Kâğıttan kaplan” demek mi hakaret, “Onbaşı” demek mi?
Sevinmeli miyim, yoksa üzülmeli mi?.. Şöyle bir geçmişe bakıyorum da, bir zamanlar; “ordu artı CHP, eşittir iktidar” düşüncesiyle ortak hareket edip “miting” yapanlar, birbirlerinin binalarını “komşu kapısı” haline getirip aralarından su sızmayanlar, bugün birbirleriyle “papaz” olmuş durumdalar!..
Elbette, Süheyl Batum’un o sözü yüzünden.
Tekrar hatırlayalım o sözü:
“Koca bir askeri yıktılar, meğer kağıttan kaplanmış, biz bunu asker zannedermişiz, meğer ABD içini oymuş. O koca ağacı hop diye yıktılar. Ancak CHP’yi yıkamadılar.”
BATUM’A DÂVÂ AÇILMASIN!
İşte bu söz; “CHP” ile “asker”in arasını açmış görünüyor!.. Evet, sadece görünüyor... Zira, Genelkurmay açıklamasında, “CHP’yi kırmamaya” özen gösterilmiş. Sizlerin de farkettiği gibi; Genelkurmay’ın bu söze tepkisi, “son derece yüzeysel” oldu!..
Tepkilerini “tek bir açıklama” ile geçiştirdiler!..
Haa, tepkilerini “daha sert” mi göstermeliydiler?.. Kesinlikle hayır!.. Ama, şunu demelerini beklerdim: “Geçti o devirler!.. Darbe yapıp da CHP’nin ekmeğine yağ sürdüğümüz o devirler, çok geride kaldı... Eğer iktidar olmak istiyorsanız, kendi göbeğinizi kendiniz kesin!.. Bizden size hayır yok!.. Biz, demokrasiye bağlı, hukuka saygılıyız!”
Bunu demediler!..
İma bile etmediler!..
Kuru bir tepki ile geçiştirdiler!..
Hayır, yadırgamıyorum bunu!..
Tam aksine; olayı, “halkın vicdanı”na bırakmış olmalarını takdir ediyorum... Öyle ya; Süheyl Batum, zaten “halkın vicdanında mahkûm” olmuştur!..
İstediği kadar kıvırsın, istediği kadar kıvranıp, “Ben öyle demek istememiştim” desin, halk, bu tavrı “mahkûm” etmiştir!..
Öyle sanıyorum ki;
Bu “darbe çağrısı”nın “artçı sarsıntı”ları devam edecek ve CHP, 12 Haziran’daki seçimde, sandıkta “yıkılacak”tır!..
İşte bunun içindir ki;
Süheyl Batum hakkında “suç duyurusu” yapılıp, onun “TCK 301’den yargılanması”nı da doğru bulmuyorum... Hakkında “dâvâ” açılsa; ya “mahkûm” olacak ya da “beraat” edecek!..
“Halkın vicdanında zaten mahkûm olan biri”ni yeniden mahkûm etmenin ne gereği var?.. Eğer “beraat” kararı verilirse, sanki “aklanmış” mı olacak?..
O halde;
Batum’u yargılayıp, “TCK 301’i yeniden hortlatma”nın hiç âlemi yok!..
Bırakın, “vicdanların demir parmaklıkları” arkasında cezasını çekmeye devam etsin!..
VAKİT’E ASLAN KESİLMİŞLERDİ!
Şahsen ben; Süheyl Batum’un “kâğıttan kaplan” hakareti karşısında “dut yemiş bülbül sessizliği”ne bürünen “general”lerin; Vakit’e karşı da aynı tavrı sergilemelerini beklerdim!..
Ama, bunu yapmadılar!..
Batum’un “kâğıttan kaplan” hakaretine karşı “dut yemiş bülbül sessizliği”ne gömülenler, Vakit’e karşı “aslan” kesilmişlerdi!..
Oysa, Vakit yazarı Asım Yenihaber, 25 Ağustos 2003 tarihli yazısında, “sadece 2 generali” eleştirmiş; “Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke” diyerek, bir anlamda; “Bu tarihi olayları onbaşılar bile bilir, generaller nasıl bilmez?” demek istemişti!..
Peki, “yalan” mıydı yazılanlar?..
Öncelikle söyleyeyim;
Hiçbir “hukuk literatürü”nde; “bireysel bir eleştiri”nin “genelleme”ye sokulduğuna dair bir örnek yoktur!..
Asım Yenihaber dostumun 25 Ağustos 2003 tarihli yazısını tekrar tekrar okudum...
Ama, inanın “bütün generallerin alınmasını gerektirecek” bir tek ifadeye rastlamadım!..
Bir kere; Yazının daha girişinde, “adam”dan söz ediliyor...
Yani, “bir tek kişi”den!..
Bu kişi, Org. Aytaç Yalman’dı!..
Onunla ilgili “eleştiri” aynen şöyledir:
“Bunlardan birisi 19. Yüzyılın Rus milliyetçisi bestekârı Mussorgoski hayranı. Mussorgoski ise, Rus ordusunun Kars’ı işgali üzerine marş bestelemiş aşırı bir Rus milliyetçisi!”
Gayet “açık” ve “net” ki; bu “eleştiri”lerin hedefinde “312 general” değil, sadece Yalman vardır!..
Hele düşünün “yazının yazıldığı” günleri...
“Yemen vatan mı, değil mi?” tartışmalarını getirin gözlerinizin önüne...
Bu “tartışma”ya yol açan “general” kimdi?..
Elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin;
O general, o günlerde henüz emekliye ayrılmamış ve bugün “Ergenekon sanığı” olan 1. Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan değil miydi?..
“Rus ordusunun Kars’ı işgali üzerine marş bestelemiş olan aşırı Rus milliyetçisi Mussorgoski’ye hayranlık duyduğunu” söyleyen de Org. Aytaç Yalman değil miydi?..
“Televizyon”lar da haber yapmıştı bu konuyu, “gazeteler” de!.
Gerek “Yemen”, gerek “Mussorgoski” konusu günlerce gündem olmuş, tartışılmıştı medyada!..
Hal böyle iken;
“Sadece 2 general”e yönelik eleştiriler, nasıl oluyor da “312 general” tarafından üstleniliyor?..
Haaa, 2 sayın general, “onbaşı bile olamayacaklar” ifadesini bir “hakaret” olarak telâkki edip, elbette “tazminat dâvâsı” açabilirlerdi!..
Amma velâkin, Asım Yenihaber dostumun, “sayı”larını ve “isim”lerini bile bilmediği geri kalan “310 general” niye alınganlık gösterdi, inanın hâlâ kavrayabilmiş değilim!..
Söz “312 general”den açılmışken, şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum:
Niye “311” veya “313” değil de, “312 general?”
Bana öyle geliyor ki;
Bu rakam, özellikle seçildi ve rakam üzerinden “mesaj” verildi.
Bir anlamda, şöyle denildi:
“Siz TCK 312’yi kaldırır mısınız,
o halde alın TSK 312’yi!”
GARİPLİK VE KOMİKLİKLER!
Bu dâvâda; sayılamayacak kadar “gariplik” ve sayılamayacak kadar “komiklik” vardı...
O dâvânın “emir-komuta zinciri” içinde açıldığı o kadar belliydi ki, “şikâyetçi” olarak dâvâ açtıkları “Vakit” gazetesinin adını “Vakıf” olarak yazdılar!.. “Yazısından rencide olduklarını” ifade ettikleri yazarımız Asım Yenihaber’in ismini de “Asım Yenibahar” olarak yazdılar iyi mi?!?..
Bu “gariplik”lere bakıp da, şaşmaz mısınız?..
Hele düşünün;
Generalimiz, “Vakıf gazetesi” aleyhinde vekâlet veriyor, ama avukat “Vakit gazetesi”ni mahkûm ettiriyor!.. Bir başka generalimiz “Asım Yenibahar”a dâvâ açması için vekâlet veriyor, ama avukat bey; Asım Yenihaber’den de vazgeçtik, Mehmed Doğan’ı mahkûm ettiriyor!..
Gelin de çıkın bu işin içinden, çıkabilirseniz!..
‘GÜNLÜK’LERE BİLE GİRMİŞTİ!
Herhalde hatırlarsınız... “312 General Dâvâsı” işini organize edenlerden birinin, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman olduğu, “Özden Örnek’in günlükleri”yle belgelenmişti.
Ergenekon hakkında açılan dâvânın delil klasörlerinin 205. klasöründe, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Özden Örnek’in bilgisayarından çıktığı kesinleşen “Darbe Günlükleri”nde, Vakit gazetesine açılan dâvâ da yer alıyordu...
205. klasörün 290. sayfasında, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’in, 15 Kasım 2003 tarihli notlarında; dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ile dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün gazetemizde yayınlanan bir yazıya karşı açılan 312 General Dâvâsı üzerinde tartıştıklarına yer veriliyordu...
Örnek, Aytaç Yalman’ın Genelkurmay Başkanı Özkök ile yaptığı görüşmede, konunun şöyle geliştiğini aktarıyordu:
¥ Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman: 312 kişi “Onbaşı bile olamayacakları general yapıyorlar” diye bir gazetede haber yayınlandığında mahkemeye veriyor ve siz buna katılmıyorsunuz. Herkes bize ‘Acaba Genelkurmay Başkanı AKP’den mi yoksa, TSK’dan değil mi’ diye soruyor. Cevap vermekte güçlük çekiyoruz. Neden bizimle beraber siz de mahkemeye vermediniz?
¥ Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök: Genelkurmay Başkanı’nın o kadar bir gizemi olsun. Ben sizlerin de yani kuvvet komutanlarının da vermesini tasvip etmedim. Bir gazetede küçücük bir köşede yer alan bir haber, şimdi büyüdü. Tasvip eden var, etmeyen var.
¥ Aytaç Yalman: Bunu nasıl söylersiniz?.. Zaten halk üzerinde itibarımız gittikçe zayıflıyor. Siz kalkmış neler söylüyorsunuz. Bu yakıştırmayı TSK’da kim kabullenebilir ki?! Sizin bizimle olmamanız bizleri çok üzdü.
BU DÂVÂDAN VAZGEÇİN!
Uzatmayalım... İşte böylesine “gariplik”ler, “komiklik”ler ve “entrika”lar sonunda, Vakit mahkûm oldu!..
Hem de;
“Yaklaşık 2 trilyon lira”ya!..
Şimdi sormak gerekmez mi;
“Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke!” demek bir “hakaret” ise ve buna karşı “312 general” birden “linç” amacıyla “dâvâ” açıyorsa; Süheyl Batum’un, aynı generaller hakkında sarfettiği “kâğıttan kaplan” ifadesi bir “hakaret” değil midir?..
Hakaret ise, niye sessizler?..
“Kâğıttan kaplan” ifadesi hakaret değilse, “onbaşı” demek mi hakaret?..
Buna rağmen, yine de Süheyl Batum aleyhinde dâvâ açılmasına karşıyım!.. Hayır, dâvâ açmasınlar... Tam aksine, “Vakit’e açtıkları dâvâ”dan da vazgeçsinler!..
Öyle ya; biz, bir “kurum”u değil, “sadece iki generali” eleştirmiştik!
Şimdilik diyeceğim budur!..
=================
Duran Kömürcü için dua
Dün, bir “toplantı”ya davetliydim... Tam yola çıkmak üzereydim ki, haber verdiler; “Duran Hoca ağırlaşmış, hastaneye kaldırılmış!”
Toplantıya gitmekten vazgeçtim... Gazeteye geldim...
Arkadaşlarım Hasan Hüseyin Maden ve Ali İhsan Karahasanoğlu ile birlikte Samatya SSK Hastanesi’ne gittik ve ziyaret ettik Duran Kömürcü Hoca’yı...
Hayli bitkindi... 35 yıl önce tanıdığım “dev” gibi adam, yatağın içinde ufacık kalmıştı... Bizi görünce gözlerinin içi güldü ama konuşamadı... Daha doğrusu, ne dediğini biz anlayamadık...
Zira; dili, ağzının içinde zor dönüyordu...
Oğlu Orhan bekliyor başında... “Böbrek” ve “karaciğer”den son derece muzdarip...
“Üre”si de hayli yüksekmiş... Orhan, “Allah’tan ümit kesilmez ama...” deyip, gerisini getiremedi...
Demek ki, durumu kritik...
Bütün “Vakit okuyucuları”nın, Duran Kömürcü Ağabey için “dua” etmelerini istirham ediyorum... Dua edin onun için...
Duran Ağabey’e “Allah’tan şifa” diliyor, ailesine de “geçmiş olsun” dileklerimi sunuyorum...
İnşaallah iyileşir de; nasihat dolu “yazı”larını tekrar okuruz...