Olmadı Yine Değiştirelim
Değişim insan gelişimi açısından önemli bir kavramdır. Ama her şey değiştirilmemelidir. Ülkemizin kuruluşundan bu güne kadar, acaba eğitim sistemimizi kaç kez değiştirdik. İnanın bunu tespit etmek oldukça güç olsa gerek. Sadece son on yılı ele alsak; her gelen Milli Eğitim Bakanıyla beraber “Olmadı Yine Değiştirelim!” anlayışından maalesef kurtulamıyoruz.
Eğitim sistemi ya da programı deyince akla Taba ve Tyler gelir. Şimdi bunlarda kim diyebilirsiniz. Program geliştirmenin öncüleri olarak ifade edebiliriz. Tabi ülkemizde de önemli isimler vardır. Mesala yeni Milli Eğitim Programının tasarımcısı olan Prof.Dr. Özcan DEMİREL gibi.
Program geliştirmede bazı altın kurallar vardır. Program değiştirilmez; her yıl yapılan uygulamalar neticesinde geliştirilir. Öğretmenler eylül ayı başında o yılki eğitim programını uygulamaya başlarlar. Haziran ayına gelindiğinde uygulama süreci sona erer. Ardından her öğretmenin yıl boyunca uygulamış olduğu programı değerlendirmesi gerekir. Okulda yapılacak olan zümre toplantısında bireysel görüşler bir araya getirilerek bir okul değerlendirmesi ortaya çıkar. İl Milli Eğitim Müdürlükleri il genelindeki bütün okullardan alınan raporları bir araya getirerek; oluşturduğu değerlendirme komisyonun danışmanlığında o ilin raporu hazırlanır. Seksen bir ilden gelen raporlar bakanlıkça gözden geçirilerek; yıl boyunca uygulanan programın eksiklikleri tespit edilir. Eğitim programı açık bir sistem olduğu için belirlenen eksiklikler sisteme girdi olarak eklenir. Böylelikle program geliştirilmiş olur.
Eminim şu an aklınızdan geçen soru; “Bakanlıktaki yetkililer bunu bilmiyor mu?” şeklindedir. Bilmemeleri mümkün değil. Teorik olarak program bu yol haritasına göre geliştiriliyor. Bu bilgilere internet ortamından bile rahatlıkla ulaşılabilir. Zaten bizim ülkemizdeki temel sorun teoride değil; uygulamalardan kaynaklanıyor. On üç yıllık eğitimciyim; defalarca kez biz öğretmenlere görüşlerimiz sorulmuştur. Raporlar yazılmıştır. Ama bugüne kadar öğretmenlerin görüşlerinin ele alınarak hayata geçirildiğini görmedim. Peki, öğretmenlerin görüşleri ya da değerlendirme sonuçları ele alınarak program geliştirilmiyorsa neye göre geliştiriliyor? Tabi ki çok değerli uzmanlarımızın görüşlerine göre. Hani şu bir yıl bile öğretmenlik yapmamış, ama teorik olarak kitabı çok iyi ifade edebilen uzmanlarımızı kastediyorum.
Bir diğer altın kuralımız da; ülkede uygulanan eğitim sisteminin o ülkede yaşayan insanların ihtiyaçlarını karşılıyor almasıdır. Sizce bizim eğitim sistemimiz, öğrencilerimizin ihtiyaçlarını karşılıyor mu? Hiç zannetmiyorum. Maddi durumu iyi olanlar, çocuklarını özel okullara ya da ekstra faaliyetlere göndererek bu açığı kapatabiliyor. Peki ya maddi durumu olmayanlar? Tabi ki birilerine göre onların ne önemi var. Ülkede uygulanan eğitim sisteminin istihdamı destekliyor nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde o ülke kalkınamaz. Yani devletler eğitim yoluyla ülkenin kalkınabilmesi için gerekli olan nitelikli insan gücünü yetiştirmelidirler. Evet, görünüşte bir sorun yok. Her ile üniversiteler yapıldı. Okuma oranı hızla artıyor. Peki ya şuanda da güncel işsiz sayısı ne kadar oldu? Bakınız size kendi branşıma yönelik basit bir örnek vermek istiyorum. Hemen hemen her ilimizdeki eğitim fakültesinde sınıf öğretmenliği bölümü var. Bir fakültenin yılda en az iki yüz mezun verdiğini varsayarsak. Seksen birle çarptığımızda; on altı bin iki yüz mezun eder. Eminim ki gerçek rakam daha fazladır. Peki, Milli Eğitim Bakanlığının, bir yıllık sınıf öğretmeni ihtiyacı ne kadardır? En fazla beş bin. Bakınız ülkemiz sadece bir branşta ki öğretmen ihtiyacının üç katından daha fazla öğretmen yetiştirmektedir. Peki, ne olacak bu öğretmen kardeşlerimiz? Ben size söyleyeyim mi, kocaman bir işsizler ordusu olacak.
Ama bunun yanında birçok meslek grubunda çalıştırılabilecek eleman bulunamıyor. Demek ki basit bir örnekle bile ülkemizde uygulanan eğitim sisteminin, ihtiyaçlarımızı karşılayamadığını ispat edebiliyoruz. Ülkemizde sürekli olarak yeni sistemler geliştiriliyor. Görünüşte çok hummalı çalışmalar yürütülüyor. Ama nedense yapılan işlerden verim alınamıyor. Çünkü program değiştirilmez; geliştirilir. Siz sürekli olarak programı değiştirişseniz, her seferinde yeniden başlayacağınız için asla mesafe katedemezsiniz. Mutfağa girmedikçe aşçı olamazsınız. Bizim ülkemizde teorik uzman çok, ama uygulayıcıların fikirlerine değer vermek maalesef yok. Çıraklığını yapmadığın bir işin, ustalığını yapamazsın. Bilmediğin bir işi yapmaya kalktığında, işi öğrenebilmek için sürekli olarak bir şeyler yapmaya çalışırsın. Başarısız olduğunda kendini eleştirip kenara çekilmek yerine; yapacağı iş “Olmadı Yine Değiştirelim” talimatı olur.