"Bir Diriliş, Bir Uyanışın Sesi"
Bu yazıyı 22 Ocak Pazar günü Kainatın Merkezi, ilk ev, Mescid-i Haram'dan Beytullah'ı (Kabe-i Muazzamayı) üst kattan izlerken kaleme aldım. Tavaf yapan mahşeri kalabalıkta sahip olduğum düşüncelerime binaen yazdım. Herkesin tek amaç uğruna yalnız Rabb'ine yönelerek geçirdiği ibadet saatlerini izlerken yazdım.
Cenab-ı Hakk'a Kabe'den ellerimi açıp tüm mü'min kardeşlerim için dua ve niyazda bulunuyorum. "Cenab-ı Hak hayırlı bir ömür bize nasip etsin, buraya varmayı tüm İslam Alemine nasip eylesin." Amin
Şu dünyevi hayatın başı ve sonu arasında birkaç nefeslik ömrümüz var. Dün doğarken ağladığımız gibi yarın öleceğimiz zaman da Cennette gülebilmek aslında bu hayatın bizim fıtratımız tarafından hiç uygun olmadığını ve gerçek istediğimiz yerin olmadığını bize göstermektedir.
Bir amaç uğruna geldiğimiz şu hayatta amacımızı korumak ve amaç için birkaç nefesi tüketmemiz gerekiyor. İnsana hayat nasıl ki bir amaç uğruna bu dünyada kendisine nasip edilmişse, öyle de elbette o amaca yürünen yolun ve kuralların da belli edildiği bir harita, bir rehber de ona verilmiştir.
Peki bize o yolu gösteren, o yolu nasıl yürüyeceğimizi göstermez mi ve zorlandığımız yerde tutacak bir destek aradığımızı bilmez mi? Elbette ki bilir ve bunu da önümüze bir rehber olarak sunmuştur. İşte o rehber: bitmek bilmeyen tükenmez bir nimet ve dermanı bol, haritası yol ve sıkıntıda ilaç vazifesi gören, insanın en büyük yol arkadaşı niteliğinde bir rehberdir.
İnsanın fıtratı madem bu dünyayı istemez, geldiğinde ağladığı gibi giderken de gülerek dönmek ister, işte bu düzen de Cenneti aradığımızın ve Allah rızasını aradığımızın en büyük göstergesi hükmündedir.
Sayısı belli olmayan ve öncesinde tahmin edilemeyecek derecede sahip olduğumuz nefes sayısı süresince yaşayabiliriz bu hayatı...
Bu demek oluyor ki, insan süresini bilmediği ve ansızın terk edebileceği bir yolda kazanmaya çalışıyor Allah rızasını...
İnsan 10 yaşında da, 20 yaşında da, 30-40 ve hatta 90-100 yaşında da bu dünyadan ayrılabiliyor. Öyleyse ne zaman ayrılacağımızı bilmediğimiz bu hayatta her günümüzü en iyi gün ve Rıza-i İlahiye uygun olarak yaşamamız gerekmez mi?
Dün 23 yaşında vefat eden de 93 yaşında vefat eden de kendi yurduna göçmüş ve ikisi de bu dünya hayatının her an terk edilebileceği ve 90 yaşında kazanılan Rıza-i İlahinin 23 yaşında da, kazanılması gerektiğini bize göstermektedir.
Madem bu dünyada bizi bu rahmetle buluşturacak ve ebedi hayatımızın güzelliği için bize hazırlık yapacak rehber Kuran'dır, öyleyse bu Kuran'a her an sarılmalı, en büyük yardımı ondan istemeli ve her adımı ona uygun atmalıyız.
Peygamberimiz (s.a.v) Ölümü çokça hatırlayınız" ve yine "Her an ölecekmiş gibi ahiret için çalışınız" diyerek bizi uyarmış ve bu gaflete dalmamamız gerektiğini bize en iyi şekilde anlatmıştır.
İnsan 3 günlük sahip olduğu dünya hayatında maalesef ölümü unutuyor ve gerçek hayatını bırakıp misafir olduğu dünya hayatında ebedi kalacakmış gibi yarış yapıyor ve fani olan her şeye sahip olmak istiyor.
İnsanın misafir olarak gittiği bir evde rahat davranması mümkün olur mu? Elbette bir çekingenlik ve utangaçlık hisseder. Bu hissettiği duygu onun görgüsünü karakterinin güzelliğini anlatır. O misafir sadece ev sahibinin yönlendirdiği gibi davranır ve yine sadece "misafir umduğunu değil bulduğunu yer" sözüyle ev sahibini ona verdiği ikramlarla geçinir. Misafirlik süresi bittiğinde orayı terk eder ve kendi evine mutlulukla döner.
İşte dünyadaki misafirlik nasıl böyle anlatılıyorsa, misafir olduğumuz şu dünya hayatında da rahat davranmamalı ve sadece ev sahibi olan Rabbimizin bize verdiği nimetlerle yetinmeli ve verilene şükretmeliyiz. Onu paylaşmalı ve ev sahibinin hoşnut olacağı şekilde davranıp vakti geldiğinde teşekkürümüzü bildirerek gülerek, mutlulukla evimize dönmek için oradan ayrılırız.
Ey mü'min kardeşim, dün geldik yarın ölüm ile ahirete kavuşacağız. Anne-babadan bile kaçtığımız durumda sadece kendimizin derdine düşeceğiz.
İşte böyle bir durumda her şey geçmiş ve pişmanlık fayda vermeyecek bizlere...
Öyleyse geliniz, hep birlikte yeniden "Bismillah" diyelim, Rabbimizin rahmetine ve merhametine sığınalım. Bugün pişman olduğumuz şeyler için vakit gelmeden tevbe edelim ve Settar olan Allah'tan günahlarımızı örtmesini niyaz edelim.
"Rabbimiz, bize dünyada da ahirette de iyilik ve güzellik ver. Rabbimiz, bizi, anne-babamızı ve tüm müminleri bağışla ve bizi cehennem azabından koru"
Amin Amin Amin!
*** Bana bu yazıyı yazdırmaya vesile olan başta Rahmetli dedem ve Rahmetli ablam olmak üzere vefat eden tüm müminlerin ruhu için El-Fatiha! ***