Kim kime diz çöktürecek?
Fars diplomasisi mi ABD'ye diz çöktürüyor yoksa Barack Obama'nın yumuşama politikası mı İran'ı çözüyor?
1979 İran devriminden bu yana, 'İslami İran' ile 'Büyük Şeytan Amerika' arasında ilk kez bu denli yakınlaşma izliyoruz.
Barack Obama ile Hasan Ruhani arasındaki; 'Hoda Hafız' jestiyle biten telefon konuşmasından bu yana hem İran'daki katı ABD düşmanları hem neoconlar hem de İsrail müthiş öfkeli.
ABD-İran yakınlaşmasının özelde Afganistan'dan Irak'a ve Suriye'ye, genelde bütün bölgeye nasıl yansıyacağını kestiremeyenler son derece dikkatli.
İran'a uygulanan ambargo yüzünden ağır ekonomik kayıplar yaşayan, kendileri ambargoya uyarken ambargonun mimarlarının İran'la kesintisiz ticaretinden rahatsızlık duyanlar beklenti içinde.
Kısaca; ABD-Irak yakınlaşmasının yol açacağı jeopolitik sarsıntı bir ölçüde bütün dünyada etkisini gösterecek. Kim, nasıl pozisyon alacak, görüşmelerin geleceği ne olacak dikkatle ve merakla izleniyor.
Yakınlaşmadan ciddi endişe duyan İsrail ve Suudi Arabistan arasında da bir tuhaf yakınlaşma, bir tür kader ortaklığı şekilleniyor. İsrail ve S. Arabistan istihbarat başkanlarının gizlice görüştüğü iddiası bunun en çarpıcı göstergesi.
İki ülke, ABD tarafından yalnız bırakıldığını düşünerek, 'İran tehdidi'ne karşı ortak zemin arayışına girmiş görünüyor.
Ortadoğu tarihi açısından son derece ibretlik bir resim bu.
Cenevre görüşmeleri, bu yüzden artık bıkkınlık veren İran nükleer pazarlığının ötesinde şaşırtıcı gelişmelere sahne oluyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin sürpriz ilgisinden sonra, durumdan vazife çıkaran İngiliz, Fransız ve Alman dışişleri bakanları, son olarak Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ile Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı da Cenevre'ye gidiyor.
Müzakereleri yürüten AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ile İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif bir süre sonra Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilirse hiç şaşırmayın. Taraflar dört temel konuda anlaşma işaretleri verirken, en kritik konu olan uranyum zenginleştirmede uzlaşmaya varmış görünürken İran da orta menzilli füze tesislerini yeni müttefiklerine açıyor. En önemlisi de; İran'ın dondurulan malvarlığının geri dönüşü ve uygulanan katı ambargonun yumuşatılması, tamamen kaldırılmasına yönelik altı aylık süreç belirlenmesi…
Ezber bozacak gelişmeler bunlar… Ortadoğu merkezli pozisyonları tamamen değiştirecek, çok ciddi güç hareketliliği oluşturacak, yeni bir güç haritası şekillendirecek gelişmeler…
Ne gariptir ki, 17 Mayıs 2010 yılında Türkiye-İran-Brezilya arasında imzalanan Takas Anlaşması'nı sabote eden ülkeler şimdi Cenevre'de aynı masa etrafında barış şovu yapıyor.
Nasıl Türkiye gibi bir ülke, böylesine küresel bir soruna çözüm bulabilir, nasıl Brezilya gibi bir ülke, küresel sisteme hava atacak bir anlaşmaya imza atabilir diyenler, o zamanlar bilerek bir barışı sabote etmişler hatta iki ülkeyi cezalandırma girişimlerinde bulunmuşlardı.
Türkiye ve Brezilya'nın o günkü başarısını bir kez daha takdir etmek, teslim etmek boynumuzun borcu. Ne yazık ki, bu bir meydan okuma olarak algılandı ve boşa çıkarıldı.
Şimdi neredeyse üç yıl önceki pozisyondalar. Türkiye'nin krizi çözüme kavuşturma konusunda geldiği yere üç yıl sonra geldiler.
Cenevre görüşmeleri nereye kadar uzanır, biz de heyecanla takip edeceğiz. En azından ambargonun kaldırılması Türkiye için ekonomik anlamda ciddi bir kazanç olacaktır.
Ancak, iki ülkeye özellikle dikkat etmek gerekiyor: S. Arabistan ve İsrail. Yeni sarsıntının en fazla zarar vereceği ülkeler bunlar. Dolayısıyla iki ülke, Cenevre'nin başarısızlıkla sonuçlanması için her yolu deneyecektir. Bazı çevrelerde şimdiden iki ülkenin örgütler üzerinden süreci sabote edeceğini ima etmeye başladı. Konu Ortadoğu olunca 'örgütler' ifadesinin ne anlama geleceğini bilmeyen yoktur.
Şahsen bu imaları ciddiye alıyorum. İki ülke ikna edilemezse, örgütler üzerinden çok ciddi çıkışlara tanık olabiliriz. Bir cephe ortadan kaldırılırken yepyeni cepheler inşa edilebilir. Terör saldırıları gelebilir.
Bunun en iyi test ortamı Suriye olacaktır. İran'ın, bu başarısı ilk sonucunu Suriye'de gösterecektir. Süreç, edilecekse Suriye üzerinden sabote edilecektir.
Şam İslam Ordusu'nun dağıtılacağı ve Suriye'de elli bin kişilik yeni ordu kurulacağı iddiaları bunun ilk işaretleri olabilir…