Fibromiyalji yaşam kalitesini bozuyor
Değerli okuyucular, Fibromiyalji, yaygın ağrı ve hassas noktalarla karakterize, uyku bozukluğu, sabah tutukluğu, yorgunluk, irritabl barsak gibi birçok semptomlar topluluğunun eşlik ettiği kronik ağrı hastalığıdır. Birçok duyarlı noktanın varlığı; anksiyete, depresyon, yorgunluk ve somatik belirtilerle olduğu gibi, ağrı ile de ilişkilidir.
Fibromiyalji sendromunda şikayetler, uyku düzeni bozukluğu, aşırı fiziksel aktivite yada aktivitesizliğe bağlı düşüklük, fiziksel travma, soğuk ve nemli hava, ergonomik olmayan iş koşulları gibi durumlarda artış gösterebilir. Fibromiyalji sendromu tanısı koymak için hastalığa özgü bir laboratuvar veya görüntüleme yöntemi yoktur.
Otuz beş yaşında, lise mezunu, işsiz erkek hastanın gün boyu süren, boyundan başlayıp sırta yayılan ağrılarının olduğu; sabah tutukluluğu ve katılık yakınmalarıyla farklı birçok sağlık merkezine gittiği, birçok defa da psikiyatri poliklinik başvurusu yaptığı öğrenildi. Bu yakınmalarının kafeinli içeceklerle daha arttığını belirten hasta, uzun süreli uyuyamadığını özellikle ışıktan etkilendiğini bildirdi. Hastanın sigara kullanmadığı, sosyal içicilik düzeyinde alkol aldığı öğrenildi.
Hastanın hikâyesinden başarısız bir öğrencilik hayatı olduğu, ilköğretim aşamasında sınıf tekrarı yaptığı, ilk yakınmalarının da aslında bu dönemlerde başladığı öğrenildi. Hastanın derslerinde başarısız olduğu dönemlerde babasının iş yerinde çalışmaya zorlanmış olduğu, ilk ağrıların bu dönemde açığa çıktığı bilgisi alındı. Hasta askerden sonra bilgisayar sektöründe çalıştığını ancak işyerindeki en ufak anlaşmazlığın bile onu işinden soğuttuğunu belirtti. Hastanın işe girme sürecinde yaşadığı olumsuz süreçlerin ardından yaşadığı stresli dönem sonrası, psikiyatri kliniğinde 1 ay süreyle yattığı tespit edildi. Hasta daha sonra iş gezisine gittiğini ve bu dönemde yakınmalarının çok arttığını, gün içinde ağrıdan dolayı hiçbir işle uğraşamadığını belirtti.
Hastanın soy geçmişinde; teyzesinde depresyon tanı ve tedavisi, dedesinde de şüpheli psikopatoloji öyküsü mevcuttu. Hastaya hastane yatışı esnasında Minesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri (MMPI), Tematik Algı Testi (TAT) ve Beier Cümle Tamamlama Testi uygulandı.
MMPI testi Klinik alt testlere bakıldığında maskulenlik /feminenlik alt testi dışında diğer tüm alt testlerin ılımlı yükseldiği görülmüştür. Şizofreni alt testinin yüksek oluşu; belirsiz ve uzun süreli fiziksel yakınmaların olması, sosyal çevreden uzak olma, dışlanmış, yabancılaşmış, içe çekilmiş olma, diğerleri tarafından tuhaf ve garip olarak depresyon testinin yüksekliği ise hastada ciddi kendine güvensizlik ve yetersizlik duygusu ile işe yaramazlık düşüncesinin olabileceğini göstermektedir. Maskulen/ feminen alt testi görece düşük olan kişilerin, kendilerini aşırı erkeksi tanıttıkları, agresif ve abartılı davranış sergiledikleri bilinmektedir. Kişinin, tutum ve davranışlarındaki abartı, erkeklikleri konusundaki kuşkularını gizlemeye çalışıyor olabileceğini düşündürtmektedir.
TAT testinde hastanın aşırı direnç gösterdiği, çok az hikaye sunduğu, konudan konuya atladığı, istenileni vermediği, duygulanımının çok az olduğu gözlendi. Hastanın öyküsünde en belirgin göze çarpanın narsisizm, entellektüalizasyon ve somatizasyon olduğu tespit edildi.
Cümle tamamlamada; sağlık ve hastalık ile ilgili takıntılar, ebeveynleri beğenmeme, baba ile çatışma, babadan nefret, anneden fiziksel şiddet, narsistik ifadeler, arkadaş yoksunluğu, cinsel sorunlar görüldü.
Bilimsel çalışmalar fibromiyalji hastalarının stresli dönemlerde sıkıntıları daha yoğun bir şekilde deneyimlediklerini ortaya koymaktadır. Özellikle çocukluk döneminde aileyle yaşanan çatışmalar, kendini ifade edememek, stresli ortamlara maruz kalmak, uzun vadede nöroendokrin sistemi etkileyerek ilerleyen yaşlarda da stresle baş etmeyi zorlaştırıyor. Yaşanan travmalar, sağlıklı stres yönetimi stratejileri geliştirme becerisini zayıflatıyor ve zamanla stres kaynakları ortadan kalksa bile, karşılaşılan yeni ve daha küçük stres kaynaklarıyla baş etmek zorlaşıyor.
Özellikle çocukluk döneminde bastırılmış duygularla veya baskıcı ebeveynlerle büyüyen, çeşitli çocukluk travmalarına sahip kişiler, psikoterapi ve benzeri yöntemlerle sorunun kaynağına inip travmalarını iyileştirebilir. Travma tedavisinde EMDR terapisi oldukça etkili olmaktadır.
Not: Bu yazıda Doç. Dr. Kurtuluş ÖNGEL Tepecik ve Uzm. Psikolog Merve Otçeken’in makalelerinden yararlanılmıştır.
Sağlıklı ağrısız günler geçirmeniz duasıyla Allah (c.c)’a emanet olunuz.