Bu işler çorbaya döndü
Bazı yerlerde yapılan kutlu doğum programlarında kadın-erkek sahneye birlikte çıkarak ilahiler, kasideler söyledi. Rezillik! Kadının sesi nâme yaptığı zaman avret olur. Düz konuşması zarurettir. Bu şekilde mevlit kutladığını zannedenler, boğazına kadar günaha girdi.
Şehvetle cinsel dürtülerle namahreme bakmak orucun sevabını iptal eder. Kadının erkeğe bakması da aynıdır. Ekseri erkek kadına bakıyor diye erkekten alıyoruz işi ama kadının da bir erkeğe şehvetle bakma ihtimali vardır. O durumda onun da orucunun sevabı iptal olur.
BÖYLE OLUR MU!
İbn-i Ümmü Mektum, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellm)in evine gelmiş. Efendimiz Aişe validemize perdenin arkasına geçin demiş. Aişe validemizde “O âmâdır. Bizi mi görecek? Biz burada oturalım” demiş. Efendimiz “Sen de mi âmâsın ya Aişe” diye sormuş. Yani kadınlarda erkekleri görmemeli. Ama maalesef şimdi çorbaya döndü. Mevlit kutlamalarında kadın-erkek sahneye çıkıyorlar.
Bazı yerlerde bir kutlu doğumlar yaptılar, rezillik yahu. Kadın-erkek beraber ilahi söylüyor. Kadın erkeğe bakıyor, erkek kadına bakıyor. Kadının sesi nâme yapıyor. Kadın sesi nâme yaparsa ses avret olur.
Düz konuşması zarurettir. Ama nâme yaparsa avrettir. Kadının erkeklere ezan okuması caiz değildir. Ama kaside okutuyorsunuz. Kadınlar koro halinde nasıl kaside okur?! Bazı yerlerde kadınların başları, kolları da açık. Kasideler, ilahiler, bilmem neler…
KİM VERDİ BU FETVALARI?
Ondan sonra bunlar da mevlit kutlamışlar! Boğazınıza kadar günaha girdiniz yahu! Böyle olur mu?! “Ben kötü gözle bakmıyorum” diyenler oluyor. Kimin ne gözle baktığını biz ne bilelim. Mevla bunu yasak etti.
Bakmayın birbirinize. Sen baktıktan sonra Allah muhafaza birinin de içine bir şey gelebilir. Niye bu tehlikeye girelim? Bakma kurtul. Baktırma, kapalı ol. Allah sana “Bakma” diyor, kadına “Örtün” diyor. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in hanımlarına, bizim annelerimize bile “Perde arkasından sahabeyle muhatap olun” diyor.
Onlar perde arkasına geçiyor, bunlar niye sahneye çıkıyor? Hangi kitaptan aldılar bu fetvaları? Onun için müftülük zordur. Fetvayı öyle verse bir yere dokunur, böyle verse başka bir yere dokunur. Fetva verme işi zordur onun için fetva veren dikkat edecek.
GÖZÜNÜ, KULAĞINI, ELİNİ TUT
Şehvetle bakmak oruçlunun sevabını iptal ettirir. Onun için orucunuzu tutarken, hem ağzınızı tutun, hem gözünüzü tutun.
Sadece boğazını, mideni tutmakla olmuyor. Elini de tut.
Kadınlarla tokalaşma. Kulağını tut, şarkı, türkü, oyun havası dinleme.
Dilini tut, gıybet, dedikodu, iftira etme. Gözünü tut, namahremlere bakma.
Böyle yaparsan o oruç takva ile tamamlanır. Gökteki kapı da dile gelir, gökteki melekler
de senin için istiğfarcı olur.
Receb abdest gibi, şabân elbise giymek gibi, ramazan da namaz gibidir. Recebde nidâ (yalvarış-yakarış) suyuyla abdest almayan, şabânda vefa libâsını giymeyen, ramazanda nasıl namaz kılabilir?!
ŞABÂN-I ŞERİF HAKKINDA
Şabân-ı şerîfin fazîletine dâir ulemâdan birçok nakil gelmiştir ki, biz de bu bapta bunlardan bazısını rivâyet edelim. Ebû Bekr el-Verrak el-Belhî (Radıyallâhu Anh):“Receb ayı ekim ayı, şabân ayı ekim sulama ayı, ramazan ayı ise ekimin hasat ayıdır” demiştir.
Yine buyurmuştur ki:“Receb ayı rüzgar gibi, şabân ayı bulut gibi, ramazan ayı ise yağmur gibidir.”
Zûnnûn-u Mısrî (Radıyallâhu Anh) şöyle buyurmuştur:“Receb günahları bırakmak, şabân ibâdetlere yönelmek,
ramazan ise dereceler beklentisine girmek içindir. Günahları bırakmayan, ibâdetlere yönelmeyen ve mertebelere heveslenmeyen kimse boş işlerle uğraşanlardandır.”
MUHABBET AYI
Sâlihlerden biri şöyle buyurmuştur:“Sene bir ağaç gibi kabul edilirse, receb o ağacın yaprak açma dönemi, şabân meyve verme mevsimi, ramazan ise o ürünlerin toplanma zamanıdır.
O mahsülleri devşirenler ise müminlerdir. İbadet tohumunu recebde ekmeyen, şabân ayında da o tohumu gözyaşıyla sulamayan kişi, ramazandaki rahmet hasadına nasıl ulaşabilir?!”
Buyrulmuştur ki:“Receb cefâyı terk etmek için, şabân amel ve vefa için, ramazan ise sıdk ve safa içindir.
Receb tevbe ayıdır, şabân muhabbet ayıdır. Ramazan ise kurbet (mânevî yakınlık) ayıdır.
GÜNAHLAR ÖRTÜLÜR
Receb hürmet ayıdır, şabân hizmet ayı, ramazan ise nimet ayıdır.
Receb ibâdet ayıdır, şabân zehadet (dünyadan uzaklaşma) ayıdır, ramazan ise ziyadet (fazla mükâfat) ayıdır.
Receb Allâh-u Teâlâ’nın sevapları kat kat artırdığı bir aydır, şabân günahların örtüldüğü bir aydır, ramazan ise üstün kerametlerin beklendiği ve kalplerin nurlandığı bir aydır.
Receb hayırda ileri gidenlerin ayı, şabân orta gidenlerin ayı, ramazan ise günahkârların ayıdır. Receb bedeni arındırır, şabân kalbi paklar, ramazan ise ruhu tathir eder.”
YEDİ YÜZ KAT SEVAP
Denilmiştir ki:“Receb Allâh-u Teâlâ’nın mağfiretine, şabân Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şefaatine, ramazan ise sevapların kat kat edilmesine tahsis edilmiştir.
Diğer aylarda yapılan bir hasene on misli, recebde yetmiş katı, şabânda yedi yüz misli, ramazanda ise bin katıdır.” (Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/326; Safûrî, Nûzhetü’l-mecâlis, 1/142; Ahmed ibni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:10)
Nîsâbûrî (Rahimehullâh) şöyle demiştir:“Allâh-u Teâlâ tarafından, recebde şöyle buyrulmaktadır:
‘Recebde seni şefaatçisiz bağışlarım, şabânda seni bağışlar, Rasûlümü de senden razı ederim.
Ramazanda ise seni bağışlar, diğer müminlere de şefaatçi kılarım.
Ben bu üç ayı üç odalı bir hamam gibi yaptım. Kul birinci odaya girip bir saat oturur, sonra alışıp ikinci odaya girer, sonra üçüncü odaya girip kendisini temizler. O halde receb istiğfar, şabân namaz, ramazan ise Kur’an ayıdır.’”
Buyrulmuştur ki:
“Receb abdest gibi, şabân elbise giymek gibi, ramazan da namaz gibidir.
Recebde nidâ (yalvarış-yakarış) suyuyla abdest almayan, şabânda vefa libâsını giymeyen, ramazanda nasıl namaz kılabilir?!”
KALPLERİ ARINDIRIR
Yine şöyle denilmiştir:“Receb ağaçlar gibi, şabân çiçekler gibi, ramazan ise meyveler gibidir. Çiçeği olmayan ağacın meyvesi olmayacağı gibi recebe hürmeti olmayanın şabâna da saygısı olmaz. Şabâna tazim etmeyenin ise ramazana saygısı hiç olmaz.”
Ulemâdan biri şöyle buyurmuştur:“Receb-i şerîf bedenin temizliği, şabân-ı şerîf kalbin arındırılması, ramazan-ı şerîf ise rûhun paklanması içindir. Receb-i şerifte beden, şabân-ı şerifte de kalp taharete kavuşmazsa, ramazan-ı şerifte ruh nasıl aklanıp paklanabilir?!” (Şihâbuddîn Ahmed el-Feşnî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:10, 41)
Abdülkadir el-Geylânî (Kuddise Sirruhû) şöyle buyurmuştur;
Allâh-u Teâlâ:
“Senin Rabbin dilediğini yaratır ve seçer” (Kasas Sûresi:68’den) buyurmaktadır.
Allâh-u Teâlâ her şeyden dört şeyi seçmiş, sonra onlardan birini tercih etmiştir.
1) Meleklerden; Cibrîl, Mîkâîl, İsrâfîl ve Azrâîl olmak üzere dördünü seçmiş, sonra onlardan Cibrîl’i seçmiştir.
2) Peygamberlerden; İbrahîm, Mûsâ, Îsâ ve Muhammed (Salavâtüllahi Alâ Nebiyyinâ ve Aleyhim Ecma‛în) olmak üzere dördünü seçmiş olup, sonra Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)i tercih etmiştir.
MESCİD-İ HARAM SEÇİLDİ
3) Sahabeden; Ebû Bekr, Ömer, Osman ve Ali (Radıyallâhu Anhüm) olmak üzere dördünü seçmiş, sonra onlardan Ebû Bekr (Radıyallâhu Anh)ı seçmiştir.
4) Mescidlerden; Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ, Mescid-i Medîne ve Mescid-i Tûr-i Seynâ’yı seçmiş, sonra onlardan Mescid-i Haram’ı seçmiştir.
5) Günlerden; ramazan bayramı günü, kurban bayramı günü, arefe günü, âşûrâ gününü ihtiyar etmiş, sonra onlardan arefe gününü seçmiştir.
6) Gecelerden; beraat gecesi, kadir gecesi, cuma gecesi, bayram gecesi seçilmiş, sonra onlardan kadir
gecesi seçilmiştir.
7) Topraklardan; Mekke-i Mükerreme, Medîne-i Münevvere, Beyt-i Makdis ve camilerin toprakları seçilmiş, sonra onlardan Mekke-i Mükerreme toprağı seçilmiştir.
DİĞERLERİNDEN ÜSTÜN
8) Dağlardan; Uhud Dağı (Medîne-i Münevvere’de), Tûr-u Sînâ Dağı (Mısır’ın Sînâ çölü yakınında), Lükkâm Dağı (Şâm-ı Şerîf diyârında) ve Lübnan Dağı (Beyrut’ta) seçilmiş olup, sonra onlardan Tûr-u Sînâ Dağı seçilmiştir.
9) Irmaklardan; Ceyhun Irmağı, Seyhun Irmağı, Fırat Irmağı ve Nil Irmağı seçilmiş olup, sonra onlardan Fırat Irmağı seçilmiştir.
10) Aylardan; receb-i şerîf, şabân-ı şerîf, ramazân-ı şerîf ve muharrem-i şerîf aylarını seçmiş, sonra onlardan şabân-ı şerîfi seçmiş ve onu Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Selem)in ayı yapmıştır. Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bütün peygamberlerden üstün olduğu gibi, onun ayı da bütün aylardan üstündür.