İnternetle Tek Kültür, Tek Devlet, Tek Millete Doğru
Türkiye’deki yetişkin nüfusun yüzde 95’i cep telefonu ve yüzde 75’i akıllı telefon kullanıyor.
Sosyal medyaya mobilden bağlanan kişi sayısı 42 milyon…
Günde 1 dakikalık acınası kitap okuma süresine karşılık, toplamda yedi saatlik internet ve üç saatlik sosyal medya kullanımı… Bu düşündürücü rakamlar Türkiye’nin %60’ı için geçerli…
Son yapılan araştırmalar gösteriyor ki toplum tüm vaktini televizyon ve internete harcıyor.
Artık ödevlerin bile internetten yapıldığını düşünürsek onun hayatımızda kapladığı alanın ciddiyetini anlayabiliriz sanırım.
Durum gelişmiş ülkeler için daha kritik…
Her şeyde olduğu gibi yozlaşmada da gelişmiş ülkeler başı çekiyor.
Avrupa ülkelerinde sosyal medya kullanım yoğunluğu %76’yı buluyormuş.
İnternetin en yaygın kullanıldığı kıta yüzde 88 ile Kuzey Amerika’ymış.
Bu tabloyu dünya vatandaşlarının çok büyük bir kısmına her an rahatlıkla ulaşabilen bir silahınız olduğunu düşünerek gözden geçirin…
İnternetin patronları böyle yapıyorlar.
Çünkü, bu tablo aynı zamanda üniversal şirketlerin büyük ciro haritasını da gösteriyor…
Dünya tarihinde daha önce görülmemiş tek kültürlülük tehdidi artık internetle yürürlükte.
Bunun için Kuzey Amerika’dan Türkiye’ye insanların günde 10 saat aynı şeyleri izleyip dinlediğini bilmek bir fikir verebilir…
Sonuç mu diyorsunuz?
Amerika’da “Kara Cuma” da bir düğmeye basılıyor ve Türkiye’de insanlar iki buçuk milyarlık alışveriş yapmak için mağazalara hücum ediyorlar.
Sonuç mu diyorsunuz?
Los Angeles’ta bir aktör nasıl tıraş oluyorsa Madagaskar’da da gençler aynı tıraşı oluyor ve siz her yerde aynı şekilde tıraş edilmiş kafaları görüyorsunuz?
Tek kültürlü yoğrulan ve tornadan çıkmış gibi tek tip insanları…
İnternetle kendi değer yargıları ve inançları olan, tek kültürlü bir dünya sistemine doğru son sürat gidiyoruz…
TV’DE AHLAKSIZLIK ARTTIKÇA ŞİKAYET AZALMIŞ
Eğer dizi filmler yemek olsaydı…
Vatandaşların her gün içinde bolca şiddet ve cinsellik bulunan ve çarpık aile ilişkileriyle süslenmiş sağlıksız bir menüyü sipariş ettiklerini söyleyebilirdik.
Bundan yola çıkarak müşterinin 2017 yılı boyunca damak zevkine uygun bulduğu bu menüyü hiç değiştirmediğini hatta hazzı çoğaltmak için şiddet ve cinselliğin dozunu iyice artırdığını varsayabilirdik.
‘İnsan bu menüyü her gün tüketirse kanser olur diyorsunuz’, haklı olarak…
Hem de bu menüdeki her şey en ucuz ve adi malzemelerden yapılıyorsa…
İnsan daha fazla kazanmak için müşterinin canını tehlikeye atan bu firmayı şikayet etmeli değil mi?
Ama RTÜK’e 2017 yılında giden şikayetlerin adedine bakıyorsunuz… Ne hikmetse, menüdeki sağlıksız yemeklerin sayısındaki artışa rağmen RTÜK başvurularında düşüş var… 2017, 2016’ya göre RTÜK şikayetlerinde düşüş yaşanan bir yıl olmuş. Aradaki fark neredeyse % 30…
2017'de en çok şikayet edilen program türleri arasında ilk sırayı 42 bin 339 şikayetle "kuşak programları"… Bunu 28 bin 158 şikayetle dizi filmler…17 bin 259 şikayetle beceri ve direnç yarışmaları…11 bin 416 şikayetle tele-alışveriş programları almış ve onu 7 bin 784 şikayetle de reality showlar takip etmiş…
Bu sonuçlar burada zaman zaman analiz ettiğimiz gibi, BİR ŞEYİN İZLENDİKÇE NORMALLEŞTİĞİNİN AÇIK BİR GÖSTERGESİ BENCE. Topluma ne kadar rahatsız edici bir şey gösterirseniz gösterin, vatandaş buna kendi çapında ancak bir bölüm, bilemediniz iki bölüm tepki gösteriyor. Sonrasında vazgeçip durumu kabulleniyor.
Bu da kitle kültürünü kontrol edenlerin vatandaşın manevi direncinin nasıl kırılacağını çok iyi bildiklerini gösteriyor. Direnç nasıl kırılır, vatandaş direnmeyi nerede bırakır, kitlenin ruhuna, duygularına nasıl nüfuz edilir uzmanlık alanları…Bu direnç kırılıyor ki dizi filmlerle ilgili şikayet sayısı düşerek, 28 binlerde kalıyor. Oysa sosyal medyada bir hafta içinde dizilerle ilgili yaklaşık bir milyon mesaj atılıyor.
Bir haftada bir milyona karşılık bir yılda 28 bin…
Sırf bu yüzden büyük toplumsal belalara uğrayacağımıza inanıyorum.
Fuhşiyâtdizi haline getirdiği için değil…
Vatandaş buna ses çıkarmayıp izlemeye devam ettiği için…
RTÜK’TEN YILDIRIM CEZA
CHP Milletvekili Barış Yarkadaş’ın tek şikayetiyle Kral FM sunucusu Afrikalı Alinin Programına son verildi. Çünkü programcı Ali Şentürk programda Afrin Harekatı için “Operasyona itiraz eden, sesini çıkaran ister gazeteci, ister Milletvekili olsun acımasınlar vursunlar” diyerek münasebetsizlik yapmış…
‘Ceza verilerek yanlış yapıldı’ demiyorum…
Hatta ‘İyi yapıldı, bu meseleler beklemeye gelmez, keşke RTÜK hep böyle süratli karar verse’ diyorum.
Yani sadece Milletvekili şikayette bulunduğunda değil…
Milletin aslı olan bizler, ceza alması gerekenlerin adını sanını bu köşede verdiğimizde de RTÜK dikkate alıp hızlıca karar verse…
Aylarca bekletmese…
Ama olmuyor, RTÜK çifte standart uyguluyor…
Barış Yarkadaş şikayet ettiğinde “derhal” ilgileniyor ama biz ilettiğimizde “bakacağız” tarzı cevaplarla geçiştiriyor.
Acaba şikayetleri bundan sonra RTÜK’e değil de doğrudan Barış Yarkadaş’a mı iletsek, RTÜK, tarzı siyasetiyle bunu mu demek istiyor?
ATV CEZADAN MUAF MI?
RTÜK bu kararıyla alkışı hak etti. Seda Sayan’ın Shov TV’de yayımlanan programı "Genel ahlakı bozuyor" gerekçesiyle geçen hafta durduruldu. Çok da iyi oldu. Ancak benzer bir şikayet ATV’de yayımlanan Esra Erol’un programı içinde öne sürüldü. RTÜK’ün bu konuda gerekli adımları atmadığı iddia edildi.Çünküprogramının kasım ayında yayımlanan bölümlerinde Adana’da bir hastanede yeni doğan çocukların satıldığı iddiasıyla Hastane yönetimi töhmet altında bırakılmıştı. Programın ardından hem hastane yönetimi hem Ankara ve Adana İl Sağlık müdürlükleri ve Sağlık Bakanlığı yayını RTÜK’e şikayet etti.
Fakat ATV’ye herhangi bir ceza kesilmedi. Yoksa RTÜK bir başka çifte standart mı uyguluyor?