Yüzyılın oyunu: “İslâm’a Karşı İslâm” Savaşı ve Türkiye’nin vurulması!
Son 25 yılda, 1989'da Soğuk Savaş'ın bitirilmesinden bu yana Amerika'nın yerleştiği Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu'da sürekli büyüyen, etki alanları genişleyen iki ülke var: İngiltere ve İran.
Yine son 25 yılda hedef tahtasına yatırılan ülke ise Türkiye!
Daha önce yayımlanan bu yazımı son günlerdeki gelişmeler ışığında gözden geçirerek yeniden yayımlıyorum.
SOĞUK SAVAŞI, İNGİLİZLER BİTİRDİ. NİÇİN PEKİ?
1980'lerde Margaret Thatcher'ın gelişi, Soğuk Savaş'ı sona erdirdi. “Demir Leydi” lakabıyla anılan Thatcher, Demir Perde olarak adlandırılan sosyalist dünyayı, tarihin mezarlığına gömen fitili ateşledi: Soğuk Savaş alelacele bitirildi; küresel sistem, kendisine yeni bir düşman icat etti: İslâm.
Yeni düşman, NATO Genel Sekreteri'nin ağzından telâffuz edildi açıkça: “Küresel sistemin önündeki en büyük tehdit, İslam'dır,” denildi ve “İslâm tehdidi”, NATO'nun resmî doktrini hâline getirildi NATO Genel Sekreteri Willy Cleas tarafından.
Bildik Soğuk savaş okumasını tersyüz edecek bir şey söylüyorum burada: ABD, tıpkı Rusya gibi süper güç olma özelliğini yitirdi. Soğuk Savaş sürecinde iki büyük süper güç vardı: ABD ve Sovyetler Birliği.
İşte Soğuk Savaş'ın bitirilmesi, İngilizlerin sessiz, sinsice ve derinden tarihin akışını değiştirecek bir konuma gelmesini sağladı -yaklaşık yarım asır sonra yeniden.
YAHUDİLERİN TASFİYESİ
Soğuk Savaş sürecinde ABD'ye her bakımdan ve her alanda Yahudiler yerleşmişti: Başka bir ifadeyle, Yahudiler, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'yi ele geçirmişlerdi.
Soğuk Savaş'a son verilmesi, ABD'nin Yahudilerin egemenliğinden / işgalinden kurtulma kaygısının bir neticesiydi. Orta vadede yapılmak istenen buydu.
ABD, WASP demekti çünkü: Beyaz, Anglosakson ve Protestan yani. İşte Yahudi katliamıyla sonuçlanan İkinci Dünya Savaşı, Yahudilerin ABD'yi içeriden ele geçirmelerinin gerekçesiydi.
Oysa ABD'yi kuranlar İngilizlerdi. Yahudilerin ABD'ye hâkim olmaları, İngilizlerin yalnızca ABD'deki hâkimiyetlerini değil aynı zamanda iki büyük Sanayi Devrimi'nin mimarı adalıların dünya üzerindeki hâkimiyetlerini de yitirmeleriyle sonuçlanmıştı. Sanayi Devrimlerini gerçekleştiren ve Osmanlı'yı çökerten İngilizlerin Yahudiler tarafından ABD'den “kovulmaları”, İngilizlere çok ağır gelmişti.
İngilizler, bu süreçte, toparlandılar ve Thatcher'la birlikte Yahudileri küresel sistemden uzaklaştıracak hamleler yapmaya başladılar. Küresel kapitalist sistemi İngilizler Yahudilerle birlikte kurmuşlardı ama Yahudiler, İngilizlere -soykırım üzerinden- büyük darbe vurmuşlardı.
İSLÂM'IN YENİDEN TARİHE GİRİŞİNİN ÖNLENMESİ
Altını çizerek söylüyorum: Soğuk Savaş'ın bitirilmesinin uzun vadedeki asıl gerekçesi, İslâm'ın yeniden tarih sahnesine çıkışını önlemekti.
İki asırdır, dünyaya şekil ve yön verenler; Osmanlı medeniyetini tarihe gömenler ve bütün egemenliklerini İsIâm dünyasının sorunlarını ve sınırlarını belirleyecek dahice ve sinsice bir strateji izleyenler İngilizlerdi. 0 yüzden İslâm'ın yeniden tarih sahnesine çıkışını yalnızca İngilizler engelleyebilirdi.
Tam da bu nedenle, Soğuk Savaşı İngilizler bitirdiler. Niçin? Yukarıda söylediğim şeyi biraz daha açarak ifade etmem gerekirse, özelde Türkiye'nin, genelde İslâm dünyasının gelişini, sessiz ve derinden yeniden tarihe girişini gördükleri için.
İngilizler şöyle düşünüyorlardı: Eğer Türkiye, köklerine döner, yeniden İslâmî yörünge'sine kavuşursa, Osmanlı'nın küllerinden doğması, yeni şekillerde dirilmesi önlenemezdi, önlenemeyecekti. Türkiye'nin toparlanması, Türkiye'yi bekleyen, Türkiye'ye bakan Osmanlı coğrafyasının Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu'dan oluşan üç ana havzasının da Türkiye tarafından toparlanmasıyla sonuçlanacaktı zira.
TÜRKİYE DURDURULMALI, İRAN'IN ÖNÜ AÇILMALI'YDI! NEDEN Kİ?
O yüzden Türkiye durdurulmalı, İran'ın önü açılmalıydı. Bu arada 20. yüzyılın omurga Ehl-i Sünnet hareketi İhvan'a da büyük bir darbe vurulmalıydı.
Böylelikle İslâm dünyasının bin yıllık akidevî, fikrî ve siyasî birliğini sağlayan Selçuk ve Osman çocuklarının binbir çileyle kurdukları küresel İslâm düzeni nihâî olarak çökertilebilirdi.
İran'da devrim yapıldı Soğuk Savaş'In bitirilmesinden tam 10 yıl önce. İran devrimi bir şekilde oturduktan sonra Soğuk Savaş'ın bitirilmesine karar verildi. Ayartıcı, postmodern yöntemlerle yeni bir savaş başlatılıyordu küresel sistem tarafından: “İslâm'a Karşı İslâm” savaşıydı bu:
Suud ve İran gibi taşeron ülkelerle PYD, PKK, DEAŞ, Paralel gibi maşa örgütler üzerinden İslâm'ın gelişi içeriden durdurulacaktı. Çok zekice bir stratejiydi doğrusu. Doğrudan savaşlar dönemi bitiyor, proxy / vekâlet savaşları dönemi başlıyordu artık.
YÜZYILLIK BÜYÜK OYUN'UN ADI: “İSLÂM'A KARŞI İSLÂM” SAVAŞI
“İslâm'a Karşı İslâm” savaşı, postmodern / sinsi bir savaş olacaktı ve üç ayağı vardı:
1-İslâm'ı terörle özdeştirmeyi mümkün kılacak terör örgütleri icat etmek.
2-Ilımlı İslâm projesi: Paralel din icat ederek İslam'ın genetiğiyle, Müslümanların genleriyle oynayarak İslâm'ı sekülerleştirmek, protestanize etmek ve bütün evrensel iddialarını yok etmek!
3-Yapay bir Sünnî-Şiî çatışması icat ederek bunu adım adım gerçeğe dönüştürmek.
Şunu unutmayalım: Bu üç proje, birbiriyle irtibatlı ve eşgüdümlü olarak uygulanan “İslâm'a Karşı İslâm” savaşı stratejisinin parçaları.
İlk iki projede çok büyük mesefa katedildi. Şu an üçüncü projeye geçildi.
EKONOMİ SARSILIRSA, KAOS ÇIKAR!
Böylesi bir ortamda Batılıların başvurdukları son yöntem, Türkiye'nin ekonomisini çökertmek!
Dünkü yazımda da altını çizerek vurgulamıştım: Türkiye, jeo-ekonomik stratejileriyle jeo-politik stratejilerini eşgüdümlü götürmeyi, güç merkezleriyle üretken ilişkiler kurmayı başardığı ülkeye sermaye girdi ve ekonomide atılım gerçekleştirilebildi.
Türkiye'ye tuzak kuruluyor olabilir: Bizi Rusya'ya ve Çin'e sürüklemek ve arkadan vurmak istiyor olabilirler. Bunu aslâ gözardı etmeyelim. Osmanlı I. Dünya Savaşına böyle sürüklendi ve silindi.
Rusya'yla, Çin'le ilişkilerimizi geliştirmemiz önemli. Ama Avrupa'ya da, Amerika'ya da, Rusya'ya ve Çin'e de sonuna kadar güvenemeyiz. Sadece ittifaklar yapabiliriz.
Türkiye'nin ekonomisi sarsılırsa, ülke sosyal ve siyasî kaosun eşiğine sürüklenir. Ak Parti'ye oy veren seçmenin yarıdan fazlası, belki de daha fazlası, ekonomik gerekçelerle oy veriyor.
Sadece bu gerçek bile, ekonomik sarsıntının Türkiye'yi nasıl bir sosyal ve siyasî kaosun eşiğine sürükleyebileceğini göstermeye yetiyor olsa gerek.
Özetle: Türkiye, dik duracak ama tuzaklara karşı da hazırlıklı olacak. Ekonominin sarsılmaması ve Türkiye'nin küresel aktörler arasındaki bir çatışmanın ortasında beklenmedik bir savaş tuzağına düşürülmemesi için jeo-politik dengeleri çok iyi gözetecek. Vesselâm.