Ali Osman AYDIN

Ali Osman AYDIN

Televizyon ve eğitim, bir “felaketin” iki yüzü

Televizyon ve eğitim, bir “felaketin” iki yüzü

Televizyon, dizi ve sinema sektörü geçmişte alaylıların kontrolündeydi.

Şimdilerde sektörün kabloculuk yapanları, klaket tutanları bile üniversite mezunu.

İzleyici de 30-40 yıl öncekiyle mukayese edilmeyecek kadar eğitimli…

Ancak eğitim, hem kültür üretenlerde hem de kültürü tüketenlerde gözle görülür bir şekilde artmışken, ortaya çıkan eserlerde zekâ, kültür ve ahlak aynı oranda artmamış aksine azalmışsa bunu neye bağlamalıyız?

Son yapılan dizilerden “Yasak Elma”da kadın karakter, asistanı olan genç kadına “kocasını baştan çıkarma” görevi veriyor mesela…

İş bu raddeye kadar geldi.

Ya da bir dizinin çok uygunsuz sahnesi için RTÜK’ün ceza kesmesini, muhafazakâr bir gazetede yazan bir bayan kınayabiliyor bugün.

30-40 sene öncesinde ne ekranda bu kadar arsız konu ve sahneler yayımlanabilirdi ne de yayımlananlar bu kadar pervasızca savunulabilirdi.

Toplum bugünkü kutsanan anlamıyla daha “eğitimsizdi(!)” evet ama ahlaken çok daha tutarlıydı. 

Bugün öyle dizi filmlere ve yarışmalara imza atılıyor ki izleyenin “iyi insan” olarak kalmasına, ruh sağlığını korumasına imkân yok!

(Çukur dizisinin senaristi Gökhan Horzum, “Ruhen sağlıklı insanlar, ‘Çukur’a pek uğramıyor.’ diyor bir röportajda. Ruh hastası karakterleri ölümüne takip eden izleyicilerin ruh sağlığı için ne demeli peki?)

Tüm kanallar birbirinden kötü, sevgisiz, merhametsiz ve ahlaksız insanların hikâyelerini anlatmak için adeta birbiriyle yarışıyor. 

Ne var ki bu berbat hikâyeleri çekenler de bu hikâyeleri gıptayla izleyerek destekleyenler de dış güçler falan değil, bizim insanımız. Bizim okullarımızda, bizim hazırladığımız müfredatlarla, bizim tasarladığımız sınavlardan geçerek topluma karışan kişiler bunlar.  

Öyle bir hale getiriliyorlar ki iyiliği değil kötülüğü savunuyor, destekliyorlar.

Kalpler ve zihinler bomboş bırakıldığı için toplum sersemce ürünlerin müptelası haline getirildi maalesef.

Sabah’tan Hıncal Uluç “Mehmed, Bir Cihan Fatihi” dizisindeki abartılı ağır çekimlerle ilgili şu tespitleri yapıyor: “Benim insanım saatlerce evde oturup bu rezilliğe tahammül mü ediyor? Bağımlı mı bunlar? Eroin, bonzai mi alıp oturuyorlar ekran başına da, saatler boyu bu ritimsiz, temposuz, ruhsuz, hareketsiz, eylemsiz rezilliği izliyorlar? Bu ne rezilliktir yahu?..”

Hıncal Uluç seyirciye izlemek için “bonzai mi” aldıklarını soruyor…

Hayır sayın Uluç eğitildiler!

Bu yetti de arttı bile…

Reytingler en makbul dizi formülünün Uluç’un bahsettiği “rezillik” olduğunu belgeliyor çünkü.

Demek ki burada çok ama çok büyük bir sorun var.

Bu dizileri çeken ve izleyenleri on iki veya on altı yıl esir alan eğitim sistemimizde yani…

Bu tablonun yanına artan suç grafiklerini, çözülen toplumsal ilişkileri de ekleyin…

Bu tablo, eğitimin tabletlerden, akıllı tahtalardan, donanımlı binalardan öte bir mesele olduğunu ortaya koymuyor mu?

Bunun bir kültür ve ahlak meselesi olduğu yeterince açık değil mi?

Dini kitaplar bir yana, siz Tolstoy’un Savaş ve Barış’ını, Diriliş’ini; Mevlana’nın Mesnevi’sini; Sadi’nin Gülistan’ını; Ferîdüddîn Attâr'ın Mantıku't-Tayr'ını;Harîrî'nin Makamat'ını; Victor Hugo’nun Sefiller’ini, Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sını okuyup bu eserlerdeki yüksek ahlaki ve fikri bütünlüğü anlamış bir topluma bu “rezillikleri” izletebilir misiniz?

Mümkün mü?

Demek ki eğitim sisteminin yapısı, öncelikleri ve hedefi kaçınılmaz olarak değişmeli…

Bizim okullarımız bu ahlaki ödevleri dikkate almıyorlar da daha önemli şeylerle mi meşgul oluyorlar acaba?

Okullarımız, hangi kılığa girerse girsin kötülüğü anında tanıyacak ve ona karşı iyilikle karşı koyacak; kötülüğü teşvik etmekten, desteklemekten kaçınacak insanlar yetiştirmiyorlarsa ne işe yarıyorlar sahi?

Dine, ebeveyne ve topluma karşı saygısızlığı öğreterek ferdiyeti ve aileyi öldüren bir eğitim sistemine neden dünya kadar para yatırıp; il il, ilçe ilçe, köy köy okul yaptırıyoruz?

Survivor yarışmasının eleme kuyruklarında beklemiş olmayı bahtiyarlık kabul eden şahsiyetler yetiştirmek için mi?

İzlediği dizide insanların öldürülmesini de yanı başındaki kadının bıçaklanmasını da aynı kayıtsızlıkla seyreden bir insan yetiştirmek mi bu kadar yatırımın, zahmetin amacı?

Eğitim seviyesi arttıkça ekranlarda, matbuatta ve sokaklarda kötülük artıyorsa köklü bir şekilde değişme zamanı çoktan geçmiş bir eğitim sisteminden bahsediyoruz demektir.

Unutmayalım! Bugünkü zorunlu eğitim sistemi, felsefi köken olarak Roma ve Yunan’a değil, piramitler inşa eden Mısır’a aittir. Mısır’a, yani köleliğe, yani ahlaksızlığa…

Bu nedenle RTÜK’ün tek başına, kimi zaman seyirciye rağmen, uygulamaya çalıştığı denetim çok önemli ama son derece yetersizdir. Rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in deyimiyle “Camilerden verilen mesajla mekteplerden verilen örtüşmedikçe” bu ahlaki sorunun üstesinden gelemeyeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Ali Osman AYDIN Arşivi