Rahat batıyor
Şu anda toplum, oksijen borusuna basılan bir hasta gibi çırpınıyor.
Toplumun oksijeni kesildi.
Hâlbuki daha bir buçuk yıl önce burası bütün dünyanın hayranlıkla izlediği bir ülkeydi.
Dünyanın en büyük ekonomik mucizelerinden birini gerçekleştiren, yanı başında Avrupa çökerken başarılarıyla pırıl pırıl parlayan, askerî vesayeti geriletmiş, kendini yeni ve özgürlükçü anayasa heyecanına kaptırmış, Kürt sorununu çözmekte, savaşı bitirmekte kararlı, demokrasiyle Müslümanlığı birleştirerek bütün İslam âlemine örnek hale gelmiş, Avrupa Birliği’nin üyeliğin eşiğine varmış, başbakanı dünyadaki insan haklarına sahip çıkan, Batısı’yla Doğu’suyla bütün dünyanın saygısını kazanmış bir Türkiye vardı.
Yakın tarihimizin bu en parlak günlerinin önderliğini ve orkestra şefliğini Başbakan Erdoğan yapıyordu, karizması ve kararlılığıyla hem Türkiye’de hem dünyada büyük bir destek kazanmıştı, gittiğiniz her ülkede ilerici aydınlar Erdoğan’ı övüyordu.
Sonra, ne olduysa oldu, Erdoğan bu kadarının yeterli olduğuna, bunların hepsini kendisinin tek başına kazandığına ve bu başarılardan kendine yeni bir siyasi kariyer inşa etme hakkına ulaştığına karar verdi.
Çankaya hayali, “muhteşem Türkiye” hayalinin üstünü örttü.
Putin’leşme sürecine girdik, demokrat Erdoğan gitti yerine “Putin Junior” geldi, küçük boy bir Putin’imiz oldu.
Felaket de başladı.
Eğer bir insan, “ben tek başıma bütün iktidara sahip olurum, hiç kimseye hesap vermem, futbolda ne olacağından, hangi gazetelerin kime satılacağına kadar her şeye ben karar veririm” derse, ona verilen haktan fazlasını kullanmaya kalkarsa, siyasi iktidarla halk arasındaki demokratik bağı keser.