Bir tutam saç ve CHP
Tam da “Geçmişi kaşımak; geleceği bozmaktır” diye başlayan bir girişle, CHP’yi geçmişinden soyutlayarak ve hafızamda mevcut tüm CHP kodlarını sıfırlayarak şöyle afili bir yazı yazacaktım.
Evet CHP kurulduğu tarihten bu yana ismiyle müsemma bir parti olamamıştı;
Evet CHP yıllardır insanların inançlarını, yaşamlarını, düşüncelerini dizayn etme çabasından bir an geri durmamıştı.
Evet CHP yıllardır bu halkı ve bu halkın taleplerini algılamaktan uzak bir parti olmuştu.
“Ama devran dönmüş olabilir! CHP geç de olsa yanlışını görmüş olabilir” ümidiyle, türbanı sorunlaştıran bir partinin çözüm vaadine kanmayı tercih edecektim tam da.
Belki hayatımda ilk kez CHP’yi aklayan paklayan bir yazı yazacaktım ki; hevesim kursağımda kaldı.
İnanabiliyor musunuz; referandum öncesinde “ Türban sorununu biz çözeceğiz. Arkadaşlarımız üzerinde çalışıyor” diye kamuoyunu günlerce meşgul eden, bunun da ötesinde başta siyasiler olmak üzere sorunun odağındaki kesimin umutlanmasına neden olan Kılıçdaroğlu ve kurmaylarının, düşüne düşüne buldukları Türban çözümü “Bir tutam saç”.
Neymiş başörtüsü ayrı türban ayrı şeylermiş; neymiş Pakistan ve İran’daki gibi bir tutam saç salınmalıymış örtünün kenarından.. Babaannelerimizin örttüğü başörtüsü, bugün örtülen ise türbanmış. Sanki örtünenler ilahi bir emir gereği değil de, babaannelerinin ya da herhangi birinin arzusunu kutsadıkları için örtünüyorlar.
Ne kadar empatiden uzak; ne kadar ruhsuz bir yaklaşım. Başörtülü bir bayanın neden saçını örtmüş olabileceğini anlamadıkları gibi, böyle bir çabadan da yoksun bir tarz.
Hal böyle olunca ve mevzu da bu kadar basite indirgenince maalesef, “Ne kadar kıl tüy görmeye meraklıymış bu CHP’liler” demekten kendini alamıyor insan.
Maalesef ki böyle! CHP defalarca düşmesinin, düşüp de kalkamamasının nedenlerin görmüyor göremiyor..
Çözüm vaadini baştan beri samimiyetsiz bulmama rağmen hemen kaleme kağıda sarılmayı doğru bulmadım ilk etapta. İnanmak istedim, yalan gibi dursa da kanmak istedim.
Yıllardan beri üzerinden siyasi hesaplaşmaların yapıldığı Türban sorununun bitmesini istiyordum çünkü.. Sadece ve sadece inancı gereği saçını kapatan insanların kalplerini kırma pahasına yapılan, rencide edici tartışmaların son bulmasını diliyordum çünkü..
Yazık ki yine kendinden bekleneni yaptı CHP..
Yazık ki..
TÜRBANLA İLK TANIŞMAM
Yıllar önceydi.
Üniversitede okul öğrencilerinin çıkarmış olduğu dergiye, yakın çevrem ve hocalarım tarafından beğenilen yazılarımdan birini göndermeye karar vermiştim. Bu talebimi dersimize giren ve aynı zamanda derginin genel koordinatörlüğünü yapan hocamıza ilettim. Hoca dersteki ve sınav kağıtlarımdaki performansımdan yola çıkarak, hiç düşünmeden “Tabii ki” dedi.
Ben büyük bir heyecanla oturup dergiye özel bir yazı kaleme aldım ve yazımı hocama gönderdim. Sonra bir gün ( ben yazımın yayınlanmasını telaşla beklerken) yazımı gönderdiğim hocam yolda beni başörtülü gördü. Çok kaygılandım; çünkü muhtemelen bilmiyordu örtülü olduğumu. Fikrini ve başörtülülere bakışını bilmediğim için de, beni başörtülü görmesinin nelere yol açabileceğini kestiremiyordum.
Haftalar geçmesine rağmen hiçbir şey olmuyordu. Birileri beni bulmamıştı, bir dışlama bir tepki de hasıl olmamıştı olay sonrası. Fakat her nedense yazısını benden sonra gönderen sol görüşleriyle tanınan arkadaşımızın yazısı yayımlanmıştı; ama benim yayınlanmamıştı.
Ne kadar üzüldüğümü anlatamam..Yazısı çıkan arkadaş benden daha kalemi kuvvetli biri değildi, daha başarılı bir öğrenci de değildi. Kopya çektiğini, yüksek notları bu şekilde aldığını herkes biliyordu.
Sonra bir arkadaşımla birlikte, hocayı ziyarete gittim. Güleç bir yüzle karşıladı beni ve arkadaşımı.. Yayımlanmama nedeni olarak ne söyledi hatırlamıyorum. ( Yani o kadar ki tutarsız bir nedendi.)
Fakat orada ilk kez 'Türban'la tanıştım. Yıllardır başımda örttüğüm örtünün adının “Türban” olduğunu ilk kez orada öğrendim.
Çünkü hocanın yanındaki bayan bana durduk yerde "Siz türban mı takıyorsunuz?" diye sormuştu. Ben de gayri ihtiyari “Hayır! Başörtüsü takıyorum..” demiştim.
O gün anlamıştım ki, ben aynı bendim. İlk başımı örtmeye karar verdiğimde kimdiysem o günde oydum. İlk başımı örtme amacım neydiyse o günde oydu..
Ama ne zamanki üniversite kapısına gelip eğitim talep etmiştim; her eli kalem tutan gibi ben de yazmak istemiştim, başımdakinin adı Başörtüsü değil Türban olmuştu.
Bu adı ben değil, onlar koymuştu.