ASKER, SİYASET VE BASIN AÇMAZI
YAŞ kararları açıklandı ya, basınımızın malum cenahında yine bir teyakkuz durumu sözkonusu!
Malum cenahla kastettiğim, 28 Şubatta, asker eliyle yazılmış haberleri manşete çekmeyi gazetecilik addeden ve hadi bir an önce darbe olsun artık diye sabırsızlanan andıççılardır.
O günden bugüne Türkiyede pek çok şey değişti!
Asker, siyaset, vatandaş
Neredeyse değişmeyen, gelişmeyen bir kurum ya da grup yok gibi!
Darbeler nedeniyle sürekli omuzlarında ağır bir yük taşıyan ve yıpranan silahlı kuvvetlerimiz, artık bu müdahaleci, cuntacı yaftalarından sıyrılabilme adına siyasetten uzak durmaya gayret gösteriyor.
Ama ne mümkün!
Basınımızın bu bölümü halen 28 Şubat hırçınlığını üzerinden atmış değil
Halkın cunta yönetimlerine karşı oluşan yoğun antipatisi karşısında, orduyu direkt olarak politik saha sınırları içine çekemeyenler, dolaylı yollarla askeriyenin içinde yüzyıllardır var olan siyaset aşkını depreştirmekle uğraşıyorlar.
Silahlı kuvvetlere yıllar önce olduğu gibi alenen davetiye çıkarmasalar da, konjonktüre uygun davranarak, askerden, gizliden gizliye dengeleri tutan bir muhalefet partisi ihdas etme meramı içindeler.
Bugünkü komuta kademesi bu oyunlara gelmemek için gayet titiz davranıyor.
Fakat paparazzi mantığıyla sorulan sorularla elde edilmeye çalışılan netice istekleri, acaba ağzından bir şey kaçırırlar mı türünden mülahazalarla haber üretme iştahları bir türlü dinmek bilmiyor!
Hükümetle asker karşı karşıya gelsin de ne olursa olsun!
Anayasa Mahkemesi Ak Partiyle ilgili kararını açıklıyor
10 dakika geçmeden Büyükanıta soru yağmuru:
Karar hakkında ne düşünüyorsunuz?
O kadar bu durumlara alıştırılmışız ki, eminim bu satırları okuyanların bile birçoğu ne var bu soruda diyecek!
Org. Yaşar Büyükanıt tepki gösterircesine:
Ben bir askerim, ne söylememi bekliyorsunuz diyor, ama ısrarla bir siyasetçiymiş gibi kendisine siyasi ve hukuki alanla ilgili sorular sormaya devam ediyorlar.
Hiçbir gerçek demokratik-laik-sosyal-hukuk devletinde siyasi konular askere sorulmaz. Bundan daha çok garipsenecek bir durum da yoktur o diyarlarda!
Biz ise siyaseti konuşmayı askerden başlatıyoruz.
Yine aynı basın gurubunda YAŞ kararlarının ardından sürekli normalin üzerinde hatta yalakalık derecesine vardırılan askeri pof poflama manşetlerinin ardı arkası kesilmiyor.
İşte size kocaman bir gazetemizin iki günde attığı 4 manşet:
172 İLKER: pekiyi
Buz savaşçı
Dikkat komutan masada
Dünya Başbuğu konuşuyor
Aynı gazetede bu tip başlıkların asla bir başbakan için, bir cumhurbaşkanı için, bir muhalefet lideri için atıldığını göremezsiniz.
Bu çağda, üstelik sivil siyasetin sürekli postalların gölgesinde yaşamak zorunda kaldığı bir siyasi kültür ikliminde, ülke yönetimiyle ilgili esas yüceltilmesi gereken ordu değil siyaset kurumu olmalıdır.
Hele de demokrasiyi, parlamentarizmi kendisine şiar ettiğini iddia edenlerce!
Gerçek bir demokrasi ve hukuk devleti hayallerini ağızlarından düşürmeyenler, bu idealin gerçekleşmesi için çaba göstermek zorundadırlar.
Türkiyeyi bir anda Malezyalaştıran, mahalle baskısı nedeniyle başı açık kızların özgürlüklerinin tehlikede olduğunu savunup diğerlerinin özgürlüğü umursamayan, başörtüsü serbestîsini şeriatın hâkim olmasıyla müsavi bulan basının bu bölümü, küçük maddi çıkarlar uğruna ülkeye gerçek ihaneti ettiğinin farkında olmalıdır.
TSK bir kabuk değiştirerek, Türkiyenin menfaatleri gereği asli görevine rucü etmek için gayet iyi niyetli ve takdis edilesi gayretlerle adımlar atıyor.
Ama medyada beklenen kendini yenileme süreci bir türlü gerçekleşmiyor.
Basit, şahsi ve maddi çıkarları uğruna ülke çıkarlarını göz ardı etmekten çekinmiyorlar.
Hedefledikleri idealin tekerine çomak sokmaya fütursuzca devam ediyorlar.
TSKda ki bu değişimin onlarda açık bir hazımsızlığa neden olduğunu görmezden gelmek ise mümkün değil.
Böyle devam ettikleri müddetçe tarih, onların sırtına çok ağır bir vebal yüklemek zorunda kalacak!
Son günlerin moda deyimiyle hepimiz aynı gemideyiz, batarsak hep beraber batacağız.
Basınımızın o malum kesimiyle birlikte
!