İktidar ve muhalefet
Eskiden, “iktidar var ama muhalefet yok bu ülkede” diyorduk...
Şimdi durum eşitlendi.
İktidar da kalmadı.
Onun da dengesi altüst oldu.
Uludere’den bu yana yaşadıklarımıza baksanıza.
Ne gerçek bir devlet kaldı ortada, ne gerçek bir iktidar.
Kahvelerde söylendiği gibi söylersek, “herşey cacık oldu”.
İnsanların, “polisten yana olanlar, MİT’ten yana olanlar”, “Cemaat’ten yana olanlar, hükümetten yana olanlar” diye ayrıldığı bir devlet ve toplum tarifi var mı acaba yeryüzünde?
Bu ne tür bir ayrışma?
Böyle ayrışmaların sınıfsal, ekonomik, sosyolojik analizi nasıl yapılacak?
Aynı sosyolojik tabana dayanan, aynı ekonomik yapıyı temsil eden, aynı sınıfın içinden çıkan iki yapı ölümüne kapışıyorsa, bunu anlayabilmek için kendimize yeni ölçüler bulmamız gerekiyor.
Toplumlar, buzullar gibi “sürekli” hareket eder, gözle görülemeyecek bir hızla ama kesintisiz ilerleler.
Bu ilerlemeyi durdurduğunuzda, toplumu ileriye doğru iten o büyük güç kendi içine döner ve kırılmalar başlar.
Bir toplum ya ileriye doğru ilerler ya da durur ve kendi içindeki enerji birikimleriyle fay hatları oluşturup çatırdar.
AKP, Türkiye’de değişimi çok hızlandırmış bir parti, Cumhuriyet tarihinin en büyük değişimlerini gerçekleştirdi, devletin ve toplumun dengelerini değiştirdi, sonra aniden frene basınca da çatırdamalar ve kırılmalar, daha yavaş değişen bir ülkeye kıyasla çok daha şiddetli biçimde çıktı ortaya.
Bazen iktidarlar böyle şeyler yaparlar, ya yorulurlar, ya korkarlar, ya değişimin o noktasının kendileri için en avantajlı nokta olduğunu düşünürler ve durmak isterler.