Öyle bir anlıyoruz ki...

Öyle bir anlıyoruz ki...

Bunların ağabaları da böyleydi; millet kendisine ne zaman ders vermeye kalksa ağzından çıkan en hafifi “Nankör millet” olan 'nazik' sözcükler tarihe geçmiştir. Millet bunlara göre bidon kafalıdır, sürekli göbeğini kaşır... O millet tablosu içerisinde kendi ana-babalarının da yer aldığını, yaklaşımlarıyla onlara da hakaret ettiklerini farketmezler...

Bu tiplerin son örneği olan bir yazar, Davos'tan sonra yazdığı yazıları milletin anlamadığı iddiasında. Dünkü yazısının başlığı olan ('Anlamayanlara') bile, kabahati başkalarında aramaya devam ettiğini gösteriyor. O bir güzel anlatmış, ama bu millet var ya bu millet, anlamamış...

Oysa millet anlatılanı pek güzel anladı. Yeni de anlamış değil zaten; milletin çoğunluğunun fikrini ve zikrini eskiden beri bildiği biri o... Kendi hesabıma, alfabeyi çözmeye çalıştığım günlerden beri, o ve onun gibilerin milletin tercihlerine ters baktığını biliyorum. Nerede millet yararına bir gelişme varsa, o günlerde olduğu gibi bugün de, hep o ve onun gibilere rağmen başarılabildi.

Bir gün olsun, “Acaba hatalı olan ben miyim?” diye tereddüt etmediğinin de farkındayız. Tereddüt ettiği an, misyonunun sona ermesi demek; en iyi bildiği gerçek bu...

1 Mart tezkeresine milletin çoğunluğu karşı çıkarken, onlar gibilerin, “Amerika karşısında durulur mu? Bizi mahveder” fetvasını verdiğini hatırlıyoruz. Türk Ceza Kanunu'nun özgürlükleri kısıtlayan maddeleri (163, 301, 312) kaldırılırken yeri göğü inleterek, ülkenin per perişan olacağı uyarısında bulunuyorlardı. Milletin hayırla yâd ettiği kimler varsa vaktiyle hepsinin karşısına çıkmış, celâllenmesiyle hayatlarını karartmıştır...

Bugün iktidarda her iki seçmenden birinin oyunu almış bir siyasi parti var; hükümet son altı yıldır ülkeyi refaha ve itibara kavuşturmak için gecesini gündüzüne katarak çalışıyor. Cumhurbaşkanlığı makamında her gün “Milletim için bugün daha ne yapabilirim?” diye sorarak görevine dört elle sarılan biri oturuyor.

Hepsinin hayatını cehenneme çevirmek için hazırolda bekleyen o ve onun gibiler...

Milletin bunu anlamadığını mı sanıyorlar?

Davos'ta bir yabancı ülkenin devlet başkanı Türkiye'nin başbakanına, elini-kolunu da kullanarak, hoş olmayan sözler sarf ederken hiç alınganlık duymadığı belli oluyor da, ülkesinin başbakanı zorla elde ettiği bir dakikalık cevap hakkında muhatabının anladığı dilden konuştu ve sözünü esirgemedi diye, uluslararası hukuktan, diplomasiden, nezaketten dem vurup kınayabiliyor.

Bu ârif millet, onun yalnızca yazıp söylediklerini değil, söyleyemediklerini ve yazamadıklarını da anlıyor.

Amerika'ya, İsrail'e karşı gelinir mi hiç? Hele İsrail'in cumhurbaşkanı karşısında efelenmek? Akıldan geçireni ülkeden kovmak lâzım. Bunların zihinleri böyle çalışıyor...

İslâm Dünyası'ndan, mazlum milletlerden herhangi birinin yöneticisiyle takışmak fazla önem taşımıyor ona göre; tam tersine, yeri geldiğinde, niye iyi geçinildiği veya niçin daha fazla tepki verilmediği için hesaba çekmeyi de ihmal etmiyor. Onuru çiğnetmemek için Amerika ve İsrail ile takışmak söz konusu oldu mu... İşte o zaman çizgi aşılmış oluyor.

Milletiyle bu denli ters düşen insanlar başka coğrafyalarda da çıkıyor; ancak bizdeki gibi milleti hiçe sayarak, aşağılayarak, küçümseyerek, 'göbeğini kaşıyan adam' veya 'bidon kafalılar' sığlığında bu işi yapanlara, halk için çıktığı iddiasındaki gazetelerde hiç rastlanmıyor.

Şimdi de anlamadığımızı iddia ediyorlar; anlamadığımızı iddia eden yazarın 'ama' ile kurduğu her cümlesinin ön bölümünü hatırlatıp 'ama' sonrasındaki itirazlarını gözden uzak tutmaya çalıştığını pekâlâ anlıyoruz oysa...

Böyleleri siyasette sürekli yenilmeye mahkum; medyadaki iktidarları da sona ermek üzere...

Milleti saymayanı millet sayar mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi