Bülent AKBULUT

Bülent AKBULUT

Eğitimde Doğru Tercihler Yapmalıyız

Eğitimde Doğru Tercihler Yapmalıyız

Çocukluk çağlarımızdan başlayarak gençlik, orta yaş ve yaşlılığımızda bile tercihler yapıyoruz. Söz konusu eğitim olunca yapmış olduğumuz tercihlerin önemi tabi ki daha fazla oluyor. Çünkü eğitim konusunda yapılan tercihler ilerleyen zamanlarda hayatımızı yönlendiriyor. Çevremde yanlış eğitim tercihleri yaparak mağdur olmuş nice insanlar tanıyorum. Yanlış tercih yapmanın belli başlı nedenleri var. Araştırmamak, danışmamak, rehberlik servislerinden bilgi almamak… Vb. Yanlış tercihe neden olan en önemli etmen ise, her şeyi bildiğini zannetmektir.

Akılsız başın derdini ayaklar çekiyor. Ama yanlış yapılan tercihlerin bedelini hem çocuklarımız hem de aileler ödüyor. Doğru tercih yapabilmek için ilkokuldan başlayarak, öğrencinizin kapasitesini göz önüne almamız gerekir. Ülkemizde her aile kendi çocuğunun üniversite bitirmesini istiyor. Hele de yöremizde okusun da ne olursa olsun anlayışı ayyuka çıkmış durumda. Tabi ki çocuklarımızın iyi bir eğitim alması gerekiyor. Ama eğitimle tahsili ayırt etmeyi bilmeliyiz.

Her insan iyi bir eğitim almalıdır. Ama tahsil yani akademik açıdan iyi olan çocukların, başarılı olabilecekleri en üst kademeye kadar öğrenim görmesidir. Akademik başarısı olmayan bir çocuğun ille de zoraki olarak okutulması hem çocuğa, hem eğitime, hem de ülkeye zarardır. Albert Einstein’a göre bir çocuğa sağlanabilecek en önemli katkı bir zanaat yani meslek sahibi olmasıdır. Çocukların bir zanaat dalında kendilerini geliştirebiliri içinde ergenlik döneminden önce bu alanla tanışları gerekiyor. Akademik açıdan başarılı olamayan ve zorla aileleri tarafından okutulan çocuklar öğrenim çağından çıktıklarında ergenlik dönemine çoktan girmiş oluyorlar. Bu nedenle zanaat öğrenmekte oldukça zorlanıyorlar.

Birde eleştirilmesi gereken ülkemizdeki ortaöğretim kurumlarının okullaşma oranıdır. Gelişmiş ülkelerde meslek liselerinin oranı yüzde almış, düz lise diye tabir ettiğimiz akademik gelişimi ön plana çıkaran okulların oranı ise yüzde kırk çıvarındadır. Bu oransal dağılım sayesinde ülkenin ara elaman ihtiyacı meslek liselerince karşılanabiliyor ve üniversite mezunu olup da işsizlik oranları da bizim ülkemize göre oldukça azalıyor. Ülkemizde ise okullaşma oranı gelişmiş ülkelere göre tam ters istikamette bir yol alıyor. Yani meslek liseleri yüzde kırkın altındayken, düz lise diye tabir edilen akademik okullaşma oranı ise yüzde almışların üstüne çıkmıştır.

Bu tablonun oluşmasında ki en önemli unsur ise ailelerin ve öğrencilerin yapmış oldukları bilinçsiz tercihlerdir. Ülkemizdeki ailelerin çoğunluğu akademik açıdan zayıf olan çocuklarını meslek liselerine veya yaygın eğitime yönlendirmek yerine düz liselere yönlendirerek yanlış tercihler yapmaktadır. Yaygın eğitimle beraber desteklenecek meslek faaliyetleri sayesinde faydalı olacak bir gelişim yerine, ideal öğrenme sürecinde çocuklarımız süreci neredeyse boş geçirmekteler. Zoraki olarak liseyi bitirip, üniversiteye devam edemeyen bu çocuklar işsizler ordusunun yeni niferleri olmaktadır. Yapılan yanlış tercihler nedeniyle düz liselerde yığılma olurken, meslek liselerimizde ise kontenjanlar boş kalmaktadır. Tabi ki burada meslek liselerinde verilen eğitimin kalitesi de tartışılması gereken bir konudur.

Aynı durum maalesef üniversite eğitiminde de söz konusudur. Her ile açılan üniversitelerle kontenjan sayıları bölüm çeşitliliği oldukça artmış durumdadır. Artık günümüzde bazı bölümlerde verilen mezun sayısı ihtiyacın oldukça üzerine çıkmış durumda. Üniversite kazandım diye sevinen birçok gencimiz en verimli dönemlerini, mezun olduktan sonra uygulayamayacakları yani günlük hayatta kullanamayacakları bilgileri öğrenerek geçiriyorlar. Yüksek öğrenim kurumuyla, Milli Eğitim Bakanlığımız acilen bir istişare yaparak ihtiyaç fazlası bu yığılmaları önlemeye dayalı çalışmalar yapmalıdır.

Örneğin sosyal bilgiler öğretmenliğini kazanan bir genç kardeşimizin mesleğini icra etme olasılığı yüzde beşlerin altındadır. Yani her yeni mezun olmuş yirmi sosyal bilgiler öğretmenliği mezunu arkadaşlarımızdan sadece bir tanesi atanabilmektedir. Ama halen daha ülkemizin seksen bir ilindeki üniversitelerden birlerce sosyal bilgiler öğretmeni mezun oluyor. Yirmi öğrenciden bir tanesi atanırken geriye kalan on dokuz gencimiz işsizler ordusuna dâhil oluyor. Ülke genelinde bunun gibi örnek gösterilecek birçok bölüm vardır. Bu bölümler tamamen kapatılsa bile onlarca yıl ihtiyacı karşılayacak mezun bulunmaktadır. Bu mezun arkadaşlarımızdan bir tanesiyle geçen hafta bir mermerci atölyesinde tanıştım. Sosyal bilgiler öğretmeni olan kardeşimiz atamadığı için mermercilik mesleğini öğrenemeye çalışıyor. Sizce hata kimdedir? Devletimizde mi, yoksa yanlış yapılan tercihlerde mi? Bu genç kardeşimiz gibi yeni nesillerimizin de mağdur olmaması için bir an önce gerekli önlemler alınmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Bülent AKBULUT Arşivi