Bölünmek
Türkiye bölünüyor.
Hem de olması gerektiği gibi ve çok sağlıklı bir “mitoz” bölünme yaşıyor.
Bu “mitoz bölünme” lafını okuldan hatırlıyordum, internete girip baktım doğru mu hatırlıyorum diye, doğru hatırlıyormuşum.
“Yaşlanan” hücreler “mitoz” bölünmeyle ikiye ayrılarak yenileniyorlar.
Bence bizim yaşadığımız tam da bu.
Birbirine benzemeyen, birbirinin zıddı “iki ayrı şey” haline gelmiyoruz.
Kürtler Türkler, Aleviler Sünniler, solcular sağcılar olarak bölünmüyoruz.
Bugün bizim toplumun içinde varolan bütün “organizmalar”, bütün dinler, ırklar, mezhepler, varlıklarını ve birlikteliklerini aynen sürdürerek bölünüyor.
Oluşan bu iki yeni hücreden birinin içinde Türkler, Kürtler, Sünniler, Aleviler, solcular, sağcılar var.
Oluşan ikinci hücrenin içinde de Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler, sağcılar, solcular var.
Bu iki hücrenin “yapıları” aynı.
Ama “fikirleri” farklı.
Bölünmeyi bu kadar sağlıklı yapan da bu zaten.
Irka, dine, mezhebe değil fikre dayanan bir bölünme bu.
Bu cumhuriyetin kurduğu devlet ve toplum yaşlandı.
Sadece ordusu, yargısı, siyaseti, zenginiyle “iktidarı” yaşlanmadı, Kürdü, Sünnisi, Alevisi, solcusu ve sağcısıyla “muhalefeti” de yaşlandı.
İktidarda ve muhalefette aynı yaşlanma ve eskime ortaya çıktı, ikisi de “eski” alışkanlıklarının içinde kurumaya başladılar.
Bu anayasa referandumu “mitoz bölünmeyi” tetikledi.
Referandumdan dolayı bölünmüyoruz, “referandum” bu bölünmenin “gözle görülür” hale gelmesini sağlıyor sadece.
Kürtler kendi içinde bölünüyor, Sünniler kendi içinde bölünüyor, Aleviler kendi içinde bölünüyor, solcular, sağcılar kendi içinde bölünüyor.
Bu “yeni” bölünme bizim “eskiyen” dilimizi de zorluyor.
Biz, Türkler ve Kürtler “ayrımına” alışmışız mesela.
Bugün bu referandumda “Kürtler” dediğimizde hangi Kürtlerden bahsediyoruz?
Karşımızda tek bir blok halinde Kürtler yok.
BDP gibi, PKK gibi bu referandumu “boykot” etmeyi öneren Kürtler var.
Çok sayıda “sivil toplum kuruluşları”, politikacıları, aydınlarıyla anayasa değişimine “evet” diyen Kürtler var.
Hepsi Kürt ama bir “mitoz” bölünmeyle iki ayrı hücrenin içinde birbirlerinden ayrılıyorlar.
Aynı durum Sünni dindarlar için de geçerli.
AKP gibi, Numan Kurtuluş’un Saadet Partisi gibi değişime “evet” diyen Sünni dindarlar var.
Erbakan ve ekibi gibi değişime “hayır” diyen Sünni dindarlar var.
İkisi de Sünni ve dindar ama iki ayrı hücrenin içindeler şimdi.
MHP gibi “hayır” diyen “milliyetçiler ve BBP gibi “evet” diyen “milliyetçiler” var.
Ali Balkız gibi “hayır” diyen Aleviler, Salman Kaya gibi “evet” diyen Aleviler var.
İki “ayrı” hücrenin içindeki “organizmalar” aynı ama fikirleri tamamen farklı.
Bu farklılık sadece bu “referandumla” sınırlı kalmayacak.
Bundan sonraki birçok tartışmada biz bu “mitoz” bölünmeyi hep göreceğiz.
Sorunları “alıştıkları” şekilde çözmeye çalışan iktidar ve muhalefet bir yanda kümelenecek, sorunlara yeni çözümler arayan iktidar ve muhalefet diğer yanda.
Bu, “iktidar ve muhalefet” arasındaki anlaşmazlıklar ve çatışmalar bitecek anlamına gelmiyor.
Çatışma sürecek ama bir “hücrede” bu çatışma yepyeni bir dil ve yepyeni bir boyut kazanacak, öbürünün içinde eski dil ve eski anlayış görülecek.
“Çatışma ve mücadele” biçimi değişiyor.
Şiddetin, öfkenin, intikamın, meydan okumanın, ezmenin, “ben sana gösteririm” babalanmalarının yerini, “eşitliği ve özgürlüğü” isteyen, çözümü akılla arayan bir anlayış gelecek.
Silahın yerine aklı koyan bu yeni “oluşum” bir başka bölünmeye de gebe olabilir, Kürtler ve Türkler olarak da bölünebilir bu yeni hücre ama böyle bir bölünme olsa bile bu, ölümü değil huzuru ve mutluluğu arayan bir bölünme olur.
Bu toplum yaşlanmış, eskimiş ve yok olmanın kıyısına gelmişti, kuruyup ölebilirdi ama büyük bir “hayatiyet” göstererek yepyeni bir bölünmeyle canlanıyor şimdi.
Irka, dine, mezhebe değil fikre ve yönteme dayalı bu bölünme beni çok umutlandırıyor.
Yenileniyor ve tazeleniyoruz.