Gerçekler ve zorlanma
Bir partinin iki tür destekçisi vardır.
Birincisi, fikirsel bir ortaklıktan dolayı destekleyenler, fikirleri arasında farklılıklar belirdiğinde onlar o partiyle yollarını ayırırlar.
Bir de gönülden destekçileri, o partiyle bir gönül bağı kuranlar.
Onlar kolay kolay kopamazlar partilerinden, fikirleri arasında farklılıklar çıksa, destekledikleri partileri hata yapsa bile bu gerçekleri epeyce bir süre görmezlikten gelmeye uğraşırlar, mazeretler bulurlar, gerçeği yok sayarlar.
AKP’ye gönül veren çok insan var.
Onların son zamanlardaki gelişmeler karşısında zorlanmalarını anlıyorum.
Gerçekler, onların görmek istediği tablodaki gibi değil artık.
Anlıyorum ama gerçekleri saklamanın, gerçekleri inkâr etmenin, gerçeklerin üstünü kapamaya çalışmanın da kimseye bir yararı yok.
Medyada yazan AKP’li dostlarımız da dâhil birçok insanın bu yeni gerçekler karşısındaki tavrının “objektif” olup olmadığını anlamalarının çok kolay bir yolu var.
AKP’nin yaptığı herhangi bir eylemi askerî vesayet zamanında generaller yapmış olsaydı, ne derlerdi bir düşünsünler bence.
BDP Eşbaşkanı Demirtaş, askerî vesayet zamanında çıkıp “dört yüz kilometrekarelik bölge PKK’nın denetiminde” deseydi, neler söyler, neler yazarlardı?
Böyle bir test, kendi tavırlarının haklılığını ya da haksızlığını onlara daha net gösterir.
Dürüstlük, tuttuğunuz partiye zarar veriyorsa, gerçekleri söylemek tuttuğunuz partinin aleyhineyse, dürüstlükten vazgeçmek yerine dürüstlüğün neden o partiye zararı dokunduğunu sorgulamak hem tuttuğunuz parti için, hem de ülke için daha faydalı olur sanıyorum.
Otuz yıllık savaş süresince ben ilk kez PKK’nın böyle geniş bir alanı denetimine aldığını duyuyorum.