Beni sever sanmıştım ama...
Ben yurtdışında yaşıyorum. 22 yaşındayım. 35 yaşındaki patronuma ilgi duymuştum.
Onun da bana ilgi duyması için elimden geleni yapmıştım. Sonunda fiziki bir yakınlığımız oldu. Sandım ki benim onu sevdiğim gibi o da beni sever.
Eşini sevdiğini ve asla boşanmayacağını söyledi. Bana sadece fiziki bir çekim olduğunu belirtiyordu. Tek taraflı bir saplantı haline gelmişti aşkım.
İlişkimiz devam eder diye çocuk sahibi olmak istedim. Çocuklarına düşkün bir baba olduğu için bizim çocuğumuzu da benimser sandım. Öyle olmadı. Yüzümü bile görmek istemiyor. Eşine yansıtırsam ve evliliği bozulursa sorumlusu ben olacağım için kötü olurmuş.
Şu an 2 aylık hamileyim. Asla bir sorumluluk almıyor. "Çocuğu aldırırsan aldır" diyor. Telefonlarıma bile çıkmıyor. Aldırıp aldırmamakta tereddütteyim. Bir yandan ona hayatı zindan etmek istiyorum, bir yandan da korkuyorum. Çünkü olay büyüyecek ve ailem öğrenecek.
Bunun saklanılacak bir tarafı yok. Er ya da geç ortaya çıkacak ama bir yuva dağıtmış olacağım. Eşi de ailemin bile takdir ettiği bir kadın. Nasıl bir yol izleyeceğimi bilemiyorum. Çocuğu dünyaya getirerek bu yuvayı yıkmayı göze almalı mıyım?
Öfkesi geçince belki onunla bir geleceğim olur. En azından ümit ediyorum. Bazen de kendimi öldürmek geçiyor aklımdan. Beni sevmeyişi delirtiyor beni. Çıkmazdayım. Ne yapacağımı bilmiyorum. (Rumuz: Solan Gül)
Olay çok karmaşık bir hal almış, içinden çıkılamayacak duruma gelmiş. İlk baştan yapılan hatayı diğer hatalar takip etmiş. Fakat artık hataları sürdürmeyin. Bir yerde noktayı koyun.
Öfkenize kapılmadan, daha büyük hatalara girmeden hem kendinizi hem de karşı tarafı ve ailenizi zor durumda bırakmadan "zararın neresinden dönersem kârdır" misali hareket edin.
Bir kere ailenizin duyup öğrenmesine razı olun. Olayın gizlenecek tarafı kalmamış. Ailenize zor gelse de çok tepkisel karşılasalar da sıkıntınızı onlarla paylaşmaktan başka çareniz yoktur.
Gerçek anlamda size tek sahip çıkacak olan ailenizdir. Birlikte çözüm aramaya çalışın. Böylece tek başınıza hareket ederek daha büyük yanlış yapmaktan kurtulursunuz.
Kendinizi öldürme, çocuğu aldırma gibi bir tehlikeyi göze almayın. Çünkü kendi hayatınız da bebeğinizin hayatı da size emanettir.
İnsan hayatı hakkında sadece Allah karar verir, Allah söz sahibidir. Çünkü hayatı veren de O'dur, isterse hayatı alacak olan da O'dur. Bu konuda sizin müdahaleniz dünyanızı da ahretinizi yıkar.
Zaten bu bebek sadece size ait değil. Sizin kadar, istemese de bir "baba" olarak artık patronunuzun da çocuğudur. Çünkü o da nefsine uyduğu için suça ortak olmuştur.
Bu konuda tek yapacağınız şey çocuğu dünyaya getirmektir. "Babası" kabul etmeyecek olsa bile DNA testi yaptırarak sonucu mahkemeye sunduğunuzda çocuğun ona ait olduğu ortaya çıkacaktır, mecburen kabul edecektir. Böyle düşündüğünüzü ona söyleyin, çocuğu aldırarak bir cinayet işlemeyeceğinizi açıkça anlatın.
Aranızda "nikâh var mı, yok mu" bilinmez, ama şayet nikâh yoksa işlediğiniz bu kötü fiilden dolayı tövbe istiğfar ederek kendinizi manen temizlemeye çalışın.
Artık kendinizi "bir anne" olarak görün. Normal şekilde evlenip de anne olurdunuz ama bu durumu kabullenmekten başka çareniz kalmamış.
Diğer yandan patronunuzun yuvasını dağıtma ve yıkma gibi, eşini ve çocuklarını perişan etme gibi bir hatayı da düşünmeyin. Çünkü böyle bir sonucu onlar hak etmediği gibi, sizin de o suçsuz ve masum insanları mağdur etme hakkınız yoktur.
Bu arada panik yapmaz da başka hatalara, günahlara ve yanlışlara girmemek için nefsinize hakim olursanız daha sakin günler geçirirsiniz.
Bu arada patronunuzun ileri geri konuşmasının bir değeri ve bir anlamı da yoktur. Çünkü kabul etmeye yanaşmasa da artık ortak bir noktanız vardır. İster istemez sizden uzak kalamayacaktır