Polisin askerin işi imamdan daha zor
Asker, polis görevini yapmak için öbür işlerini bırakmak zorunda kalıyor. Para kazanacağı bütün vakti görevinde harcıyor. Bu yüzden vazifesi onu bağladığı için ücret alması caizdir. Niyeti de Allah için olursa öldürüldüğü zaman
şehit olur.
Polisin nöbetini tuttuğu noktada Allah için nöbete niyet etmeli. Asker Allah için nöbete niyet etmeli. “Amellerin kabulü ancak niyetlere göredir” buyruluyor. “Ben maaş da alıyorum buradan. Bu bana zarar verir mi?” diyenler olabilir. Vermez.
Çünkü sen orada vazife yapıyorsun. Senin çoluk, çocuğun var, onlar ne yiyecek? Ama sen “2 saat karakolda durayım 4 saat de pazar da çalışayım, simit satayım” dersen karakoldaki iş geri kalır. O zaman sen burada durmak için öbür işlerini bırakmak zorundasın.
Sen para kazanacağın bütün vakti buraya harcıyorsun. Aynı imam gibi işte. İmam da maaş alıyor. Öbür türlü ne olacak?
NİYETLERİ KESİNDİR
Polisin, askerin işi imamdan bin kat daha zor. İmam zaten kendi kılacağı namazı kıldırıyor ama işe gidemiyor. Bir yerlere gidip gelemiyor çünkü orada 5 vakit namaz vazifesi var.
O vazife onu bağladığı için ücret alması caiz. O ücreti alması onun niyetinin Allah rızası için olmasına mani değil.
Asker, polis imamdan bin kat fazla vazife yapıyor. O zaman maaş da alsa ameller niyetlere göredir. O, niyetini “Allah için, din için, vatan için, bayrak için kutsallarım için burada vazife yapıyorum” diyerek yapacak.
Bu niyetle olduktan sonra bu yolda öldürülürse şehit olur. Hep bu niyetle oldukları kesindir.
CİHAT DEVAM EDECEK
Burada sabır gerekir. Hatta düşmanların gösterdiği tahammülden daha fazla tahammül gerekir.
Çünkü sen onun ummadığı şeyleri Allah’tan bekliyorsun. Bu işin bir de ahiret tarafı var. O zaman sızlanmanın manası yok. Cihadın devam edeceğini bileceksin.
28 ŞUBAT'A DÖNME TEHLiKESiYLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Toplumda bir kutuplaşma oldu ve burada bir gaz birikti. Bu gaz birikmesi neticesinde 28 Şubat’a doğru dönme tehlikesi var. Çarşaflılar bu durumda yüzlerini açsınlar diyorum. Peçe gibi kapatmalarında çok sıkıntı var. Maalesef “IŞİDci misin, bomba mı taşıyorsun?” gibi şeyler oluyor. Türkiye yeniden 28 Şubat karanlığına dönüyor. Bunun önlenmesi için söylüyorum.
Yüz zaten avret değil. Mümkün mertebe insanın kendini tanıtmasında fayda var. Çünkü uzaktan bakıyorlar, teşhis yapacaklar. Eskiden olduğu gibi örtülü bir bayan araba sürerken ona karşıdan gelen birinin hareket çekmesi gibi olaylar başladı. Her sakallı IŞİD’ci, her çarşaflı canlı bomba gibi görünmeye başlandı. Bu gazın geçmesi için bir koalisyon olursa bu durumu kaşıyan insanların biraz vdaha imkânları azalırdı. Bu kutuplaşma, bu öfke de ortadan kalkardı. En nihayetinde tabi ki millete gidilecek. 4 sene sürmese de 2 sene sürebilirdi. Velakin dolu mesele var.
İNSANLARA HAKLARI VERİLMELİ
Anayasa da değiştirilmesi gereken dünya kadar hukuksuzluklar var. İhtilal Anayasası diyorlar. E tamam bunları da ben değiştiremem herhâlde. Bir şekilde anlaşılıp, edilip insanlara hakları verilmelidir. Kürdün şahsi sorunu olabilir ama Kürt sorunu gibi bölünme, parçalanma görülmez. “Ben köyümün ismini takacağım” diyebilir. Taksın. “Kürt ismi takacağım” diyebilir, taksın. “Ben Kürtçe isim takamıyordum” diyorlar ama ben de takamıyordum.
Biz gittiğimizde de adam Arap ismi diyerek takmadı. 27 sene evvelden bahsediyorum. Muhammed ismini takmıyordu. Emin ismini takıyordu sanki Emin Türkçe. Emin de Arapça.
Sonra Enes ismini takmıyordu. Bizim rahmetli Burhan abi vardı. Gitmiş nufüsa Enes ismini takamamış çocuğuna. O da kalkmış oranın ağasına gitmiş. Derdini anlatmış. Ağa da hele dur deyip nüfus memurunu aramış. Sonra tekrar gidince nüfus memuru “Ya hacı abi bizi niye oraya, buraya şikâyet ediyorsun. Gel istersen radıyallahu anh da yazarım” demiş.
BU VATAN HEPİMİZİN
Yani eskiden adam Enes ismini takamıyordu. Bunun Türklükle, Kürtlükle ne alakası var. Biz Muhammed takamıyorduk. Şimdi size yapıldı bize yapılmadı mı meselesine gelirsek; yanlışla yapılmış. Bu yanlışlar Sünnilere de, Alevilere de yapılmış. İstiklal Mahkemeleri Sünnileri doğramış. Atıf Efendi şapka kanunu çıkmadan bir sene önce yazdığı kitaptan yargılanmış. Bu ülkede fırsatı eline geçiren öbürüne yüklenmiş.
Onun için “Ben köyümün ismini takamadım” gibi şeylerle gidersek nereye varacağız? Biz de o zaman eskileri kaşıyalım. İstiklal Mahkemelerinin zabıtlarından, sürülen hocalardan, dövülenlerden öldürülenlere gidersek ne olacak? Bu devlet, bu vatan hepimizin.
KÜRTLER RAZI DEĞİL
Polisten ne istiyorsun? Askerden ne istiyorsun? Adamı karısının, kızının yanında vuruyorsun. Hiçbir harp statüsünde adama karısının, kızının yanında silah sıkmak, evinde yatan adama kurşun sıkmak var mı? Dış güçler istemediği noktada devreye giriyor. Ama bunlara maşa olanlar da var. Kürt milleti razı mı yani bu olanlardan? Binbaşı, polis vurulduğunda hemen orada Kürtler arabasına alıp götürüyor.
Yani bunlar Müslüman insanlar. En büyük zulüm de Kürtlere oluyor. Müslüman Kürtler çok eziyet altındalar. Allah şehitlerimize de rahmet eylesin, kabirlerini nur eylesin.
Bu dönemde çarşaflıların yüzlerini peçe gibi kapatmalarında çok sıkıntı var. Yüz zaten avret değil. Mümkün mertebe insanın kendini tanıtmasında fayda var.