İstiklal Mücadelesi
“ Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım. ”
Bu son yokuş olsa gerek..
Ülkemiz, tarihin yeniden şekillendiği bir noktada.
Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Yusuf el Kardavi, Türkiye ve Tayyip Erdoğan için ümmeti duaya çağırdı. Tarihe not düşmek adına çok önemli bir çağrı..
Oyun, Türkiye ile sınırlı değil..
Orta Doğu ve Türkiye yani Ümmet-i Muhammed için planlanmış son derece tehlikeli bir oyunla karşı karşıyayız.
Türkiye’nin öncü rolünden rahatsız olan Siyonist-Emperyal odaklar, 17 Aralık 2013 itibariyle var güçleriyle yüklenmeye başladılar..
Türkiye’nin daha fazla büyümesine, zenginleşmesine ve kalkınmasına tahammül edemiyorlar. Geçmişte on yılda bir yapılan darbeler, ülkenin dertlerini daha da derinleştirmiş barışını ve huzurunu bozmuştur. Darbeler, sadece Türkiye’de yapılmamış, halkı Müslüman olan diğer ülkelerde de aynı periyotlarda yapılmıştır.
1950 tarihinde Türkiye’de Demokrat Parti iktidara geliyor, “ Yeter Söz Milletindir ” sloganı her şeyi açıklıyor. Ancak 1952 tarihinde Mısır’da Hür Subaylar Darbesi gerçekleşiyor. Bu olay bazılarının aklına karpuz kabuğu düşürecektir.
1954’te Mısır’da İhvan-ı Müslimin tasfiye ediliyor. İnanç özgürlüğüyle ilgili söylemlerin yüksek perdeden ifade edilmesi birilerini rahatsız etmiş olmalı ki 1955‘te 6-7 Eylül olaylarında İstanbul yağmalanıyor, talan ediliyor.
1958 ‘de Irak’ta darbeyle General Kasım iktidarı ele geçiriyor. 27 Mayıs 1960’ta ise Türkiye’de MBK Cuntası Milletin egemenliğine el koyarken, 1963’te ise Suriye’de Baasçılar iktidara geliyorlardı.
1970’te Suriye’de Hafız Esed, mezhepçi yönetim kurarken, Türkiye’de buna benzer planlar işletilmiş 12 Mart 1971’de bir muhtırayla hükümet görevden uzaklaştırılmış, kukla yönetimler oluşturulmuştur.
1979’a gelindiğinde ise Saddam Hüseyin Irak yönetimini ele geçirmiş, 1980’de ise Türkiye’de 12 Eylül cuntası TBMM’nin iradesine el koymuştu. 1989’da Başbakan Turgut Özal’a suikast düzenlenecektir. 2 Ağustos 1990’da Saddam’a Kuveyt işgal ettirilecek sonra da kurtarma bahanesiyle ABD ve müttefikleri gelip bölgeye yerleşeceklerdir.
Türkiye ve Orta Doğu yeniden dizayn edilmek istendiğinden Türkiye’nin bölge ve dünya ile ilişkisini kesmek için 1990’lı yıllarda pek çok suikast düzenlenmiş, gazeteciler, yazarlar, akademisyenler öldürülmüş, Madımak ve Başbağlar katliamları yapılmıştır. 28 Şubat 1997 Post Modern Darbe süreciyle ülke yağmalanmıştır.
1 Mart 2003 tezkeresi TBMM’de onaylanmayarak işgalcilere ilk karşı duruş sergilenmiştir. İşte o günden bugüne “one munite” te dahil olmak üzere itirazlar, Türkiye’yi başı dik bir konuma yükseltmiş, Türkiye’nin Müslüman ve mazlum dünyada saygınlığını artırmıştır.
Bundan rahatsız olan çevreler 27 Nisan 2007’de e- muhtırayla ülkenin yükselişini durdurmak istemişler, darbeye dış destek sağlamak amacıyla Hristiyan din adamlarını ve Hrant Dink’i katletmişlerdir.
Şimdi benzer senaryoları, dindarlar üzerinden ve toplumun duyarlı olduğu “rüşvet algısı” üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Diğer bir deyişle, bu bir rüşvet ve yolsuzluk operasyonu değil, Türkiye’yi bitirme , çökertme operasyonudur.
Türkiye, ya İsrail’e veya ABD’ye teslim olup terör ve yokluk içinde zilletle yaşayacak ya da sandığa ve hükumetine sahip çıkıp onurlu bir hayatı seçecek.
Selam ve Dua ile..