Enes BAŞ

Enes BAŞ

Fe Eyne Tezhebûn

Fe Eyne Tezhebûn

Ucunu tutamadan ellerimden kaçırdığım, eksik bir zaman var avuçlarımda. Kum tanesi gibi dağılan ümitlerim, dökülüyor yüreğimden usulca.

Bahar kokan yağmurlar vuruyor tüm nazeninliğiyle parmak uçlarıma. Gözlerim, yitik bir sefer dönüşü ağlayan sütannem gibi. Durmuyor nefesim, susmuyor dibe vuran çaresizliğimin soğuk sesi.

Nasipten yoksun bir gülüş kaplıyor çehremi. Susmaktan ne kadar uzak küçük sessizliğim.

Büyük bir boşluk var beynimde, değirmen misali dönüyor akıl çarkım. Öğüttüğüm amellerim un gibi saçılıyor toprağa. Seni çağırmaya ne kadar yakın, Sana yakın olmaya ne kadar uzağım. Dilimin ucuna kördüğüm olan sensizlik lokması, öyle yutulmuyor kolayca!

Biz, bıraktığın yerden çok uzaktayız, biz bıraktığın yerde duramadık..

Ucuz bir yaşam kuruldu tezgâhımıza. Önümüze ne koyulursa yedik umursamazca. Kâh küçüldük, kâh küçültüldük dev gibi gözlerin zehirli aralığında. Bir bakış yetti canımıza.

Bazılarımızın girdi hain suretler kanına. Bitmiş bir hayatı sonundan başına kadar getirip, adına adalet dediler. Bilirsin ya Efendim, insanın olduğu yerde her şey var. Edep sınırları aşıldı. Başımızı öne eğmenin adı eziklik oldu, edep değil!

Efendim, bak gör halimizi.

Herkes konuşuyor ama anlatılanlar inmiyor boğazdan aşağıya! Menfaatlerimiz için virgüller kadar eğildik, sahi biz kendimizde miydik?

Kul hakkı, ekmek arası gibi yenilir oldu kolayca.

Komşumuzdan haberimiz yok ki Efendim, aç mı tok mu bilelim?! Bacımızın örtüsü Sana inanmayanların diline pelesenk oldu. Onlara kaldı sanki bunu tartışmak. Alıp gözlerine sokmak istiyorum ilahi ayetleri,

- Al kör adam, al da şuna bir bak!

Nisyanımız ne kadar bol, hiç hatırımızda kalan yok. Biz her şeyi unuttuk vefasızca.

O kadar çok unuttuk ki, hiç unutulmayacağız sandık! Yamalı bir bohça gibi amellerimiz, toplamaya çalıştıkça saçılıyor etrafa.

Belkıs’ın tahtına kurulmuş olan nefsimiz, ifrit’in oyunlarıyla cirit atıyor dünya’da!

Hepimiz bir kalıba yerleştik. Hayatımız marka oldu. Vitrin camlarını süsleyen birer pırlanta gibiyiz, parlak ama sahte göz alan fakat can yakan!

İftarı bekleyen oruçlar gibi, aç gözlerimiz.

Ateşten gül derleyen İbrahim Peygamber uzak bir siluettir, Yusuf Peygamber uzaktır bize.

İbret almak da neyimize?!

‘Müslüman’ın vatanı inancının yaşadığı yerdir’ ya hani Efendim, inancımızı yaşatacak vatan mı yok? İnancımızı yaşatmaya müsaade mi yok, yoksa inancımızı yaşatmaya gücümüz mü yok?!

Dedim ya Efendim, biz bıraktığın yerden çok uzaktayız..

Gidiyoruz Efendim, yolu yeri belli olmayan yerlere.

Gidiyoruz, peki ama Fe Eyne Tezhebun?..

Selam ve Dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Enes BAŞ Arşivi