Ayrılıkçı parti
Ben, Türkiye’de “ayrılıkçılık” fikrinin özgürleştirilmesinin ve “ayrılıkçı partilerin” kurulmasının serbest kalmasının büyük yararları olacağına inanıyorum.
Birçok Kürt’ün belki de hepsinin aklının bir kenarında “bağımsız” bir Kürt devletine sahip olma fikri var bence.
Bunun bu çağa uygun bir talep olmadığını, gerilerde kaldığını biliyorum.
Türklerin çoğu “Türk devletinin” Avrupa Birliği gibi daha büyük örgütlenmeler içinde yer almasını ve kendi yerel hukukuyla kendi vatandaşlarını ezmesine olanak tanıyan “bağımsızlığından” vazgeçerek “evrensel hukuka” bağlı bir ülke olmasını istiyor.
Ama biz bunu bir “devlete” sahip olarak istiyoruz.
Türkiye’deki Kürtlerin ise “kendi anadillerini” resmî dil kabul eden bir devletleri hiç olmadı, “resmî dili” bırakın, onların anadilinde eğitim yapmasına olanak tanıyan bir devletleri de olmadı, o yüzden “Kürt devleti” isteğini içlerinde taşımaları çok da şaşırtıcı değil.
Bu isteğin ifade edilememesinin yarattığı “siyasi” sonuçlardan önce yarattığı duygusal sorunlar bulunuyor.
Yaşadığımız şu dönemde de “duygusal sorunlar” neredeyse bütün sorunların önüne geçiyor.
Dün, bir kardeşini dağlarda, bir kardeşini de “yargısız infazda” kaybetmiş bir Kürt dostum uğradı.
“Geçen gün memlekete gittim” dedi, “Silvan baskınından söz ediyorduk, çocukluk arkadaşlarımdan biri dedi ki ‘Ne on üç ölüsü, ben her gün elli kişi ölsün istiyorum, ya biz bitelim, ya onlar bitsin ama artık şu Türklerden kurtulalım’, masadaki diğer bütün arkadaşlarım da ona hak verdiler.