Ramazan-ı Şerif Allah'ın ayıdır
AYET-İ KERİME
“O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir.”{ Furkân, 25 / 2 }
HADİS-İ ŞERİF
“Aziz ve celîl olan Allah “İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben ereceğim…” buyurmuştur.”(Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163)
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Ramazân-ı şerîf ayından sakının, çünkü o (ay) Allâh’ın ayıdır. O (Allâh), size kendilerinde doyasıya yiyeceğiniz ve suya kanacağınız on bir ay vermiştir. Ramazan ise Allâh’ın ayıdır. O halde onda kendinizi muhafazaya çalışın” buyuruyor. Bu mübarek aylarda işlenen haramlar ve günahlar başka aylarda yapılana benzemez. Zira bu durumda haramların hürmetini ihlalden öte, ramazanın hürmetine de saygısızlık söz konusudur.
Ebû Ümâme el-Bâhilî, Vâsile ibni Eska ve Abdullâh ibni Büsr (Radıyallâhu Anhüm)den rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Her kim ramazan ayında canını ve dînini korursa, Allâh-u Teâlâ onu hûr-i îyn (iri gözlü ve beyaz tenli eşler)le evlendirir ve kendisine cennet köşklerinden bir köşk verir.
Ama her kim ramazan ayında bir kötülük işler yâhut bir mümine iftira atar veya sarhoş edici bir şeyler içerse, Allâh-u Teâlâ bir senelik amelini boşa çıkarır. Ramazân-ı şerîf ayından sakının, çünkü o (ay) Allâh’ın ayıdır. O (Allâh), size kendilerinde doyasıya yiyeceğiniz ve suya kanacağınız on bir ay vermiştir.
Geçmişine kefaret
Ramazan ise Allâh’ın ayıdır. O halde onda kendinizi muhafazaya çalışın.” (İsbahânî, Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr 2/228-229)
Ebû Saîd el-Hudrî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Her kim ramazanı oruçlu geçirir, sınırlarını tanır (orucun haramlarını ve mekruhlarını bilip gözetir) ve (sâir haramlar ve mekruhlar gibi) sakınması gereken şeylerden iyice sakınırsa, o (ramazan ayı) onun geçmişine kefaret olur. (Evvelce işlemiş olduğu bütün günahları silip süpürür.)”
(İbni Hıbban, no:3424, 5/183; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, Sıyam:124, no:8505, 4/501; Şu’abu’l-îmân, no:3351, 5/233; İbni’l-Mübârek, ez-Zühd, no:98, sh:24; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 3/55; Ebû Ya’lâ, el-Müsned, no:1058, 2/322; Ebû Nu’aym, Hilyetü’l-evliyâ; 8/180; Hatîb, Târîhu Bağdâd, 8/392; Heysemî, Mecmau’z-zevâid, 3/143; Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, 2/209)
Cennet söz verildi
Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Ramazandan bir gün oruç tutup da, üç şeyden sâlim (arınmış) kalana cenneti söz verdim.”
Bunun üzerine Ebû Ubeyde ibni’l-Cerrâh (Radıyallahu Anh):
“Yâ Rasûlellâh! Bu üç şeyin dışında kendisinde bulunan diğer günahlara rağmen mi?” diye sorunca:
“Dili(ni yalan, gıybet, dedikodu ve iftirâ gibi günahlardan), karnı(nı fâiz ve rüşvet gibi haram yollarla kazanılan şeyleri yemekten) ve tenâsül uzvu(nu zinâ, livata ve lezbiyenlik gibi gayri meşrû ilişkilerden koruması) dışında, kendisinde bulunan (diğer günah)lara rağmen (yine de ona cenneti söz verdim)!” buyurdu. (İbni Merdûyeh, İsbahânî, Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, 2/227-228)
Melekler lanet yağdırır
Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur.
“Her kim ramazanda hırsızlık yapar yâhut zinâ eder veya (bir diğerinin malını mülkünü) gasp eder ya da her hangi bir haram işler ve yâhut içki içer veya haksız yere (birine) saldırırsa, Allâh-u Teâlâ onun ne farzını ne de nâfilesini kabul etmez. O (Allâh-u Teâlâ) da, melekleri de bir daha seneki o güne kadar kendisine lânet yağdırırlar.” (Ebü’l-Ferac ibni’l-Cevzî, Bustânu’l-vâ’ızîn, sh:319)
Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Mina’da bulunduğu bir sırada şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur:
Ramazan ayıyla davalı
“Kıyâmet günü olduğunda ben (kulların sevap ve günahlarının tartıldığı) mîzânın yanında bulunuyorken, ümmetimden bir genci melekler yüzüne ve ardına vura vura getirirler.
O da bana sarılarak: ‘Yâ Muhammed! Sana sığındım, medet senden’ der.
Bunun üzerine ben: ‘Ey Rabbimin melekleri! Bunun günahı nedir?’ derim.
Onlar: ‘Ramazan ayına ulaştı da onda bile tevbe etmeyip Allâh’a isyan etti, Allâh da onu âniden (öldürüp huzuruna) aldı’ derler.
O zaman ben: ‘Ne kötü gençmişsin! Sen ne fenâ gençmişsin!’ derim.
Böylece ne o beni bırakır, ne de melekler onu bırakırlar. Sonra ben ona şefaat edip Allâh-u Teâlâ’dan yardım istemek üzere: ‘İlâhi! Ümmetimden bir genç (ne olur, bunu azaptan kurtarırmısın?)!’ derim.
Allâh-u Teâlâ da: ‘Onun hasmı ramazân ayıdır!’ buyurur.
Ben de: ‘Ramazan ayıyla dâvâlı olandan berîyim (uzağım)! Ramazanın hürmetini tanımayana kim şefaat edebilir?!’ derim.
İşte o anda Allâh-u Teâlâ: ‘Senin berî olduğun kimseden Ben de berîyim’ buyurur. Böylece kendisi o (cehennem) ateş(in)e götürülür.” (Ebü’l-Ferac ibni’l-Cevzî, Bustânu’l-vâ’ızîn, sh:320; Abdurrahmân es-Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 1/147; Nu’mân el-Âlûsî, Ğâliyetü’l-mevâ’ız, sh:34)
İşte bütün bu hadîs-i şerîf ve rivâyetlerden anlaşıldığına göre; ramazân-ı şerifte işlenen haramlar ve günahlar başka aylarda yapılana benzemez. Zira bu durumda haramların hürmetini ihlalden öte, ramazanın hürmetine de saygısızlık söz konusudur.