Lütfen Çocuklara Bağırmayalım !
Bir an durup çevremizdeki insanlara bir bakalım. Herkes cep telefonunu çıkarıp bir dakikalık bir video kaydı yapsa; sonra bu kayıtları izlesek, ortak nokta herkesin birbirine bağırarak konuşması olur. Eşler birbirine bağırıyor. Anne ve babalar çocuklarına; öğretmenler ise öğrencilerine bağırıyor. Oysaki bağırarak konuşmak iletişimi engelleyen başlıca faktörlerden bir tanesidir. Etkili iletişim kurabilmek için bir takım kurallara dikkat etmek gerekir. Her şeyden önce kesinlikle bağırarak konuşmamalıyız. Karşımızdaki kişiye bağırdığımız zaman o kişi kendisini iletişime kapatır. Bağırmak yerine, kendimizi düşük ama kararlı bir ses tonuyla ifade etmeliyiz.
İletişim sürecine etki eden üç temel faktör vardır. Bunlar, beden dili, ses tonu ve sözcüklerdir. Bu üç faktör arasında en etkili olanı beden dilidir. Sonra ses tonu, en son ise sözcükler gelir. İletişimde başarılı olabilmeniz için beden dilinizi ve ses tonunuzu iyi kullanmalısınız. Örneğin bir kişiye onu ne kadar çok sevdiğinizi ifade etmek istiyorsunuz. Âmâ elinize çiçek yerine balta alsanız. Sert bir yüz ifadesiyle, bağırarak ona en güzel kelimeleri de kullansanız yine de sizin onu sevdiğinize inanmayacaktır. Çünkü iletişime etki eden en zayıf unsur sözcüklerdir. Söylemekten ziyade önemli olan nasıl söyleyeceğimizi bilmektir.
Genelde öğretmenlerimiz çok sık farenjit olurlar. Pazartesi günü normal, ama cuma gününe kadar boğazları tahriş olur. Yapılan en önemli hata bağırarak konuşan bir topluluğu yine bağırarak susturmaya çalışmaktır. Bu şuna benzer; bir futbol müsabakasında seyirciler tezahürat ederken tribün liderinin bir anda önce bir şittttt çekip, ardından bir, iki, üç deyip tribünleri coşturmaya çalışmasıdır. Eğitim diliyle konuşan bir öğrenci topluluğunu bağırarak susturmaya çalışmak olumsuz pekiştrice örnek olur. Yani siz orada sessiz durmayı değil aksine bağırmayı ön plana çıkarmış olursunuz. Peki, bağırmayacaksak ne yapacağız diyorsunuz? Konuşan topluluğun önüne geçerek etkili bir beden diliyle bir süre sessiz kalmanız yeterlidir. Hocam ben denedim ama susmadılar diyen arkadaşlarımız oluyor. Her şeyden önce beden dilini etkili kullanmalısınız. Tutarlı davranışlar sergileyerek sonuna kadar kararlı olmalısınız. Tecrübe kazandıkça daha başarılı olduğunuzu sizlerde göreceksiniz.
Gelelim ailelere, anne ve babalar çocuklarının kendilerini dinlemediğinden yakınıyorlar. Çocuk kafaya koyduğu işi yapmak için önce anneye soruyor. İstediği cevabı alamayınca babaya gidiyor. Genelde babalarda annenin otoritesini hiçe sayıp izin veriyorlar. Bu son derece yanlış bir davranıştır. Çocukla iletişime giren herkes aynı dili konuşmalıdır. En önemlisi kararlar birlikte alınmalıdır. Anne hayır diyorsa babada anneyi onaylamalıdır. Hele dede ve babaannelerde durum çok daha vahim bir hal alıyor. Sevelim derken istemeden çocuklara zarar veriyorlar. Baba hayır diyor dede ise hemen babayı ezip çocuğun istediğini verirse, işte o çocuğa siz sözünüzü geçiremezsiniz. Çocuk kimin babası olduğunu, kiminde annesi olduğunu bilmelidir. Yani sevelim derken çocuğu şımartıp anne ve babayı da ezmemelidirler.
İletişimde kullanılan altı farklı dil becerisi vardır. Bunları emir dili, istek dili, sen dili, ben dili, empatik dil ve betimleyici dil olarak sıralayabiliriz. Emir dili askeriyede kullanılan dil becerisidir. Yani karşınızdaki kişiye bağırarak iletişimi tek yönlü hale getirip, iletişim engeli oluşturmaktır. İnsanlar emir dilini kullanan ve bağırarak konuşan birisiyle iletişime geçmek istemezler. Bağırarak konuştuğunuz bir kişinin sizi sevmesi mümkün olamaz. Olumsuz dil becerilerden bir diğeri ise sen dilidir. Bir kişiye iki şekilde şiddet uygulayabilirsiniz. Birincisi fiziksel şiddettir. Karşınızdaki kişi size bir tokat atsa belli bir zaman sonra acısı geçer ve onu affede bilirsiniz. İkincisi ise psikolojik şiddettir. Yani sen diliyle çocukla iletişime geçmektir. Sen dilinde aşağılayıcı, yargılayıcı ve suçlayıcı bir dille karşınızdaki kişiye psikolojik şiddet uygularsınız. Hani bir insana kırk kez deli derseniz deli olur misali... İletişimde emir dilini ve sen dilini kesinlikle kullanmamalıyız. Etkili iletişim kurmak istiyorsak emir dilindeki gibi bağırmadan istek dilini kullanmalıyız. Sen dili yerine de ben dilini kullanırsanız kısa zamanda iletişimde birçok olumsuzluğun ortadan kalktığını göreceksiniz. Unutmayın bağırarak konuşmak bir iletişim engelidir. Bağırmak yerine sessiz ama kararlı davranışlar sergilersek çok daha karizmatik oluruz.
İstek dili çocuklardan beklentilerimizi nazikçe, kibarca yani onlara saygı göstererek ifade etmektir. İletişimin altın kuralı size nasıl davranılmasını istiyorsanız, öncelikle siz karşınızdaki kişiye beklentilerinize yönelik davranışlar sergilemelisiniz. Yanı saygı görmek istiyorsanız önce siz saygılı olmalısınız. Sevilmek istiyorsanız önce siz sevmelisiniz. İletişimin en önemli dil becerisi ben dilidir. Ben dili özellikle sorunların büyümeden çözülmesine yardımcı olur. Ben dilinde yaşanılan olumsuzluğu çocuğa yüklemek yerine, olumsuzluğun sizin üzerinizdeki etkisini ifade edersiniz. “Bir çocuğa neden bağırıyorsun? “ derseniz, bu sen diline örnek olur. Bu şeklide çocuğu suçlamak yerine, “Lütfen dikkatim dağılıyor.” derseniz, onun bağırmasından sizin rahatsız olduğunuzu ifade etmiş olursunuz. Buda ben diline yönelik olumlu bir örnek olacaktır. Tabi burada yöresel uygulamalara girmemek lazım! (J)
İletişimde sorunları çözmek istiyorsak mutlaka empatik dil becerisinden yararlanmalıyız. Kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyarak olaylar karşısında onun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmalıyız. İki kişi kavga ettiğinde, genelde olduğu gibi onlara bağırmak yerine ayrı ayrı ikisine de söz hakkı vererek sabırla, yargılamadan ya da ön yargılı olmadan dinlersek kısa zamanda sorunu çözebiliriz. Bu şekilde davranmayıp, çocuklara bağırarak onları korkutmaya çalışırsanız. Sorunu çözmediğiniz için sorun büyüyerek, gelecekte daha fazla soruna sebep olacaktır. Çocuklar isterlerse mantıklı hareketler sergileyebilirler. Onların bilinçli davranışlar sergilemelerini istiyorsak betimleyici dil becerisini kullanarak açık net bir şeklide onlardan beklentilerimizi ifade edebiliriz. Toplum gözüyle ifade edecek olursak, çocuklar adam yerine koyulmak isterler. Bizler herhangi bir iş yaparken ya da karar alırken onlara da fikirlerini sorarsak, bu olumlu iletişim onların davranışlarına da yansıyacaktır. Sen sus, sen ne anlarsın yerine betimsel bir dille onlarla diyaloğa geçerek; çok konuşmak yerine aksine etkin yani iyi bir dinleyici olmalıyız.