Atakan Nasıl Kurtulur?
Atakan adında bir çocuğun videolarını konuştuk geçen hafta boyunca. Hala da konuşuluyor, tartışılıyor o videolar…
Atakan’ın olanca ciddiyetiyle söyledikleri, bahsettiği kitap isimleri toplum üzerinde adeta bir şok etkisi yarattı.
Bir çeşit ürperti, hatta korku diyelim…
İnsanlar ama özellikle sıradan insanlar, anlamlandıramadıkları şeylere karşı hayretle karışık çocukça bir korku duyarlar. Evhamlanır, sorular sorar, yanlış ve belki de yersiz cevaplarla karışan zihinlerini yatıştırmaya çalışırlar.
Anlaşılamayan şeyler toplumda tedirginlik yaratırlar.
Toplum sıra dışına, farklı olana karşı kendini savunmasız hisseder. Fakat “savunmasızlık” “tehdide” karşı kontrolsüz bir hınca da dönüşebilir. Dönüştüğü vakidir de… Çünkü toplum, alışkanlıklarını bozan, kabullerini sarsan en küçük şeye bile öfkeyle karşılık verir. Anlamak yerine tehdidi, zapt etmeyi ve “onu” dönüştürmeyi seçer. Kendi beğeneceği bir şeye dönüştürerek “onun” sıra dışılığını hadım etmeyi, evcilleştirmeyi arzular. Bunu yapmazsa, üzerine bina ettiği kabullerini, geleneğini, eğitim sistemini yani kendisini sorgulaması gerektiğini gayet iyi bilir. Buysa toplum için çok pahalı ve neredeyse imkansız bir şeydir.
****
Küçük cüssesiyle Atakan, toplumun popüler kültür etkisiyle gevşemiş reflekslerinde okkalı bir tokat etkisi yarattı. Budalalık batağında çırpınan toplumumuzda, cüretkarlığı ve saf zekasıyla adeta panik oluşturdu.
Neden?
Bana kalırsa bunda, yetişkinlerin bile pembeli, janjanlı profilleriyle “çocuklaşma” yarışına girdikleri, modern toplum kabullerinin etkisi büyük. Modern toplum, çocuğu hırkasıyla kitap okurken görmek istemiyor elbette. Hele de bu kitap “Toplum Sözleşmesi” ise… O yaşta bir çocuk için modern toplumun öngördüğü en iyimser eğlence mekanı olsa olsa AVM’ler dir. Toplum, o çocuğun yaşıtlarıyla sinemada aptal animasyonlar izlemesini, yarısı çöpe atılacak “big mac” menüler yemesini, yeni nesil rap parçalar dinlemesini, emojilerle konuşmasını, O Ses Türkiye ya da Survivor izlemesini, Enes Batur’u takip etmesini, en ciddi yetenek testi olaraksa okulun yolunu bulabilmesini ve doğum gününde mum üflemesini bekler...
Ondan en son bekleyeceği şey ise ciddiyettir… Hele de bilgiyle donanmış ciddiyet iyice sinir bozucudur toplum için. Bu toplumda bilgi ve ciddiyetin düşmanı, dostundan çoktur. Ciddiyet için toplum en erken ellili yaşları uygun görür. Bilgiye ise, zaten lüzum yoktur…
****
Atakan’ı koruma amaçlı yapılan açıklamaların samimiyetinden kuşku duyduğum gibi, bu açıklamaların arkasındaki sözde korumacılığı da çok rahatsız edici buluyorum. Atakan ya da onun gibi çocukların önlerindeki en büyük tehdit popüler olmaları değil. Onlar için en büyük tehdit; berrak zekaları, saf doğaları ve olgunluklarıyla, cahil yetişkinlerin absürt dünyasında yaşayacak olmaları… Atakan gibi çocuklar korunacaksa önce yetişkinlerden korunmalılar. Yetişkinlerin yararsız ve çürümüş dünyalarıyla temas ettikçe korkarım Atakan gibi çocuklarda çürümeden paylarını alacaklar.
Onları eğitim sisteminin içine bırakmaksa, boyunlarına bir taş bağlayarak güverteden denize atmaktan farksız olacak…
Bu yüzden ben bu tür çocuklara, bütün içtenliğimle acıyorum. Popüler olacakları için değil… Cehaleti meziyet gibi yaşayan bizimkisi gibi bir toplumda yetişecekleri için…
Çünkü bu toplumun ezici bir çoğunluğu; “Sefirin Kızı, Zalim İstanbul, Kuruluş Osman, Çukur, Yemin, Müge Anlı, Survivor, O Ses Türkiye” izleye izleye hayatı hepi topu yüz kelimeyle konuşulan ve para, seks ve iktidardan ibaret bir şeymiş gibi görür hale geldi.
****
Toplum, içinde debelendiği bu karanlık zamanda, düşünsel anlamda ilkel ve zavallı bir hayat yaşadığı için karşısına çıkan en küçük bir zeka belirtisine, derhal olağanüstülük atfediyor. Mevcut şaşkınlık, Atakan gibi çocukların deha olmalarından kaynaklanmıyor aslında. Toplumun zeka, alışkanlık ve sosyal davranış olarak gözle görülür biçimde çocuklaş-tırıl-masından; son derece düşük bir zeka ile hayatını sürdürmesinden ve bu nedenle de normalliğin bir miktar üstünü algılayamamasından kaynaklanıyor.
Atakan gibi zeki ve ciddi çocuklar sanıldığı kadar nadir değil. Aksine çok, çok fazlalar. Hatta diyebilirim ki dünyaya gelen çocukların büyük bir kısmı zaten aşağı yukarı benzer bir donanımla geliyorlar. Onların standartlarını düşüren, onları niteliksiz, asalak çocuklar haline getiren yetişkinlerin onlar için hazırladığı berbat şartlar…
Atakan gibi çocuklara bu yüzden acıyorum. Bir süre sonra kuşatıldıkları cehalete adapte olmakta zorlanacakları için kendilerini hasta hissetmeleri işten bile değil…