Erdoğan’la 6 gün... Suriye’de çözüm silâhta değil, sandıkta!
Geçen hafta Cuma günü saat 21.00’de İstanbul’daki Devlet Konukevi’nden başlayan yolculuğumuz, önceki gece saat 23.00’te Ankara Esenboğa Havaalanı’nda sona erdi.
İstanbul’dan Kazakistan’ın Almatı Havaalanı’na, oradan Güney Kore’nin başkenti Seul’e, Seul’den tekrar Almatı’ya, oradan İran’ın başkenti Tahran’a, Tahran’dan İran’ın dini başkenti Meşhed’e, Meşhed’den Ankara’ya, oradan da İstanbul’a derken, bir hafta boyu yollardaydık.
“Yollardaydık” tabirini özellikle kullanıyorum, çünkü Güney Kore-İran-Türkiye arasında geçen “6 gün”ün “toplam 30 saat”ini uçakta geçirdik.
Buna, “saat farkları”nı da eklerseniz, artık “saat”leri değil, “gün”leri bile şaşırdığımızı anlarsınız.
“Ziyaret”ler ve “ikili temaslar”la ilgili bilgileri, Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Enerji Bakanı Taner Yıldız ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’dan aldık.
Erdoğan ve Davutoğlu; gerek Obama ile görüşme, gerek Nükleer Zirve Toplantısı, gerek Ahmedinejad ve Hamaney’le görüşmeler konusunda detaylı açıklamalar yaptılar ki, bunları “haber”lerimizde okudunuz.
İRAN’DA NE KONUŞULDU?
Bu ziyaretlerin en önemli merak konusu, elbette “İran” ve “Suriye” idi.
İran’ın “nükleer enerji” faaliyetlerine dünya nasıl bakıyordu?.. ABD veya İsrail, İran’a saldıracak mıydı?..
Suriye’de son durum neydi?.. Bu konuda ABD ve İran ne düşünüyordu?..
Esad’a; kim, nasıl bakıyordu?
Tüm bunlar; dünya ülkeleri kadar, biz gazetecilerin de en çok merak ettiği konular arasındaydı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gün öğle saatlerinde İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile görüşmüş, oradan da Meşhed’e giderek; “Nevruz” dolayısıyla Meşhed’de bulunan İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney ile 2 saat süreyle sohbet etmişti.
Acaba ne konuşmuşlardı?..
İşte tüm bu soruları, İran’dan dönüş yolunda sorduk Başbakan’a...
Başbakan Erdoğan; İran’la “ekonomik” ilişkilerimizi anlatarak girdi söze, sonra da “siyasi temasları” konusunda bilgiler verdi ve dedi ki;
“İran’la ticaretimiz 16 milyar dolar. Ambargo ve çeşitli yaptırımlar olmasaydı, ticaret hacmimiz 20 milyar doları bulurdu... Çeşitleme olursa İran’la dış ticaret açığımızı da kapatabiliriz. İran’la tercihli ticaret anlaşması modelini de konuşuyoruz. Bazı ürünleri Türkiye’den alacaklar. Bununla birlikte enerji bakanları da doğalgaz ve petrol fiyatları üzerinde çalışacaklar.”
Peki, İran, “Suriye” konusuna nasıl bakıyor?.. Suriye’deki “katliam”ları onaylıyorlar mı?..
Başbakan Erdoğan, bu konu ile ilgili sorularımızı da şöyle cevapladı:
“İran Meclis Başkanı Larijani ile Suriye, Irak ve nükleer müzakereler konularını ele aldık... Nükleer konusunu da görüştük. P5+1 toplantısına katılmasının iyi olacağını söyledim.
Ahmedinejad’la da Suriye konusunu konuştuk... Ahmedinejad’la farklı bir yaklaşımımız yok. O da Suriye’deki ölümlerin durmasını istiyor. Bu konudan rahatsız.
Sandık; Suriye halkının önüne zamanlaması ve şartları belirlenerek getirilmeli. Halk işbaşına kimi getiriyorsa, o makbuldür.
‘Esad’dan sonra kim gelecek?’
Bu soru, lüzumsuzdur. Bunu Ortadoğulu liderler de soruyorlar. Halk kimi istiyorsa o gelsin. Halk kendini idare edecek olanı seçerse, ‘Vay benim başım’ demez, neticesine katlanır.
Ali Hamaney ile görüşmemizi önce heyetler halinde yaptık. Sonra Dışişleri Bakanımız ve İran Başbakanı Rahimi’nin de katılımıyla dar çerçeveli bir görüşme oldu. Hamaney’in düşünceleri, bizim görüşlerimizle örtüşüyor. Bizim gibi Hamaney de bölge dışı ülkelerin, Suriye’ye müdahalesinden rahatsız. Türkiye’nin öneminin büyük olduğunu söyledi. Biz de bölge dışındaki ülkelerin müdahalelerinden rahatsızız. Sandık bir an önce Suriye halkının önüne konulmalı... Ama bunu Esad mı yoksa Ulusal Geçiş Konseyi mi getirecek? İkincisi, halkın güvenini kazanır.
Temennimiz odur ki; İran, Beşşar ile görüşme yaparak sandığı 6 ay içerisinde halkın önüne koyarsa sıkıntılar da azalır. Anayasa, parlamento ve başkanlık sorunları çözülür.
İran, Suriye’yi buna ikna ederse, biz de muhaliflerle bunu görüşürüz.”
ANNAN PLÂNI ÇÖZÜM MÜ?
Malûm;
Biz Güney Kore’de iken; “Suriye’de çözüm” için görevlendirilen BM Eski Genel Sekreteri Kofi Annan, bir “Barış Plânı” açıkladı.
Suriye Devlet Başkanı Esad tarafından da kabul edilen o plân, özetle şöyleydi:
“1- Suriye halkının istek ve endişelerine cevap verecek, Suriye öncülüğünde bir siyasi süreç başlatılacak...
2- Sivillerin korunması için BM gözetiminde her türlü silahlı şiddete son verilmesi.
a) Hükümet meskun alanlara asker sevkini ve silah kullanımını durdurup, buralarda bulunan askerleri çekecek.
b) Muhalefet çatışmalara son verme taahhüdünde bulunacak.
3- Tüm taraflar çatışma yaşanan bölgelere insani yardım sevkini sağlayacak ve insani amaçlarla her gün iki saatlik sükunet dönemleri sağlanacak.
4- Yetkililer keyfi şekilde tutuklanmış kişilerin serbest bırakılması sürecinin hızını ve kapsamını artıracak.
5- Yetkililer ülkede gazeteciler için hareket serbestisi temin edecek.
6- Yetkililer toplanma ve barışçı şekilde gösteri yapma hakkına saygı gösterecek.”
ESAD’A GÜVEN YOK
Peki, Annan Plânı, Suriye’ye barış getirebilir mi?.. Ya da, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, bu plâna ne derece uyar?..
Başbakan Erdoğan’a, bunu da sorduk.
Erdoğan, “Esad’a güveninin kalmadığını” belirterek, “Sütten ağzımız yandı, artık yoğurdu üfleyerek yiyoruz” anlamına gelebilecek şu ifadeleri kullandı:
“Biz artık görmeden inanamayız. Esad, Annan Planı’nı da kabul etti ama öldürmeler hâlâ devam ediyor... Eğer seçimler yapılacaksa, adil, şeffaf ve uluslararası denetime açık olmalı... Gerekirse AGİT ya da bölge ülkelerinin gözlemciliği ile olabilir. Esad uygulamada olumlu bir yaklaşım sergilerse sabırla bekleriz ama ölümler bir an önce bitmeli.
Bu süreçte ABD, BM, Rusya ve İran dört önemli unsur. ABD, öldürücü bir darbede, yani silahlı müdahalede yer almayacağını, ancak lojistik yardım konusunda destek verebileceğini söyledi... BM’nin planı kabul edildi ama ölümler devam ediyor. Rusya da Esad’ın yaptıklarını kabul etmiyor ama ‘Esad giderse kim gelecek’ diye soruyor. Medvedev ile Seul’de yaptığımız görüşmede, sandıktan kim çıkarsa onun geleceğini söyledik... Buna olumlu baktılar. İran da seçime sıcak bakıyor... İlla Beşşar’la devam etme gibi bir iddiaları yok...”
ERDOĞAN, ŞİMDİ DAHA RAHAT
ABD Başkanı Obama, Rusya Devlet Başkanı Medvedev, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ve Dini Lider Hamaney ile yaptığı görüşmeler, belli ki Başbakan Erdoğan’ı rahatlatmış... Bu “iyimser”liğini de şöyle dile getirdi:
“Seyahat öncesine göre Suriye’de çözüm konusunda daha iyimserim... Sandık fikri ve bölge dışı müdahaleye karşı olunması iki önemli gelişme. Suriye’de yeni bir Libya sendromu yaşanmaması gerekir. BM Güvenlik Konseyi kararları olmadan yeni bir operasyon olmamalı.”
Görünen o ki;
Beşşar Esad’ın, “silâhlı müdahale” ile değil, “halkın oyuyla” düşürülmesi konusunda, bütün ülkeler mutabık... Eğer “silahlı müdahale” olacaksa da, bunun “BM Güvenlik Konseyi’nin kararı” ile olması gerekiyor.
Bu çözüm şekli, belki zaman alacak ama, galiba en sağlıklısı da bu...
En azından;
“Halkın tercihi”ne hiç kimse itiraz edemez... Ancak, Erdoğan; “seçim sandığı”nın, halkın önüne Esad tarafından değil, kurulacak Ulusal Geçiş Konseyi tarafından konulmasını istiyor.
Zira, Esad’a güvenmiyor!..
İSRAİL NİYE TARTIŞILMIYOR?
Peki, Erdoğan; “İran’ın nükleer enerji çalışmaları” konusunda ne düşünüyor?..
Bize, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in bir sözünü nakletti.
Hamaney demiş ki;
“Bizim dinimiz; masumların da öleceği kitle imha silâhına müsaade etmez!”
Hamaney böyle dediğine göre; İran, “nükleer enerji çalışmaları”nda niye bu kadar ısrarlı?.. Bunu, “caydırıcılık” olsun diye mi yapıyor?..
“Hayır” diyor Erdoğan;
“Nükleer silah, caydırıcılık için de olamaz... Çünkü pahalı bir bakımı var.”
Sonra, sözü İsrail’e getiriyor ve “İsrail’in tartışılmaması”na dikkat çekip, diyor ki;
“İsrail’in 250-300 atom başlığı var... Bu tartışılmıyor. İran, nükleer silah yapmayacağını söylüyor. Bilemeyiz. Gaybı (gizli olanı) sadece Allah bilir... Hamaney, son derece saygın, olaylarla yakından ilgileniyor ve dışa açık bir insan.
Onun sözleri var.
Ahmedinejad da aynı noktadan hareketle, amaçlarının sadece enerji olduğunu söylüyor.
‘Takasta anlaşamadıkları için üretime geçtik, artık geri dönemeyiz’ diyorlar. ‘Belirli sayıda zenginleştirilmiş uranyum çubuğu üretip duracağız’ diyorlar.
İran, füze teknolojisinde dünya ile yarışır hale geldi... Onların füze yapmaları ile nükleer silah, apayrı olaylar...
İsrail’in İran’ı vurması felâket olur. İsrail’in ‘İran’ı vuracağım’ demesi de felaket tellallığıdır. Bunu Obama’ya da söyledim. Böyle bir saldırı durumunda bölge yerle yeksan olur. ABD-Irak savaşı gibi bir netice de çıkmaz ortaya... Böyle bir saldırı, bütün bölgeyi etkiler ve ortalık yangın yerine döner. İsrail, İran’a saldırmamalı, ikide bir de, saldıracağını söylememelidir.”
Başbakan Tayyip Erdoğan ile “dönüş yolu”nda yaptığımız bir saatlik bu görüşme, aslında “gezinin özeti” oldu.
“Gözlem” ve “izlenim”lerimi de inşaallah yarın anlatırım.
Türkiye sevdalısı bir lider
Hemen her zaman söylüyorum... Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye için gerçekten bir şanstır... Çünkü Erdoğan gibi; “Türkiye delisi, Türkiye sevdalısı” bir lider, zor çıkar.
Düşünebiliyor musunuz; gerek Güney Kore’de, gerek İran’da çok yoğun temaslarda bulunan, bırakın “saat”leri, artık “gün”lerin bile birbirine geçtiği ve biz gazete yöneticilerinin ayakta bile duramaz hale geldiği bir gezinin sonunda, yani önceki gece saat 23.00’te, evine gidip dinlenmesi, sırtının yatak görmesi gereken Erdoğan, hiç durup dinlenmeden doğruca Meclis’e gitti ve “4+4+4 yasası görüşmeleri”ni izledi, iyi mi?!?..
Öyle bir “lider” ki;
Bir yandan “dünyanın gidişatı”na yön vermeye çalışıyor, bir yandan da Türkiye’yi normalleştirmek için yoğun çaba harcıyor.
Ehh, bunun meyvelerini de topluyor elbette...
“4+4+4 Eğitim Yasası”nın dün Meclis’ten geçmiş olması, öyle sanıyorum ki Erdoğan’ı hayli rahatlatmıştır.
Yasayı çıkartan Meclis’i, ben de tebrik ediyorum...
Zira, “askeri vesayet ürünü” olan bir uygulamaya daha son verdiler... Bu yasa, halkın yıllardır beklediği bir yasaydı...
Başta Erdoğan olmak üzere, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i ve katkısı olan “bütün milletvekillerini” kutluyor, hepsini ayrı ayrı tebrik ediyorum...
“Milletin Meclisi”ne de bu yakışırdı...