Virüs cehennemi: Büyük kapatılma ve sokakta insan avı!
Koronavirüs, bütün dünyada sokakları boşalttı, insanları eve kapattı. Yaşadıklarımız sürreel ressamların tablolarına konu olabilirdi sadece: Absürd’ün zirvesi, nasıl da sanattan, tablolardan hayata fırlayıverdi bir anda: Dali, Braque ve Picasso diriliriverdiler, birdenbire, sanki!
CEHENNEMİ GÖRMEK VE YAŞAMAK!
Absürd, zıtlıkların en uç noktasına vardığı, vardırıldığı anda çıkıyor ortaya...
Dışardan içeri tıkıldı bütün insanlar, bütün dünya.
Dışardan içeri kaçıyor: Başka çaresi yok yaşamanın. Dışarda ölüm var: Virüs var. Virüsün kendisi değil, korkusu, daha çok ürpertiyor insanları...
Sokaktan insanları kovuyordu bir adam; bizzat kendisi çıkmış Napoli sokaklarına sokakta bulduğu Napolililere, “Haydi evinize, ne işiniz var sokakta? Sokakta ölüm var, ölüm kol geziyor her yerde, görmediniz mi televizyondaki görüntüleri?” diye azarlayarak evlerine gitmeye zorluyordu tek tük de olsa rastladığı herkesi! Napoli sokaklarında Belediye Başkanı “sokakta insan avı”na çıkmıştı!
Koronavirüs, İtalya’yı perperişan etti. İspanya’yı da. Sırada İngiltere var! Almanya ve Fransa da zor durumda: Her gün 400, 500 insan ölüyor, dile kolay!
Sokakta insan avı var, dedim, dikkat edin. 4-5 ay önce, bütün bunları birileri anlatsaydı bize, “sen kafayı mı yedin!” diye çıkışırdık karşımızdaki kişiye. Absürd bir şey bu, böyle şey olur mu, diye.
Ama oldu işte.
Bütün dünya absürditeyi yaşıyor: Sokaklar bomboş! Tarihî şehirlerin tarih yük/l/ü sokakları, yapıları, daha modern kentlerin gökdelenleri, insansız ne kadar anlamsız, ne kadar ruhsuz ve ne kadar da hayaletleri andırmaya başladılar birdenbire, insanlar sokaklardan çekilince!
Bütün insanlık absürditeye mahkûm! Bütün insanlık korkunun kölesi, virüsün hızla yaydığı ölüm korkusunun!
CEHENNEMİ YAŞAMAK AMA GÖREMEMEK!
Buraya kadar -yaşadıklarımıza dâir- çizdiğim tablo, absürd, ürpertici! Kaldı ki, ürpertici hastane manzaraları çizmedim; özellikle Avrupa’daki hastanelerde yaşanan çaresizlik manzaralarını... Marketlerin nasıl yağmalandığını gösteren manzaralar da çizmedim! Basit gıda maddeleri, temizlik maddeleri, dezenfektan’lar nasıl da kıymete bindi bir anda! Ve başta bu tür zorunlu ihtiyaç ürünleri dâhil bütün diğer gıdalar için marketlerin raflarına nasıl hücum edildiğini, insanların birbirleriyle nasıl basit ürünler için kavga etmekten çekinmediklerini gösteren absürd tablolar çizmedim!
İnsanlık eve kapatıldı! Büyük bir kapatılma bu! İnsanlığı, ölüm korkusuyla sürü gibi güdebileceklerini gösteren, insansız, ruhsuz makinaların kölesi bir gelecek dünya manzarası!
Geleceği yaşatıyorlar burada şimdi’de bize! Şimdi değil, gelecek, yaşadıklarımız: Birilerinin icat etmek istedikleri, bütün insanlığı sürükledikleri ürpertici bir gelecek manzarası!
Geleceği öne çektiler, teknolojinin, bilimin kutsandığı, insanlığın, Heidegger’in “vahşî canavar” olarak tarif ettiği teknolojinin kölelerine dönüştürüldüğü, din-dışı kutsallıkların, paganizm biçimlerinin zıvanadan çıkarak bildiğimiz dinleri yerinden ederek kitlelerin daha ayartıcı, gönüllü şekillerde güdüleceği tekno-pagan dijital uygarlık dünyasının ön denemelerinin yapıldığı geleceğin absürdlükler dünyası ŞİMDİ’DE, BURADA bize yaşatılan!
Virüsle birlikte yaşadığımız sokaktan kovulma, eve kapatılma şeklindeki absürdlüklere bakıp da virüs öncesi hayatımızın ne kadar güzel, yaşanabilir bir hayat olduğunu düşünmeyiz inşallah.
Dün, dünyanın cehenneme çevrilmesini bütün dünya yaşıyordu ama bütün dünya böyle bir şey olmuyormuş gibi yaşıyordu; yaşanan cehennemi herkes hissetmiyordu zira. Ama virüsle birlikte virüs (ya da bir “gizli el”) bizi bir anda içeri kapatınca, her birimiz teker teker dünyanın nasıl cehenneme çevrildiğini hissettik, yaşadık, yaşıyoruz iliklerimize kadar...
Hayatımız, virüsle, virüsten sonra yayılan ölüm korkusuyla absürdleşmedi; zaten absürddü; güçlünün güçsüzü anında yok ettiği; güçlü ülkelerin istedikleri yeri işgal ettikleri, dünyayı cehenneme çevirmekten çekinmedikleri bir haksızlığı, zulmü, cehennemi, absürdlüğü yaşıyordu ama kimse hem tınmıyordu hem de duymuyordu.
Ebu Gureyb Hapishanesi’nde kadınlara, erkeklere yapılan, birbirlerine köpeklerle yaptırılan tecavüzler şimdi yaşadığımız virüs korkusundan daha mı az korkunçtu?
Virüs, insanlığı eve kapatarak, hepimizin araçların, teknolojinin köleleri olarak sürü gibi güdüleceği, özgürlüğümüzün, özgür irademizin, seçme kabiliyetlerimizin nasıl yok edileceğini gösteren, ürpertici bir cehennem manzarası yaşattı, yaşarıyor...
O yüzden yaşadıklarımız, biz Müslümanların büyük kapatılma’nın ötesine taşarak, ulaşarak, ev’i, kendimizi, iç dünyamızı, imkânlarımızı ve zaaflarımızı keşfetmemize, İslâm’ın nasıl fıtrî bir nimet olduğunu idrak etmemize imkân tanır inşallah, diyorum.
Pazar günkü yazıda cennet’in iz düşümü bir ev’i yeniden nasıl inşa edebileceğimizi yazmaya çalışacağım.