CHP ve MHP’ye soru: Bu ADD mi kamu yararına çalışıyor?
Yine, şu “kaset” işi... Dün de yazdığım gibi; “4 MHP’li”nin “zina” yapmaları, eğer “özel hayat” ise, niye “istifa”ları istendi, niye “istifa” ettiler?.. Bu toplum, madem ki “özel hayat”a karışmaz, o halde, “kasetlere rağmen” seçime gitselerdi de, alsalardı boylarının ölçüsünü!..
“Kaset” işi madem ki “tezgâh”tır, madem ki “özel hayata müdahale”dir, o halde niye “direnç” göstermiyorsun?..
“Kelle” alacağına, kasetçileri “yellemeye” devam etseydin ya!..
Demek oluyor ki;
Sen de, bunun “rezil ve kepaze bir iş” olduğunu düşünüyorsun!.. Yoksa, “ceza”yı bastırmaz, adamların biletlerini kesmezdin!..
Bahçeli, “doğru” olanı yapmıştır!..
Eğer “kartel medyasının dolmuşuna” gelse ve adamlarının arkasında dursaydı, bu “çürük elma”lar MHP’yi kokutur ve “sağlam”ları da çürütürdü!..
İyi ki, onlara bakmadı!..
Çünkü, bu “kartel medyası”dır ki; bir zamanlar Şerafettin Yardımedici ve Müslüm Gündüz’lerin “görüntü”lerini yayınlarken, hiç de “özel hayatın gizliliği” filân dememişlerdi!.
Şimdi kalkmışlar;
“Özel hayat” diyorlar!..
Her zaman derim ya;
Bunlar, “seyyar kıbleli”dir!..
“Esen rüzgâra” ve “değişen konsepte” göre “kıble” değiştirirler ve kim “güçlü” ise, onun önünde eğilirler!..
Gönüllerinden geçen;
Elbette bir “CHP-MHP koalisyonu”dur ve MHP’nin “kaset”lerle yıpranmasını istemediklerinden, “rezil görüntü”lere “özel hayat” şalı geçiriyorlar!..
“MHP’yi sevdikleri”nden değil, “muhtemel CHP ortağı”nın baraj altında kalmasından endişe ettikleri için MHP’yi korumaya çalışıyorlar!..
Yoksa, “plân”ları yatacak!..
ANTALYA’DA ADD’YE PEŞKEŞ!
Neyse, derdim MHP’yi yazmak değil... Dün de yazdığım gibi; gerek “cinsel sapkınlık”lar, gerek onları “gözetleyen” ve “kasete alan”lar, dünyanın her yerinde var!..
ABD’de de var, İtalya’da da var!..
CHP’de de var, MHP’de de var!..
Elbette “diğer partiler”de de var!..
Hatta ve hatta;
“Atatürkçüler” arasında bile var!..
Olaya geçmeden önce, Pazartesi günü Antalya’dan gelen bir haberden söz etmek istiyorum.
Efendim, haber şuydu:
“CHP’li Antalya Büyükşehir Belediyesi; Kışlahan Meydanı’ndaki mülklerinden ikisini Atatürkçü Düşünce Derneği’ne 25 yıl süreyle tahsis etti... ADD, tek oda fiyatının dahi 250 liradan başladığı yerde, belediyeye çeyrek yüzyıl boyunca bir kuruş ödemeyecek. Tahsis kararı, AK Parti’nin itirazına rağmen, MHP’li meclis üyelerinin CHP grubuna destek vermesiyle alındı.”
Sizin anlayacağınız;
“Milletin paraları”yla yaptırılan bir bina, “ADD’ye peşkeş” çekildi!..
Hem de, hangi gerekçeyle?..
CHP’li Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın dedi ki;
“Kamu yararına çalışan derneklerin böyle bir talepte bulunmaya hakları var... Biz de, bu talebi yerine getirdik!”
Binanın “ADD’ye peşkeş” kararına destek veren MHP’li üyelerin sözcüsü Mustafa Reşat Oktay ise, bu tavırlarının gerekçesini şöyle açıkladı:
“Atatürkçü Düşünce Derneği, rejimin kazanımlarına sahip çıkan bir dernektir!.. Kamu yararına çalışan bir derneğin, Antalya’da kullanması gereken bir bina için talepte bulunmasına olumlu bakıyoruz... Bu tahsisin yapılması isabetli olmuştur!”
KADIKÖY ADD’YE GELEN MAİL!
Tamam, “peşkeş” çekilmesine çekildi de, benim kafama takılan soru şu:
“Atatürkçü Düşünce Derneği, gerçekten kamu yararına çalışan bir dernek midir?”
Ben olayı anlatayım da; ADD’nin “kimin yararına çalıştığına” buyrun, sizler karar verin...
Efendim; 5 Nisan 2005’te; Kadıköy Atatürkçü Düşünce Derneği’ne, yukarıdaki kupürde de görüldüğü gibi; “Kadıköylü Atatürkçüler”den bir “mail” gönderilir!..
“Namuslu Atatürkçüler”e hitap eden mailde, “gayri meşru bir ilişki”nin varlığından söz edilir ve “gereğinin yapılması” istenir!..
Böyle bir “ilişki” var mıdır, varsa hangi boyuttadır, elbette bilemem.
Ama, bildiğim şu:
5 Nisan 2005’te gönderilen bu “mail”den “8 ay sonra”, iddialarda adı geçenler, yani Birol Başaran ve Av. Filiz Esen, Ankara’daki ADD Genel Başkanlığı’na “ortak bir dilekçe” gönderip, “dernek üyeliğinden istifa” ettiklerini bildirirler!..
Bu “istifa”da, o “mail”in bir etkisi var mıdır, bilmiyorum... Ama, derneğin “94219 numaralı üyesi” olan Av. Filiz Esen’in şu ifadeleri oldukça manidar;
“Dernek üyelerinin bir kısmının, kişilik haklarını ihlâl edecek derecede saygısız ve saldırgan olduklarını yaşayarak görmüş bulunmaktayım!..”
AVRUPA’YA GÖNDERİLEN MAİL
Peki, Birol Başaran’ın “istifa gerekçesi” neydi?.. ADD içindeki “Bel altı savaşları”na mı teslim oldu, yoksa “başka hesapları” mı vardı?..
Bunu da;
Ulusalcı Kemalist Güçbirliği tarafından 26 Ocak 2005’te, saat 18.48’de, Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Dursun Atılgan’a geçilen bir “mail”den öğreniyoruz.
Ulusalcı Kemalist Güçbirliği; Dursun Atılgan’a, Türkiye’den dert yanıp, diyor ki;
“Siz, Türkiye’deki Atatürkçü derneklerin ne halde olduğunu biliyor musunuz?..
Hepsi; sadece Atatürk’ün adını kirleten ve Atatürkçülüğü kendi rantları için kullanmaya çalışan insanlarla dolu!..
Örneğin, Kadıköy ADD’nin, kendi kendini başkan yapan yeni üyesi Birol Başaran... CHP’deki yeni hareket için, bundan 3 ay önce titr’e ihtiyacı olduğu için, kendisini yönetimde başkan seçtirmedi mi?..
Tehdidi neydi?..
Kadıköy ADD’ye tahsis ettiği binayı ve bilgisayarları geri almakla tehdit etti?..
Sonuçta, bu insan; başkanlık titrine CHP’deki hareket için ihtiyaç duydu... Birol Başaran’ın, kendisini Kemalist diye lanse edecek yüzü kalmış mıdır?..
CHP’deki hareketin ABD tarafından tezgâhlandığı ortaya çıktı... O zaman AB veya ABD vakıfları, gelsinler birer daire alsınlar ADD’ye ve tüm ADD’leri ele geçirsinler!..
Var mı böyle Atatürkçülük?!?..
(...) Lütfen şunu kabul edin; Türkiye’de Kemalist ve Atatürkçü dernekler, artık bazılarının rant çıkarlarına hizmet ediyor!”
Bu “mail”lerden sonra, Antalya Belediye Başkanı CHP’li Mustafa Akaydın ve MHP Sözcüsü Mustafa Reşat Oktay’a sormak istiyorum;
“Bu ADD mi kamu yararına çalışıyor?.. Bu dernek mi rejimin kazanımlarına sahip çıkıyor?”
BAŞARAN, ERGENEKON SANIĞI!
Durun, dahası var:
Kadıköy ADD Şubesi üyeliğinden istifa eden Filiz Esen, şu anda ADD’nin eski genel başkanı ve aynı zamanda Ergenekon sanığı Şener Eruygur’un avukatlığını yapmaktadır!..
Birol Başaran ise;
“Kadıköy ADD Başkanlığı” gibi bir “unvan” kazandıktan sonra, “Baykal’a rakip” olup, “Yeni CHP Hareketi”ni başlatmak üzere “CHP Genel Başkanlığı”na adaylığını koymuş, ancak “6 oy” alabilmişti!..
Şu anda, bir “Ergenekon sanığı”dır!.. Kendisini, Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz adlı avukatlar savunmaktadır.
“Tutuklu”dur!..
“Darbe” ile suçlanmaktadır!..
8 Şubat 2008’de, Kadıköy ADD Şubesi tarafından düzenlenen konferansta şöyle demiştir:
“Arkadaşlar kıvırmaya gerek yok. Darbe mi, şeriat mı, kısmında ben darbeyi tercih ediyorum!..
Kişisel düşüncem bu.
Tabii ki demokrasiyi istiyoruz. Ama ikisi arasında bir tercih yapmam gerekirse, darbeyi tercih ederim.
Darbe bir insanın kolunun kırılması ise, şeriat kanser olmasıdır. Kol kırılınca tedavi edilebilir ama kanser tedavi edilebilir ama kanser tedavi edilemez.
İnsan kolunun kırılmasını mı ister, kanser olmayı mı?
Darbe oluyor 10 yıl sonra geçiyor, ama şeriat geçmiyor.
Darbeler Türkiye’de geçiyor.
1980’de darbe olmuş. 10 yıl geçmiş, düzelmiş. 30 yıldır darbe olmuyor. Darbe iyi bir şey değildir, ama geçer.
Şeriat geçmiyor. Böyle düşündüğüm için terör örgütü üyesi olacaksam, olayım.”
Birol Başaran hakkındaki tek suçlama, elbette “bu konuşma” değil... Sanıyorum, “telefon kayıtları” ve “daha başka ilişkiler” de var!..
ADD, SADECE BASAMAK!
Ama, şurası kesin:
Birol Başaran, “CHP’ye atlamak” için, “Kadıköy ADD Başkanlığı”nı bir “basamak” olarak kullanmış!.. İşin içine “cinsel” durumlar girince ayrılmak zorunda kalmış ama, yine de “Yeni CHP Hareketi”ni oluşturmak için “Kadıköy ADD Başkanlığı” unvanını iyi kullanmış!..
Tabiî, eline-yüzüne bulaştırmış!..
Aynı soruyu, yine soruyorum;
“Bu ADD mi kamu yararına çalışıyor?.. Bu ADD mi rejimin kazanımlarına arka çıkıyor?”
Baksanıza;
Bir elleri “oynaş”ta,
Bir elleri CHP’de!..
Haa, dünkü yazımda “CHP ve MHP’nin dizaynı”ndan söz etmiştim ya; görüyorsunuz işte, CHP’nin dizaynı, taa 2005’te başlamış!..
O günlerde başaramamışlardı!..
Sonra bir “kaset”le indirdiler Deniz Baykal’ı!.. Genel Başkanlığa Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Genel Sekreterliğe Süheyl Batum’u getirip, tamamladılar operasyonu!..
Şimdi sıra MHP’de!..
Mi acaba?..
Bekleyelim ve görelim!..
Antalya’daki “CHP-MHP ortaklığı”, dilerim “akıbet ortaklığı”na dönüşmez!..
Ama, kuraldır;
Sarı ineğin yanında duran, ya “huy”undan kapar, ya “tüy”ünden!..
Dün devlet, bugün BDP!
Kalkıp da; devleti “pir-u pak” gösterecek değilim... Geçmişte Güneydoğu’da görev yapan “asker”lerin, “polis”lerin ve “bürokrat”ların bazıları, halka gerçekten de “zulüm” yaptılar!.. “İşkence”ler, “adam kaçırma”lar ve “faili meçhul”ler gırla gitti... Yüreklere öyle bir “korku” salındı ki; meselâ “Sarı Levent” adlı “general”i gören kadınların, “korkudan çocuklarını düşürdükleri” söylenir...
Uzun lâfın kısası; adı “derin devlet” olan “sistem”in tek yaptığı “Kürtlere baskı” idi... Peki, aradan yıllar geçtikten sonra, bugün BDP veya KCK’nın yaptığı ne?.. Yıllarca “sistem”le mücadele eden BDP ve KCK, şimdi “sistemi taklit” ediyor ve “Kürtlere baskı”yı, şimdi kendileri yapıyor!..
Bir veya birkaç PKK’lı mı öldü?.. Hemen talimat: “Otobüsler çalışmasın!.. Çöpleri toplatmayın!.. Kepenkleri indirin!..”
Diyarbakır’da böyle, Hakkari ve Van’da böyle!.. Kürt vatandaşlar, “hastaneye gidemedikleri” gibi, “evlerine ekmek bile götüremeyecek” derecede “baskı” altındalar!..
Sizin anlayacağınız; dün “derin devlet” zulmediyordu, bugün de “derin BDP!”... Değişen, hiçbir şey yok!
Böyle bir BDP, hangi Kürtleri temsil ediyor acaba?..