İşçinin Kıdemi Değişirse Memurların İkramiyeleri de Kesinlikle Değişir
İşçilere her çalışma yılına karşın 30 günlük kıdem tazminatı ödenir, memurlara da her çalışma yılına 30 günlük ikramiye ödenir. Şimdi, kıdem tazminatı kaldırılıp yerine her yıl için 8, 12 veya 18 günlük kıdem tazminatı fonu getirmek istiyorlar ama bu gerçekleşirse, memurlar da artık her yıla 30 gün ikramiye alamazlar…
Adı farklı işlevi aynı;
İşçilere ödenene kıdem tazminatı deriz işverenleri öder, memurlar da adı ikramiyedir ve yine işverenleri öder. Tek farkı, memurun ikramiyesini SGK öder ve sonra da memurun son Kurumuna fatura gönderip tahsil eder. İşçilerin kıdem tazminatı konusunda ise maalesef devlet araya girip ödeyip, sonra işverenden tahsil etmiyor. İşçi ile işvereni karşı karşıya getiriyor.
İşçilere her çalışma yılına karşın 30 günlük kıdem tazminatı ödenir, memurlara da her çalışma yılına 30 günlük ikramiye ödenir. Şimdi, kıdem tazminatı kaldırılıp yerine her yıl için 8, 12 veya 18 günlük kıdem tazminatı fonu getirmek istiyorlar ama bu gerçekleşirse, memurlar da artık her yıla 30 gün ikramiye alamazlar.
***KIDEMİN İŞSİZLİK DÖNEMİ GÜVENCESİ ORTADAN KALKAR
Kıdem tazminatının mevcut halini değiştirip, fona çevirmekle kıdemin bir çok özelliği ortadan kalkar. Çalışanlar haklı sebeple işten çıktıklarında veya işveren onları 17. maddeye göre işten çıkardığında iş bulamazlarsa bu dönemde kıdem tazminatı ile evlerini geçindirebiliyorlardı. Çünkü işsizlik sigortası 400 lira ile 800 lira arasında para veriyor. Bu para ile daha önce alışılmış yaşam seviyesini sürdürmenin imkanı yok. Kıdem tazminatı bunu destekleyici oluyor. Hatta 6-8-10 ay olan işsizlik sigortası boyunca iş bulamayan kişilerin daha sonra işsizlik sigortasından para alamadıkları dönemde de harcayabilecek bir parası oluyor. İşverenin kucağına düşmemiş oluyor; yani asgari ücrete razı olayım, sesimi çıkarmamayım çaresizliği içine düşmemiş oluyor.
***SOSYAL PATLAMALARA NEDEN OLUR
En önemlisi hayal meselesi. Bizim gibi ülkelerde, özellikle düşük ücretli ve iş gücünün sömürüldüğü ülkelerde çalışanlar aldıkları ücretlerle ancak karınlarını doyurabilirler. Bir kenara para arttırmaları hemen hemen imkansızdır. Tek hayalleri vardır; ileride emekli olduklarında veya işten ayrıldıklarında toplu bir para alacaklar ve bu parayla ev sahibi olacak, belki araba sahibi olacak. Oğlunu-kızını evlendirecek. Kıdem tazminatının kaldırılması, işçilerin çalışanların hayallerinin elinden alınması anlamına geliyor. Bizim gibi ülkelerde bu, toplumsal çatışmalara ve sosyal patlamalara neden olur. Çünkü kıdem tazminatı gibi gelecek ümidiyle yaşayan kişilerin hayallerini ellerinden aldığınızda o kişilerin tepkisinin ne olacağını bilemezsiniz. Çünkü kaybedecek bir şeyleri yoktur.
MEMURLARIN İKRAMİYELERİ DE KESİNLİKLE KALKAR
Kamuda çalışan işçiler de kıdem tazminatı alıyor. Almalarına bir engel yok. Kamuda çalışan memurlar için bunun adı “ikramiye” dir. Son brüt ücret x çalışma yılıdır ama adı “ikramiye” dir. İşçilerdeki kıdem tazminatı kalkarsa memurlarını ikramiyeleri de kesinlikle kalkar demektir. 1959 yılında, 1960 ihtilalinden hemen önce Menderes hükümetinin aldığı son kararlardan biri de emekli ikramiyelerinin kaldırılmasıdır; 5434 sayılı kanunda yazar. Ama 60 ihtilali olduğunda Konsey’in aldığı ilk kararlardan biri ikramiyenin geri getirilmesidir.
KIDEM TAZMİNATI GARANTİ FONU KURUN
Kıdem tazminatının kaldırılmasında bir önceki Çalışma Bakanı Çelik, “İşçilerin kara kaşı kara gözü için kaldırıyoruz. Çünkü birçok küçük şirket kıdem tazminatı ödemekte acz içinde, ödeyemiyorlar. İşçilerimiz de para alamadıkları için zor durumdalar. Biz bunu fona devrederek onlardın paralarını almalarını sağlayacağız”, “Kamu ve büyük şirketler dışında kimse tazminat ödemiyor” demişti. Bu, aslında bir acizlik ifadesiydi. Sen ki Çalışma Bakanısın. Sen ki kıdem tazminatı alamayan işçilerin alacakları için en önde koşmalısın. Çünkü kuruluş amacı işçilerin hakları için bölge çalışma müdürlüğü kurmak ve iş müfettişleri çalıştırmak olan bir bakanlıkta Bakan, "Biz acz içindeyiz, ödetemiyoruz" diyorsa, düşünmek ve ardından şunu söylemek lazım: “Siz madem işçileri düşünüyorsunuz; küçük ve orta ölçekteki işyerlerinde çalışanların kıdem tazminatı alamıyorlarsa çözümü çok kolay. Kıdem Tazminatı Garanti Fonu kurun. İş sermayeye gelince Kredi Garanti Fonu kuruyorsunuz. KOBİ’lerin aldıkları fonu ödeyememesi halinde Kredi Garanti Fonu bunu ödesin” diyerek bankaları rahatlatıyorsunuz. O zaman gelin işçileri de rahatlatın. Deyin ki; “Ey işçiler. Kim ki kıdem tazminatını alamıyorsa gelsin Kıdem Tazminatı Garanti Fonu’ndan alsın” . Biz sizin samimiyetinizi görelim. Gerçek amacınız küçük işletmelerde çalışan işçilerin kıdem tazminatı alamadıkları için fon sistemi getirmekse bunu aşmanın tek yolu var; Kıdem Tazminatı Garanti Fonu kurmak.