Bravo Gül
Bazen tek bir adam her şeyi değiştirebiliyor.
Neredeyse şikenin kendisinden de beter bir süreç yaşadık.
Parlamento, yedi ay önce çıkardığı şike yasasını birdenbire değiştirmeye karar verdi.
Üstelik hiçbir konuda anlaşamayan dört parti bu konuda anlaşıverdi.
Daha sonra BDP bu anlaşmadan çekilerek, üstüne bulaşan kirden kendini akladı.
Yeni yasa, şikeyi engelleyici bir caydırıcılığa sahip değildi ve bu haliyle şikenin yolunu açıyordu.
Çünkü bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artık “futbolda şikeden” söz ettiğimizde, futboldan ya da iki takımın kendi arasında utanılacak bir anlaşma yapmasından söz etmiyoruz, mafyadan, bahisten, milyarlarca dolardan ve futbolun yavaş yavaş çürüyerek tükenmesinden söz ediyoruz.
Ortada dolaşan paralara baktığınızda, az bir ceza, bu parayı kazanmak için kolayca göze alınabilecek bir risk oluyor.
Bir iki yıllık hapis için mafya bunca paradan vazgeçmez.
Üstelik, bizim Susurluk skandalında da açık gördüğümüz gibi mafyanın bir özelliği var.
Bir “sektöre” girdiğinde, önce o sektörün asıl “yöneticilerinin” kendisini yönetmesini, emirler vermesini ve parayı kendisiyle paylaşmasını kabul ediyor, sonra kazandığı parayla yavaş yavaş “sektörün” içindeki adamları satın alıp kendine bağlamaya başlıyor, en sonunda da patronluk koltuğuna bizzat oturuyor.
Futbolda da aynı sürecin son bölümüne gelmiştik.
Mafya kendi adamlarını takımların başına yerleştirmeye başlamıştı.