Karmaşa
Kırk yaşında.
Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu, İngilizce biliyor, gazetecilik yapmış, hamamlar üstüne epeyce lirik bir üslupla kitap yazmış.
Saat beş buçukta, kaldığı hücre evini basan polislerin üstüne el bombası atıyor, dışarı çıkıp öldürdüğü polisin telsizini alıyor.
Telsizden polise sesleniyor.
Ben bugün öleceğim.
Ölümü böylesine kararlı şekilde göze almasının nedeni ne?
Kendi sözlerine göre kardeşlik.
Ama kendisini çeken bir TV kameramanına ateş edip olaylarla hiç ilgisi olmayan on altı yaşındaki bir aşçı yamağını vurmaktan da çekinmiyor.
Değişik bir insan portresi bu.
Duygularını ve düşüncelerini bizim gibi sıradan insanların kolayca kavrayamayacağı biri.
Ölmeye ve öldürmeye bu kadar yakın durmasını, gözünü kırpmadan insanları öldürebilmesini, ölüme bu kadar kararlı bir şekilde gitmesini ve orada yaşanacak facianın dünyaya kardeşlik getireceğine inanmasını açıklayabilmek zor.
Onu, daha önceki yıllardan tanıyanlar, böyle silahlı işlerle pek ilgisi olmadığını söylüyorlar.
Hayatının bir yerinde bilmediğimiz bir kırılma yaşanmış ve kitap yazarı kendisi de dahil kimseye acımayan silahlı bir eylemciye dönüşmüş.
Üstelik, henüz belgeleri ortaya çıkmayan bazı iddialara göre Ergenekon sanıklarıyla da ilişkisi var.
Girdiği çatışmada ölmeden önce onların izinden gidiyorum dediği isimler ise solcu olarak tanınan isimler, bir solcu neden bir generalin darbe yapabilmesi için çalışan bir örgütle işbirliği yapıp, onlar için ölür ve öldürür?
Hayatın daha güzel olmasını ancak ölümle sağlayabileceğine böylesine güçlü bir şekilde inanır?
Bunların cevabını bilmiyoruz.
Böyle büyük altüstlerin yaşandığı dönemlerde insanlara bunaltıcı gelen hayatın bireysel terörü kışkırttığı bilinen bir gerçek ama gene de kimlerin bu yola saptığını, onların ruh hallerini, düşünce mekanizmalarını keşfetmek sıradan insanlar için pek mümkün değil.
Derin bir karanlığa dalabilmek gerekiyor bunun için.
Belki uzun bir süre daha buna benzer olaylarla karşılaşabileceğiz.
Bu tür insanları bulup onları eylemlere sevketmekte mahir birilerinin, bu ölüme yakın, hayata uzak çaresizleri kışkırtmaları kolay kolay bitmeyecek.
Bunları sona erdirebilmek, hayatı toplum için bir umuda çevirmekle ve bu insanları kışkırtan derin yapıları ortaya çıkarmakla mümkün olacak herhalde.
O derin yapıları ortaya çıkartmak konusunda önemli adımlar atılıyor.
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Milliyet gazetesinden Tolga Şardanın alkışlanması gereken bir gazetecilik başarısıyla ortaya çıkardığı gibi savcılara sekiz saat ifade verdi.
Orgeneral Özkök, daha sonra her şeyi anlattığını söyledi.
Özkökün döneminde sonuçsuz kalmış iki darbe girişimi olduğu hatırlanırsa, bu her şeyin darbe girişimleriyle ilgili olduğunu, birçok emekli generalin bu ifadede adının geçtiğini tahmin edebiliriz.
Belli ki o darbe girişimleri şimdi ciddi biçimde sorgulanıyor.
Bu, darbecilerin de yargılanacağı anlamına geliyor.
Sadece darbecilerin yargılanması, gerçeklerin ortaya çıkması bile bu ülkede terörü denetim altına almak yolunda önemli adımlar atmamızı sağlar.
Özkökün açıklama yaptığı gün Ergenekonla ilgili deliller de avukatlara dağıtıldı ve medyaya açıklandı.
Klasörlerce delil var ortada.
Ergenekon yok diyenler arasında böyle söylemeyi bir görev olarak üstlenmiş olanlar belki hâlâ yok canım öyle Ergenekon diye bir şey demeyi sürdürecekler ama seslerinin artık pek cılız çıkacağı, iyice fanatikleşmemiş kimseyi de inandıramayacakları açık.
Bulunan cephanelikler, günlükler, kayıtlar, ilişkiler şimdi de genelkurmay başkanı düzeyindeki tanıklıklar, Ergenekon konusunda körleşmek için özel bir kararlılığı olmayan herkese gerçekleri gösterecek.
Belli ki ülke çok önemli bir dönemeçten geçiyor.
Türkiyeyi kanlı bir bataklığa çevirmeye ahdetmiş gruplar birer birer gün yüzüne çıkartılıyor.
Yakın geçmişimizle hesaplaşıyoruz.
Kendi ikbali için bütün ülkeyi yakmaya hazırlanmış olanlar delillerle, tanıklarla yargı önüne sevk ediliyor.
Emniyet Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu geçen hafta Neşe Düzelle yaptığı söyleşide, Ergenekon çok sıkışırsa yeni eylemler düzenleyebilir demişti.
Dün yaşadığımız çatışma belki de o sıkışmanın işaretiydi.
Bu son çırpınmanın sonucunda bir başkomiserle genç bir delikanlıyı kaybettik.
Bir eylemciye dönüşmüş eski bir yazar ortalığı kana buladı.
Görüntüler acıklı ve ürkütücüydü.
Ama artık bu işlerin sonuna yaklaşıyoruz.
Gerçekler birer birer ortaya çıkıyor.
Bu ülkenin zirvelerine kadar tırmanmayı başarmış bazı insanların kendi ülkelerini kana bulamak için yaptıkları artık gözler önüne seriliyor.
Ama dikkati elden bırakmamak gerekiyor.
Hiç unutmayın ki yakalanan balinaların kuyruk darbeleri, sonucu değiştirmese de kurbanların sayısını artırır.