Kendimi nasıl aşarım?
Ben 31 yaşındayım. Baskıcı ve tutucu bir ailede yetiştim. Çok utangaç bir bayanım.
Kısmetlerimi bu yüzden geri çeviriyorum. Ailemle bu sebepten dolayı çok tatsızlık yaşıyorum. (Rumuz: Seyhan)
Evlilik bir nimettir, ihmal edilmemesi gereken bir imkândır, kaçırılmaması gereken bir fırsattır.
Evlenme yaşınız gelince Allah karşınıza bazı kişileri çıkarır, size talipler gönderir.
Kapınıza kadar gelen bu istekleri inceleyip araştırmadan, sorup soruşturmadan hemen geri çevirirseniz, kendi elinizle önünüzü tıkamış olursunuz.
Bu arada bir de bakmışınız ki, akranlarınızdan geri kalmış, yaşıtlarınız çoluğa çocuğa karıştığı halde, siz beklemeye devam ediyorsunuz.
Yetiştiğiniz aile yapısı sizi köşeye bucağa sıkıştırmasın. İçinizdeki potansiyeli canlandırın, iradenizi yerinde ve zamanında kullanın, akıl nimetini iyi değerlendirin.
"Ne yapayım, ben böyleyim, baskıcı bir çevrede yetişmişim" diyerek oturduğunuz yerde kalmayın. Kendinizi yetersiz görmeyin, sınırlamayın, hayatınızı dondurmayın.
"Utanmadan utananların" kol gezdiği bir dünyada utangaç olmak, dini kavramıyla hayâ ve iffet sahibi olmak bir fazilettir, bir ahlak güzelliğidir, özellikle hanımlar için aranan bir vasıf, özlenen bir meziyettir. İnsana artı bir değer kazandırır. Bu yapınızı aleyhinize kullanmayın, lehinize çevirin.
Hz. Aişe, Medine hanımlarını överken, "Onlar ne iyi insanlardı, hayaları, utangaçlıkları dinlerini öğrenmeye engel olmadı" der, çekinmeden her konuyu Resulullah'a sorduklarını ve bilgilerini arttırdıklarını söyler.
Siz de bu yönünüzü bir ağırbaşlılık, bir vakar olarak görürseniz, utangaçlık sizi hayata çeker, geleceğinizi aydınlatır, ümidinizi arttırır.
Ailenizi, annenizi babanızı üzen şey, sizin "kısmetleri geri çevirmeniz"dir. "Kavga malzemesini" ortadan kaldırırsanız, ailenizin desteğini alırsınız, çok bir zaman beklemeden sıcak bir aile yuvasına geçersiniz.
Çünkü evliliğin belli bir yaşı vardır, o yaş ilerlerse, anne baba üzülür, bu üzüntü aranızdaki saygıyı ve sevgiyi zedeler, sonra da işte böyle tatsızlıklar, huzursuzluklar yaşarsınız.
Artık bu meseleyi daha fazla bir takıntı haline getirmeyin. Kendinizi aşın, zihninizi açık tutun, hayalinizi gerçeklerle yüzleştirin. Bilgi birikiminizi ve yaşadığınız tecrübeleri geleceğiniz için mutluluğa çevirin.
Her şeyi zamana mı bırakmalı?
Ben nişanlıyım. İkimiz de mutaassıbız ama geleceğe dair konularda fikir ayrılığı olabiliyor. Bazen inatlaşıyoruz. Birbirimizi sevdiğimiz halde üzüyoruz. Zamana mı bırakmak lazım? Ne tavsiye edersiniz? (Rumuz: Tufan)
Mutaassıp olmayı, muhafazakârlık ve dindarlık olarak alıyor ve anlıyorsanız, bu durum takdir gören bir özelliktir.
Dindar insanın ölçüsü, anlayışı, hayata bakışı ve özellikle evlilikle ilgili yapacağı planlar dinin önerdiği, sünnetin öngördüğü ölçülere uygun olmalı.
Böyle bir anlayış anlaşmazlığa, inatlaşmaya ve tartışmaya götürmez. Her vesileyle uzlaşmaya, olumlu düşünmeye, yapıcı hareket etmeye, fedakârlığa ve sorumlulukları üstlenmeye taşımalı.
Henüz evliliğin ilk aşamalarında, ilk adımlarında "Yok benim dediğim doğru, sen yanlış düşünüyorsun" gibi tartışmalar, çatışmaya giden sözler ve tavırlar her ikinize de zarar verir, aranızdaki samimiyete zarar verir, sevginize gölge düşürür, kalbinizde çizikler oluşturur, ruhunuzda iz bırakır. Aile hayatına yaralı/bereli girersiniz.
Bunun için, baktınız ki bir konuda anlaşamıyorsunuz, lafınız birinize ters düşüyor, suratınız asılıyor, sesleriniz tonu artıyorsa, hemen bir "U dönüşü" yapın, başa dönün, işi şakaya vurun, Allah'ın size bahşettiği gülme/gülümseme nimetinden istifade edin. Hayat üzmek, üzülmek kadar uzun değil kavga edecek kadar anlamsız değildir.
"Zamana bırakma" düşünceniz isabetli bir yaklaşımdır. Hayatın kendi seyri içinde hallolacak meseleleri bir anda çözümlemeye çalışmayın. Sabır ve sükûnetle hareket edin, hayatın keyfini çıkarın.