Bismillahirrahmanirrahim

Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye’mizin banisi (kurucusu) Ulu Önder Eba Eyyüb El Ansari’nin mübarek mekânında bir kısım lokantaların gündüzün çalıştığını, müşterilerinin alenen gündüz yemek yediğini görünce şoke oldum. Çocukluğumuzda oruç tutmayan veya tutamayanlar halkın içinde oruç tutanları rahatsız etmezlerdi. Lokantalar açılmazdı. Zaruret gereği açık olanlar da girişe perde çekerek gelen çoğu turist olan müşterileri içerden göstertmezlerdi.

Bilhassa Post-Eşkıya’nın silahları gölgesinde medya, yargı, sermaye şeytan üçgeni Bermuda çetelerinin gerçekleştirdiği 28 Şubat darbesinden sonra toplumumuzda ahlaki değerlerde yoğun bir yozlaşma görülüyor!

Deniz sahillerimiz hayâ ve edepten uzak, anadan üryan çıplak kamplarıyla doldu taştı. Zenginlerimizin çoğu malı ve serveti kendinin sanarak Karun’laştı. Zekât ve infaktan uzaklaştı. Haramlara cömert, helallere cimrileşti. İsrafta şampiyon, infakta ise nakavt oldu.

Mallarımızı ve imkânlarımızı Allah’ın yolunda vakfetme ruhu yerine vakıfları kazıklama hastalığı yaygınlaştı.

Belediye girişlerine asılan “Rüşvet alan da, veren de melundur” hadis-i şerifli levhalar, bu sözlerden rahatsızlık duyan bazı idareciler eliyle bir bir sökülüp atıldı. “Rüşvet değildür diye selam alınmaz oldu” devri yeniden hortladı.

Haksızlıklar karşısında susan bazı âlimlerimiz Bel’amlaşınca ve eğitim sistemimiz densizleşince; nesillerimiz, şeytani rejimlerin bataklığında sigara, esrar, eroin, alkol ve fuhuş bağımlısı haline dönüştü.

Kalbin ve ruhun gıdası olan Allah’a kulluk şuuru azaldı. Huzurun-mutluluğun merkez üssü beş vakit namaz ilacını kullananlar azalınca bunalım ve buhranlar çoğaldı.

Gençlerimizde evlenme arzusu zorlaştı, boşanma isteği kolaylaştı.

Doktorumuz ve baş öğretmenimiz Önderimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimizin “Benim ümmetim her günahı işleyebilir. Amma asla ve asla yalan söyleyemez” buyurduğu en büyük haram ve en kötü hastalık olan yalan ve iftira; siyasi ve ticari kazanç için olağan hale getirildi.

Bir siyasi hırs ve haset uğruna Suriye’deki zalim hain Yezidi Esad’ın küfür ve zulüm rejimini destekleyerek Müslüman kardeşlerimizin bebek, çocuk ve kadın ayırmadan katliamına ortak olan merhametten uzak feraset, hikmet ve basiret yoksunu bir muhalefet oluştu.

Milli ve manevi değerlerden uzaklaşan bir toplumun maddeten zenginleşse de manen ve ahlaken zenginleşmedikçe mutlu olamayacağını artık yaşayarak görüyoruz.

Bu büyük manevi yangını göremeyen kör, duyamayan sağır, söyleyemeyen dilsiz şeytandır. Ve söndürülmesi için uğraşmayan, destek vermeyen ya cahil, ya gafil ya da tam bir haindir!!

Bu büyük tehlikeyi görerek manevi ve ahlaki büyük yangını söndürmek için seferberlik ilan eden başta Başbakanımızı, sadık ekibini ve destek veren herkesi tebrik ediyoruz.
İslami tebliğ ve davetin önündeki bütün zulüm prangalarını kırdıkları için tebrik ediyoruz.
Ana Hayat Yasamız Kur’an-ı Kerim’i okuma ve anlama seferberliği başlattığı için tebrik ediyoruz.

Askeri liselerimiz dahil tüm okullarımıza Kur’an-ı Kerim, Siyer ve Temel Dini Bilgiler derslerini koydukları için tebrik ediyoruz.

İmam Hatip Liselerinin orta kısımlarını açarak kesintisiz(kesindinsiz!) eğitime son verdikleri için tebrik ediyoruz.

Başörtüsü yasağını her yerden kaldırttıkları için tebrik ediyoruz.

Oruç tutup namaz kıldıkları ve eşleri hatta sülalesinde örtülü olduğu için askeriyeden atılan subaylarımızı, yargıdan ve resmi kurumlardan atılan mazlum öğretmen, savcı, hâkim ve diğer memur mağdur kardeşlerimizi tekrar görevlerine iade ettikleri için tebrik ediyoruz.

Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allah Kur’an-ı Kerim’e hürmet ve hizmet eden Cihan Devletimizin kurucusu Osman Gazi’yi koruyup, O’na yardım ettiği gibi kardeşlerimizi de hainlerin, harislerin, hasislerin ve hasidlerin şerrinden korusun!

Ve maddi-manevi ve ahlaki yangınları söndürmede daim yar ve yardımcıları olsun.