntı içinde iseler, “halkın, son derece müreffeh olduğunu” kim söyleyebilir?
Tamam, bu dönemde halkı memnun edecek birçok atılımlar olmuştur. Özellikle sağlıkta ve eğitimde çığır açılmıştır. Bize sorarsanız dış politikada da hiç olmadığımız kadar nüfuz sahibi olduk. Ama bu durum, halkın tamamı için birebir muhatap olduğu bir konu değil ki!
Bu topraklarda milyonlarca insan asgari ücretle talim diyor. Açlık ve fakirlik sınırında iaşelerini kazanan milyonlar var!
Çocuklarının gelecek endişesi için serhat boylarında kaçakçılık yapıp nafaka peşinde koşanlar var!
Metropollerde maaşlarının yarısını işe gitmek için vesait ücretine ödeyip geri kalanıyla hayatlarını idame ettirmeye çalışanlar var!
Öbür taraftan “milletvekillerinin geçim sıkıntısına düşmüş acınası durumlarını da görelim” dersek, biraz üzerinde düşünmemiz gerekir!
Öyle ya, onlar vekil! Onlar seçilmiş ve seçkin insanlar! Onların çocukları özel kolejlerde okumalı, çocukları özel burslardan faydalanmalı, gittikleri her yerde izzeti ikramla karşılanmalı, protokolden geri durulmamalı…
Halk “seçilmişlere” tanıdığı imtiyazı çok görmüyor. Ancak bu imtiyazlar karşısında “ağlayıp sızlamaları” da doğrusu halkın hoş karşılayacağı bir durum değildir.
Vekil olmak kolay değildir. Ateşten gömlektir. Bu sözü “kinaye” olsun diye söylemiyorum, gerçek bu!
Vekillerimizin masrafları fazla oluyorsa, lütfen biraz masraflarını kıssın, mükeyyef evlerde oturmasın, lüks arabalara binmesin, bir araçla yetinsin, ailece toplu taşıma hizmetinden de yararlansın…
Halk için “onlar alışkındır, biz alışkın değiliz, bizim hayat standardımız böyle” demesinler. Halkın içine girsinler. Bunları yapamıyorlarsa, şikâyet etmeyi de bıraksınlar.
Aslında seçilmişlere hayatın gerçeklerini unutmamaları için altı ayda bir taş ocaklarına gidip bir saatlik seansla emekçilerin çalışma ortamlarını görmelerini tavsiye ediyorum. Böylece hallerine şükrederler ve Allah’ta şükürlerinin karşılığını ülkenin artan bereketiyle fazlasıyla nasiplenirler, diye düşünüyorum.
Efendim “milletvekili ek iş mi yapsın, komisyonculuk mu yapsın, aracılık mı yapsın” diyenler var. Bu topraklarda birçok memur ve işçi ek iş yapıyorsa, namusuyla çalışıyorsa, onlarda ek iş yapabilir, bunda bir beis yok, zaten işini yapan yapıyor! Ama bir yandan namaz kılsın kılmasın, hacca umreye gitsin gitmesin, 70 milyonun hakkını kendine hak sayıp, bulunduğu makamı menfaate devşiren varsa, “Allah da onları bildiği gibi yapsın”, ne diyelim. Devlet, bu işin takipçisi olsun!
Vekâlet müesseselerinde rüşvetin adı “danışmanlık ücreti, aracılık payı vs.” adı altında vekâlet makamını kullanıp kişisel menfaat devşiren oluyorsa, bu vebalin altından kalkamazlar, ateş çarpar. Rüşvet, keyfiyet değiştirmişse vay hallerine!
Bu durum bütün vekâlet müessesesi için geçerlidir. Belediye başkanları bundan arî değildir. Her kamu görevlisi aynı ahlaki sorumluluğu taşımalıdır.
Efendim “vekiller maaşı az olursa şunu bunu yaparlar” diye halka gözdağı vermek, kimsenin hakkı ve haddi değildir!
Vekâlet makamları birinci derecede “para kazanma yeri” değildir. O makamlar “milletin değerlerini korumak ve yüceltmek” için bahşedilmiştir. Allah “mülkü” dilediğine veriyor. Birileri birilerinin hizmetini görmek, nasip kısmet işidir. Çok ehil, çok donanımlı olduklarından bu makamlar bahşedilmemiştir. Çok daha kaliteli, çok daha donanımlı insanlarımız bu milletin gerçek değerleri olduğu unutulmamalıdır. Para kazanmak isteyen varsa “rızkın 10’da 9’u ticarettedir”, buyursunlar, ticaret yapsınlar.
Bana kalsa, milletvekilleri maaşlarını isterlerse herkes ihtiyacı kadar kendisi belirleyebilmelidir. Bu ücret kamuoyuyla da paylaşılmasa olur. Yete ki vekâletlerinin hakkını versinler, yeter ki halkın sesine kulak kabartsınlar.
Muhtarlara “maaşınız çok az, ama muhtarlılık gönüllülük isteyen hizmettir” diyebiliyoruz. Sıra “diğer seçilmişlere” gelince de aynı şeyi söyleyemiyorsak, eksiklik var demektir.
"Vekâlet" işi öyle kolay değil, kolay olsaydı herkes seçilirdi. Orası hizmet kapısıdır, aş iş kapısı da değil!