Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Bu işler çorbaya döndü

Bu işler çorbaya döndü

Bazı yerlerde yapılan kutlu doğum programlarında kadın-erkek sahneye birlikte çıkarak ilahiler, kasideler söyledi. Rezillik! Kadının sesi nâme yaptığı zaman avret olur. Düz konuşması zarurettir. Bu şekilde mevlit kutladığını zannedenler, boğazına kadar günaha girdi.

Şeh­vet­le cin­sel dür­tü­ler­le na­mah­re­me bak­mak oru­cun se­va­bı­nı ip­tal eder. Ka­dı­nın er­ke­ğe bak­ma­sı da ay­nı­dır. Ek­se­ri er­kek ka­dı­na ba­kı­yor di­ye er­kek­ten alı­yo­ruz işi ama ka­dı­nın da bir er­ke­ğe şeh­vet­le bak­ma ih­ti­ma­li var­dır. O du­rum­da onun da oru­cu­nun se­va­bı ip­tal olur. 

BÖY­LE OLUR MU!

İbn-i Üm­mü Mek­tum, Ra­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sellm)in evi­ne gel­miş. Efen­di­miz Ai­şe va­li­de­mi­ze per­de­nin ar­ka­sı­na ge­çin de­miş. Ai­şe va­li­de­miz­de “O âmâ­dır. Bi­zi mi gö­re­cek? Biz bu­ra­da otu­ra­lı­m” de­miş. Efen­di­miz “Sen de mi âmâ­sın ya Ai­şe­” di­ye sor­muş. Ya­ni ka­dın­lar­da er­kek­le­ri gör­me­me­li. Ama ma­ale­sef şim­di çor­ba­ya dön­dü. Mev­lit kut­la­ma­la­rın­da ka­dın-er­kek sah­ne­ye çı­kı­yor­lar. 

Ba­zı yer­ler­de bir kut­lu do­ğum­lar yap­tı­lar, re­zil­lik ya­hu. Ka­dın-er­kek be­ra­ber ila­hi söy­lü­yor. Ka­dın er­ke­ğe ba­kı­yor, er­kek ka­dı­na ba­kı­yor. Ka­dı­nın se­si nâ­me ya­pı­yor. Ka­dın se­si nâ­me ya­par­sa ses av­ret olur. 

Düz ko­nuş­ma­sı za­ru­ret­tir. Ama nâ­me ya­par­sa av­ret­tir. Ka­dı­nın er­kek­le­re ezan oku­ma­sı ca­iz de­ğil­dir. Ama ka­si­de oku­tu­yor­su­nuz. Ka­dın­lar ko­ro ha­lin­de na­sıl ka­si­de okur?! Ba­zı yer­ler­de ka­dın­la­rın baş­la­rı, kol­la­rı da açık. Ka­si­de­ler, ila­hi­ler, bil­mem ne­le­r… 

KİM VER­Dİ BU FET­VA­LA­RI?

On­dan son­ra bun­lar da mev­lit kut­la­mış­lar! Bo­ğa­zı­nı­za ka­dar gü­na­ha gir­di­niz ya­hu! Böy­le olur mu?! “Ben kö­tü göz­le bak­mı­yo­ru­m” di­yen­ler olu­yor. Ki­min ne göz­le bak­tı­ğı­nı biz ne bi­le­lim. Mev­la bu­nu ya­sak et­ti. 

Bak­ma­yın bir­bi­ri­ni­ze. Sen bak­tık­tan son­ra Al­lah mu­ha­fa­za bi­ri­nin de içi­ne bir şey ge­le­bi­lir. Ni­ye bu teh­li­ke­ye gi­re­lim? Bak­ma kur­tul. Bak­tır­ma, ka­pa­lı ol. Al­lah sa­na “Bak­ma­” di­yor, ka­dı­na “Ör­tü­n” di­yor. Pey­gam­ber (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem)in ha­nım­la­rı­na, bi­zim an­ne­le­ri­mi­ze bi­le “Per­de ar­ka­sın­dan sa­ha­bey­le mu­ha­tap olu­n” di­yor. 

On­lar per­de ar­ka­sın­a ge­çi­yor, bun­lar ni­ye sah­ne­ye çı­kı­yor? Han­gi ki­tap­tan al­dı­lar bu fet­va­la­rı? Onun için müf­tü­lük zor­dur. Fet­va­yı öy­le ver­se bir ye­re do­ku­nur, böy­le ver­se baş­ka bir ye­re do­ku­nur. Fet­va ver­me işi zor­dur onun için fet­va ve­ren dik­kat ede­cek. 

GÖ­ZÜ­NÜ, KU­LA­ĞI­NI, ELİ­Nİ TUT

Şeh­vet­le bak­mak oruç­lu­nun se­va­bı­nı ip­tal et­ti­rir. Onun için oru­cu­nu­zu tu­tar­ken, hem ağ­zı­nı­zı tu­tun, hem gö­zü­nü­zü tu­tun. 

Sa­de­ce bo­ğa­zı­nı, mi­de­ni tut­mak­la ol­mu­yor. Eli­ni de tut. 

Ka­dın­lar­la to­ka­laş­ma. Ku­la­ğı­nı tut, şar­kı, tür­kü, oyun ha­va­sı din­le­me. 

Di­li­ni tut, gıy­bet, de­di­ko­du, if­ti­ra et­me. Gö­zü­nü tut, na­mah­rem­le­re bak­ma. 

Böy­le ya­par­san o oruç tak­va ile ta­mam­la­nır. Gök­te­ki ka­pı da di­le ge­lir, gök­te­ki me­lek­ler 
de se­nin için is­tiğ­far­cı olur.

 

Receb abdest gibi, şabân elbise giymek gibi, ramazan da namaz gibidir. Recebde nidâ (yalvarış-yakarış) suyuyla abdest almayan, şabânda vefa libâsını giymeyen, ramazanda nasıl namaz kılabilir?!

ŞABÂN-I ŞERİF HAKKINDA 

Şabân-ı şerîfin fazîletine dâir ulemâdan birçok nakil gelmiştir ki, biz de bu bapta bunlardan bazısını rivâyet edelim.  Ebû Bekr el-Verrak el-Belhî (Radıyallâhu Anh):“Receb ayı ekim ayı, şabân ayı ekim sulama ayı, ramazan ayı ise ekimin hasat ayıdır” demiştir. 

Yine buyurmuştur ki:“Receb ayı rüzgar gibi, şabân ayı bulut gibi, ramazan ayı ise yağmur gibidir.”

Zûnnûn-u Mısrî (Radıyallâhu Anh) şöyle buyurmuştur:“Receb günahları bırakmak, şabân ibâdetlere yönelmek, 
ramazan ise dereceler beklentisine girmek içindir. Günahları bırakmayan, ibâdetlere yönelmeyen ve mertebelere heveslenmeyen kimse boş işlerle uğraşanlardandır.”

MUHABBET AYI

Sâlihlerden biri şöyle buyurmuştur:“Sene bir ağaç gibi kabul edilirse, receb o ağacın yaprak açma dönemi, şabân meyve verme mevsimi, ramazan ise o ürünlerin toplanma zamanıdır.

O mahsülleri devşirenler ise müminlerdir. İbadet tohumunu recebde ekmeyen, şabân ayında da o tohumu gözyaşıyla sulamayan kişi, ramazandaki rahmet hasadına nasıl ulaşabilir?!”

Buyrulmuştur ki:“Receb cefâyı terk etmek için, şabân amel ve vefa için, ramazan ise sıdk ve safa içindir.
Receb tevbe ayıdır, şabân muhabbet ayıdır. Ramazan ise kurbet (mânevî yakınlık) ayıdır.

GÜNAHLAR ÖRTÜLÜR

Receb hürmet ayıdır, şabân hizmet ayı, ramazan ise nimet ayıdır.

Receb ibâdet ayıdır, şabân zehadet (dünyadan uzaklaşma) ayıdır, ramazan ise ziyadet (fazla mükâfat) ayıdır.
Receb Allâh-u Teâlâ’nın sevapları kat kat artırdığı bir aydır, şabân günahların örtüldüğü bir aydır, ramazan ise üstün kerametlerin beklendiği ve kalplerin nurlandığı bir aydır.

Receb hayırda ileri gidenlerin ayı, şabân orta gidenlerin ayı, ramazan ise günahkârların ayıdır. Receb bedeni arındırır, şabân kalbi paklar, ramazan ise ruhu tathir eder.” 

YEDİ YÜZ KAT SEVAP

Denilmiştir ki:“Receb Allâh-u Teâlâ’nın mağfiretine, şabân Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şefaatine, ramazan ise sevapların kat kat edilmesine tahsis edilmiştir.

Diğer aylarda yapılan bir hasene on misli, recebde yetmiş katı, şabânda yedi yüz misli, ramazanda ise bin katıdır.” (Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/326; Safûrî, Nûzhetü’l-mecâlis, 1/142; Ahmed ibni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:10)
Nîsâbûrî (Rahimehullâh) şöyle demiştir:“Allâh-u Teâlâ tarafından, recebde şöyle buyrulmaktadır:

‘Recebde seni şefaatçisiz bağışlarım, şabânda seni bağışlar, Rasûlümü de senden razı ederim. 

Ramazanda ise seni bağışlar, diğer müminlere de şefaatçi kılarım.

Ben bu üç ayı üç odalı bir hamam gibi yaptım. Kul birinci odaya girip bir saat oturur, sonra alışıp ikinci odaya girer, sonra üçüncü odaya girip kendisini temizler. O halde receb istiğfar, şabân namaz, ramazan ise Kur’an ayıdır.’”

Buyrulmuştur ki:

“Receb abdest gibi, şabân elbise giymek gibi, ramazan da namaz gibidir. 

Recebde nidâ (yalvarış-yakarış) suyuyla abdest almayan, şabânda vefa libâsını giymeyen, ramazanda nasıl namaz kılabilir?!”

KALPLERİ ARINDIRIR

Yine şöyle denilmiştir:“Receb ağaçlar gibi, şabân çiçekler gibi, ramazan ise meyveler gibidir. Çiçeği olmayan ağacın meyvesi olmayacağı gibi recebe hürmeti olmayanın şabâna da saygısı olmaz. Şabâna tazim etmeyenin ise ramazana saygısı hiç olmaz.” 

Ulemâdan biri şöyle buyurmuştur:“Receb-i şerîf bedenin temizliği, şabân-ı şerîf kalbin arındırılması, ramazan-ı şerîf ise rûhun paklanması içindir. Receb-i şerifte beden, şabân-ı şerifte de kalp taharete kavuşmazsa, ramazan-ı şerifte ruh nasıl aklanıp paklanabilir?!” (Şihâbuddîn Ahmed el-Feşnî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:10, 41)

Abdülkadir el-Geylânî (Kuddise Sirruhû) şöyle buyurmuştur; 

Allâh-u Teâlâ:
 “Senin Rabbin dilediğini yaratır ve seçer” (Kasas Sûresi:68’den) buyurmaktadır. 

Allâh-u Teâlâ her şeyden dört şeyi seçmiş, sonra onlardan birini tercih etmiştir.

1) Meleklerden; Cibrîl, Mîkâîl, İsrâfîl ve Azrâîl olmak üzere dördünü seçmiş, sonra onlardan Cibrîl’i seçmiştir. 

2) Peygamberlerden; İbrahîm, Mûsâ, Îsâ ve Muhammed (Salavâtüllahi Alâ Nebiyyinâ ve Aleyhim Ecma‛în) olmak üzere dördünü seçmiş olup, sonra Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)i tercih etmiştir.

MESCİD-İ HARAM SEÇİLDİ

3) Sahabeden; Ebû Bekr, Ömer, Osman ve Ali (Radıyallâhu Anhüm) olmak üzere dördünü seçmiş, sonra onlardan Ebû Bekr (Radıyallâhu Anh)ı seçmiştir.

4) Mescidlerden; Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ, Mescid-i Medîne ve Mescid-i Tûr-i Seynâ’yı seçmiş, sonra onlardan Mescid-i Haram’ı seçmiştir.

5) Günlerden; ramazan bayramı günü, kurban bayramı günü, arefe günü, âşûrâ gününü ihtiyar etmiş, sonra onlardan arefe gününü seçmiştir.

6) Gecelerden; beraat gecesi, kadir gecesi, cuma gecesi, bayram gecesi seçilmiş, sonra onlardan kadir 
gecesi seçilmiştir.
7) Topraklardan; Mekke-i Mükerreme, Medîne-i Münevvere, Beyt-i Makdis ve camilerin toprakları seçilmiş, sonra onlardan Mekke-i Mükerreme toprağı seçilmiştir. 

DİĞERLERİNDEN ÜSTÜN

8) Dağlardan; Uhud Dağı (Medîne-i Münevvere’de), Tûr-u Sînâ Dağı (Mısır’ın Sînâ çölü yakınında), Lükkâm Dağı (Şâm-ı Şerîf diyârında) ve Lübnan Dağı (Beyrut’ta) seçilmiş olup, sonra onlardan Tûr-u Sînâ Dağı seçilmiştir.

9) Irmaklardan; Ceyhun Irmağı, Seyhun Irmağı, Fırat Irmağı ve Nil Irmağı seçilmiş olup, sonra onlardan Fırat Irmağı seçilmiştir.

10) Aylardan; receb-i şerîf, şabân-ı şerîf, ramazân-ı şerîf ve muharrem-i şerîf aylarını seçmiş, sonra onlardan şabân-ı şerîfi seçmiş ve onu Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Selem)in ayı yapmıştır. Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bütün peygamberlerden üstün olduğu gibi, onun ayı da bütün aylardan üstündür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi