Devlet
Sorumuz basit ve net.
“Devlet, vatandaşlarının özel hayatına karışma hakkına sahip midir?”
Kemalist Cumhuriyet’in buna cevabı da basit ve nettir.
“Evet, devletin karışmaya hakkı vardır.”
Niye buna inanıyor Cumhuriyet?
Çünkü “halkın” eğitilmesi gereken bir cahil sürüsü olduğuna, doğru kararlar veremeyeceğine, daima“eğitimliler” tarafından yönlendirilip yönetilmesi gerektiğine inanıyor.
Bir kadın başını örtüyorsa bu onun “cehaletindendir”, “gericiler” tarafından aldatılmasındandır.
Bu “cehaleti” önlemek için de “başörtüsünü” yasaklar.
Kadını, kendi başına karar verebilecek biri olarak görmez.
Kadının yerine ne giyeceğine “devlet” karar verir.
Bugün Kemalistler devlet yönetimindeki yerini kaybetti, devleti artık “muhafazakâr dindarlar”yönetiyor.
Değişen ne?
Devletin vatandaşın özel hayatına karışma yetkisi olduğu inancı aynen duruyor.
Sadece “neye karışacağı” konusu değişti.
Muhafazakârların devleti de “halkın” cahil olduğuna, doğru kararlar veremeyeceğine ve “dindarlar”tarafından yönlendirilip yönetilmesi gerektiğine inanıyor.
Bir kadın kürtaj yaptırmaya karar verirse bu onun “cehaletindendir”, “dinsizler” tarafından aldatılmasındandır.
Bu cehaleti önlemek için de “kürtajı” yasaklar.
Kadını kendi başına karar verebilecek biri olarak görmez.
Kadının yerine ne “yapması gerektiğine” devlet karar verir.
Birbirinin aynısı olan yönetim biçimleriyle karşı karşıyayız.
Halk gene bir “sürü”, yöneticiler gene “çoban”.
Kadının tek başına doğru karar veremeyeceğine Kemalistler de muhafazakârlar da aynı şekilde inanıyor.
Eskiden kadınların başörtüsü takıp takamayacağına Genelkurmay başkanı karar veriyordu, bugün kadının kürtaj yaptırıp yaptırmayacağına Başbakan Erdoğan karar veriyor.