2023 HEDEFİNDE BİR HATIRLATMA!
Sayın Başbakan, Türkiye’nin 2023 hedeflerini açıkladı. Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümü’ne tekabül edecek hedefte “İleri Demokrasi, Güçlü Türkiye, Güçlü Toplum, Yaşanabilir Çevre ve Marka Şehirler, Lider Ülke” gibi başlıklarda toplanmış, son derece önemli projeler var…
Genel olarak bu maddeler; memleketin kimyasını düzeltecek, sistemi rehabilite edecek, biri diğeriyle bağlantılı, birbirini tamamlayan hedefler olarak görüyoruz.
Bu hedefler, “sadece Adalet ve Kalkınma Partisi’nin uhdesinde olan hedeflerdir” dersek yanlış olur. Elbette ülkenin inkişafında siyasi partilerin ortak hedefi de bu minval üzerinedir. Öyle olmalıdır…
Adalet ve Kalkınma Partisi, “İleri demokrasi, güçlü Türkiye, güçlü toplum, yaşanabilir çevre ve nihayetinde lider ülke Türkiye” derken, 12 yılı kapsayan “vizyon projeler” belirleyip seçmenin karşısına çıkıyor. Tamam, bu hedefleri en inandırıcı şekilde ortaya koyan bir siyasi partinin oyları sandığı da yansıması olacaktır. Ancak durum bundan ötedir!
Türkiye’nin 2023 hedefinde “Uydu Kentler” projesinden bahsediliyor. Cumhuriyet Halk Partisi de bu projeleri sahipleniyor.
Kaygımız odur ki; bu projeler gerçekleşirken “yaşanabilir çevre” hedefinde “devasa kent misafirhaneler” şeklinde olmamasıdır. Ayrıca kent kültürünü oluşturacak bu sosyal donatılarda insan ilişkilerine ve toplum dinamiklerine en yüksek katkı sağlayacak şekilde “ruh kazandırılması” hedefinde gerçekleşmesidir…
Nitekim Başbakanın Türkiye’nin nerden nereye geldiğini İstanbul’u örnek göstererek “ Şişli ve Sarıyer arasında bulunan Büyükdere Caddesi’ne bakarak görebilirler“ mealindeki sözünde, bahse konu olan, devasa gökdelenlerin bulunduğu bu caddede, modernitenin dayattığı ruhsuzluğu da görmek mümkündür…
Yine bu hedefte, eğitimde “milli ve manevi değerleri öne çıkaracak projeler geliştirilmeli” derken, bu söylemler sözde kalmamalıdır. Son zamanlarda ayyuka çıkan, Kıbrıs’ta yaşananlara baktığımızda, “Kıbrıs halkının milli duruşundaki zafiyetinden” bahsediyoruz. Aynı durum anavatan Türkiye için de geçerlidir. 20 yıl sonra aynı sorunla karşı karşıya kalmayacağımızı kim iddia edebilir!
Durum ortada. Her tarafta “manevi açlık” insanları birbirini boğazlamaya kadar götürüyor. Kesen kesene, doğrayan doğrayana, vuran vurana, çalan çalana, talan talana…
Bu açlık sadece kriminal sorunları içermiyor! Siyasi sorunları da tetikliyor. Ülkelerin iç barışını tehdit eder hale geldi. Tarih şuurundan yoksun güruhlar türedi…
Önlemlerin alınması noktasında ilk ve orta öğretimde dini eğitim müfredatı mutlaka genişletilmelidir. Tarih şuuru verilmelidir. Hadis, tefsir, akait gibi dersler eklenmelidir. En azından seçmeli ders olarak okutulmalıdır. İleri demokrasi denen şey, bu halkın duygu dünyasının yansıması değil midir?
Din, hayatın pek çok boyutunu kapsar. Böyle bir gücü devletin halkıyla buluşturması, devletin bekasıyla birebir alakalıdır…
20 yıl sonra Ak Parti’nin ne olacağı belli değildir. Aynı yapıyı koruması mümkün değildir. Diğer siyasi partiler de aynı kaderi paylaşacaktır. Bir başka gerçek daha var ki; 20 yıl sonra farklı bir neslin geleceği, o neslin dünya algısında da farklılıkların olacağıdır. Sorumluluk sahibi olanlar, ne demek istediğimizi daha anlar ve bilirler. Bu sorumluluk sahibi insanların “ülkenin bekasını belirleyecek hedeflerin” altyapısının oluşmasında, mutlaka bir “ahlak ve maneviyat” projesi geliştirmeleri ve ana madde olarak tatbiki hususunda “olmazsa olmaz” kuralıyla hareket edilmelidir!
Biz bu gerçeği bir kez daha Türkiye’de bulunan, ülkeyi yönetmeye talip siyasilerin idraklerine sunuyoruz!
Sesimiz ulaşır mı, ne dersiniz!