Cop vurmayana vurulmaz
"Polisler vazifelerinin dışına çıkmasınlar. İnsanlara müdahale ederken de dikkatli olsunlar. Sana cop vurmayan adama cop ile vurursan kul hakkına girersin. Sana bir şey sıkmayan adamın gözüne gaz sıkarsan bu olmaz. Kısasla hareket etmek gerekir."
Vatanı, milleti korumak için, asayişi temin etmek için çalışan asker ve polisler Berat gecesi en başta af olacaklardır. Ama sana devlet bir güç verdi diye sen bu gücü kendi nefsine ve şahsına kullanırsan, polis kimliğinle, istihbaratçı kimliğinle, asker kimliğinle insanları çete gibi özel kuruluşlar yapıp da baskı kullanırsan olmaz.
Bunlar var, oldu. Neler oldu neler…
Ne faili meçhuller, ne mafyavari işler oldu. Kimse hesap soramadı. Uyuşturucuyla yakalanıyorlar. Bakıyorsun işin içinde Emniyet müdürü, polis çıkıyor. Bir şebeke çökertiliyor içinde askerden, polisten adamlar çıkıyor. Kolluk gücünü gayri meşru işlere kullananlar Berat gecesi af olmaz. Allah muhafaza etsin. Allah onlara da tövbe nasip etsin.
“BİR DE SANA” OLMAZ
Vazifelerinin dışına çıkmasınlar. Sen adama “Dur” diyorsun.
Adam duruyor veya zorluyor. Sen kalkıp buna bir cop vurursan bu kul hakkıdır. Adam sana cop vurmadı ki. Cop vurmayana cop vurulmaz. Adam yerinde dururken veya sana doğru gelirken sen bunun gözüne gaz sıkarsan bu olmaz.
Adam sana bir şey sıkmıyor ki. Kısasla hareket etmek gerekir. Yani karşı tarafın hareketine göre hareket edilir. Hiçbir şeyden habersiz adam yoldan geçiyor. Öbürü oradan vura vura gelirken “Bir de sana” deyip ona da vuruyor. Yahu kardeşim bir de sana diye bir şey olmaz. Yanarsın! Ahirette kul hakkına girersin.
SABIR TESTİ YAPILSIN
Bu işler dikkat ister. Allah rızası için sabrı olmayan, sakinliği olmayanlar asker, polis, memur olmasın.
Sabırsız iş olmaz. Sabırsız olursa zararlı olur. Mutlaka alınırken bunların görevine bir sabır testi koyun. “Bu adam panikliyor mu? Paniklediği zaman ne yapıyor? Önüne gelene vuruyor mu?” diye bunları bir deneyin kardeşim. Önüne gelene vurma hakkımız yok.
KALBLERİN TAHVİLİ
Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bunu kuvvetli bir istekle bekliyor, her gün yüzünü semâya doğru çevirerek bu hususta ilahî vahyi gözlüyordu ki neticede Allâh-u Teâlâ şabân ayında Habîbini razı etmek, gözünü aydın etmek ve maksadına eriştirmek üzere:
“Biz çoğu kere senin yüzünün semâda dönüp durduğunu görmekteyiz. Andolsun ki seni razı olduğun bir kıbleye döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de her nerede bulunursanız yüzlerinizi (namazda) onun cihetine çevirin” (Bakara Sûresi:144) âyet-i celîlesini indirdi. İşte bu:
“Yakında Rabbin sana o derece verecek ki artık sen razı geleceksin” (Duha Sûresi:5) âyet-i kerîmesi ile büyük bir münâsebet arzetmektedir.
Aynı zamanda Âişe (Radıyallâhu Anhâ)nın, Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e hitâben söylemiş olduğu: “Ben Rabbinin senin isteklerini yerine getirmede çok çabuk davrandığını görüyorum” sözü de böylece daha iyi anlaşılmaktadır.
Ebû Hâtim el-Büstî (Rahimehullâh)ın bu husustaki beyanı şöyledir: Müslümanlar Beyt-i Mukaddes’e doğru tamı tamına on yedi ay üç gün namaz kıldılar.
Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) rabî‛ulevvel ayının on ikisine rastlayan pazartesi günü Medîne-i Münevvere’ye gelmişti.
Allâh-u Teâlâ ona şabân-ı şerîfin yarısına denk gelen salı günü bundan böyle namazda Ka‛be’ye yönelmesini emretti. (Kurtubî, el-Câmi‛u li ahkâmi’l-Kur’ân, 2/150)
AMELLERİN Allâh-u Teâlâ’YA YÜKSELTİLİŞİ
Şabân ayının bilinen meziyetlerinden biri de kendisinde bir yıllık amellerin Allâh-u Teâlâ’ya arz edilmesidir ki bu en büyük ve en kapsamlı bir yükseltilmedir. Zira amellerin Allâh-u Teâlâ’ya yükseltilmesi dört türlüdür.
1) Refi fevrî ki bu yapılan bir amelin Allâh-u Teâlâ’ya anında yükseltilmesi anlamına gelmektedir.
Nitekim: “Gök kapılarının öğlenin ilk sünnetini kabul etmek için hemen açıldığı ve bu yüzden Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in o saatte bu sünneti meşru ettiği” hakkında hadîs-i şerîfler mevcuttur. (Ebû Dâvud, Tatavvu’:7, no:1270, 2/23; İbni Mâce, İkāme:105) gök kapılarının açıldığı an
Nitekim Abdullâh ibni Sâib (Radıyallâhu Anh)dan rivâyete göre Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) öğlenden önce dört rekat kılar ve:
“Şüphesiz ki bu an gök kapılarının açıldığı bir zamandır. Ben de o vakitte kendim için salih bir amelin yükselmesini istiyorum” buyururdu. (Tirmizî, Salât:347, no:478, 2/343; İbni Mâce, İkāme:105; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 5/418)
2) Günlük ve gecelik arz ki, bu da Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen:
“Gece ve gündüz meleklerinin sabah ve ikindi namazlarında nöbet devir teslimi yaptıkları ve nöbeti devreden meleklerin Allâh-u Teâlâ’nın huzuruna varıp, kulların gece ve gündüz yaptıkları amelleri arz ettikleri”ne dâir rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte yer almaktadır. (Buhârî, Mevâkît:16, Tevhid:23, 33; Müslim, Mesâcid:210; Nesâî, Salât:21; Muvatta’, Sefer:82)
PAZARTESİ VE PERŞEMBE
Ebû Musa el-Eş’arî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte de: “Gecenin ameli gündüzden önce, gündüzün ameli de geceden önce Allâh-u Teâlâ’ya yükseltilir” (Müslim, Îman, no:179) buyrularak bu arza işaret edilmiştir.
Bu yüzden Dahhak (Radıyallâhu Anh) gündüzün sonunda ağlar ve: “Amelimden nelerin yükseltildiğini bilemiyorum” derdi.
3) Haftalık arz ki bu da Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen:
“Ameller pazartesi ve perşembe günleri Allâh-u Tealâ’ya arzedilir. Ben amelimin oruçluyken arz edilmesini severim” (Tirmizî, Savm:44, no:747, 3/221) hadîs-i şerîfinde belirtilen arzdır. İbrahîm Nehaî (Radıyallâhu Anh) perşembe günleri hanımı ile ağlaşır ve: “Rabbimize amellerimiz bugün arz olunuyor” derdi.
4) Senelik arz ki bu en önemli ve en geniş arz olup, şabân ayında gerçekleşmektedir. Nitekim Üsâme ibni Zeyd (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
AMELLERİN YÜKSELDİĞİ AN
“Şabân, receb ve ramazan arasında kalmış büyük bir aydır ki insanlar on(un ululuğun)dan gâfildir. O kendisinde âlemlerin Rabbin(in huzûr-u mânevîsin)e amellerin yükseltildiği bir aydır. Ben de amelimin oruçluyken yükseltilmesini seviyorum (da onun için bu ayda çok oruç tutuyorum)” buyurmuştur. (Nesâî, no:2221; Beyhakî, Şu‛abu-l-îmân, no:3540, 5/352-353; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 5/201; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, 3/103; Münziri, et-Terğîb, no:1537, 2/122)
Ey amelleri gizli ve âşikâr Rabbine arz edilen kişi! Amellerine dikkat et de hata ve zelle yapmaktan sakın. Zira iyiyi kötüden ayıran Allâh-u Teâlâ her şeyi hakkıyla görmektedir. (İbni Receb el-Hanbelî, Letâifü’l-me‛ârif, sh:243-245)
ALİMLERDEN ÖĞÜTLER
“Soysuz adamlarla tartışma. Sonra onun kötü arzularını kendine çekmiş olursun. Namus ve şerefini koruyan insanlara herkes izzet ve ikramda bulunur. Böyle kimseler halk tarafından itibar görür. Hakkı bilmek, doğruluktan gelen bir fazilettir.” (İmam-ı Gazâlî)