Deniz Feneri ve AKP
Bu Deniz Feneri davası, hükümetin başına ciddi bir dert açacak gibi gözüküyor.
Yapılan her hamle, her açıklama, her işlem siyasi iktidarın sorununu derinleştiriyor.
Aslında, büyük kuşku Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na Adalet Bakanlığı bürokratları doldurulduğunda ortaya çıkmıştı, “ne yapıyor bunlar” sorusu sorulmuştu.
Deniz Feneri davasındaki uygulamalar ise kuşkuları arttırdı.
Bu davanın sanıkları, biliyorsunuz, AKP hükümetine yakın çevrelerden.
Olay ilk patlak verdiğinde, AKP’nin en dürüst isimlerinden biri olan Bülent Arınç’ın “Ben olsam hemen görevden alırım” demesine rağmen RTÜK yöneticisi olan sanığa dokunulmamıştı.
Daha sonra, bu sanıklar tutuklandı.
Ve, sanıkları tutuklayan üç savcı birden HSYK tarafından görevden alındı.
Bu, sıradan ve kolayca kabul edilebilecek bir işlem değil.
Savcıların “resmî evrak üzerinde tahrifat” yaptığı iddia ediliyor.
Dün Radikal gazetesindeki Deniz Zeyrek’in haberinde, savcıların bu konudaki açıklamaları ve karşı soruları yer alıyordu.
Diyorlar ki, “Biz sanıkların şirketlerdeki paylarına el konulması konusundaki mahkeme kararını Tapu Kadastro’ya gönderirken, mahkemenin aynı metinde verdiği diğer iki kararın üstünü kapattık, bunun için bizi tahrifatla suçluyorlar”.
Niye kapatmışlar peki?
“Çünkü,” diyor savcılar “o kararlar Tapu Kadastro’yu ilgilendirmiyordu ve böyle durumlarda evrakın gönderildiği mercii ilgilendirmeyen bölümlerin üstü kapatılır, yargı sistemimizde bu uygulama bir usul haline gelmiştir, üstünü kapatmak ‘bu kısımlar seni ilgilendirmiyor’ anlamına gelir”.