Maalesef, Daha Çok Hak Vereceksiniz!
“Netflix Akit’e hak verdiriyor” diyor yazar.
Kendisine kalsa bunu yapmak istemezdi belki, fakat işte şu muzır Netflix yok mu…
Neden Akit’e hak vermek zorunda kalıyor peki?
Akit, “yobaz” diye yaftalanmak pahasına ahlak dışılığı açık olan konularda duyarlılığını gösteriyor; arkadaşın kendi yazdığı gazete aynı konularda kılını bile kıpırdatmıyor da ondan…
Bu konuda ne söylemiş Akit?
Demiş ki: “Netflix dizilerinde alenen eşcinsellik propagandası yapılıyor ey ahali!
Varsa çoluk çocuğunuzu, yoksa kendinizi ve yakın çevrenizi bu kirli propagandadan koruyun!“
Kötü mü yapmış bunu söylerken?
Bilakis doğrusunu yapmış.
Bu konuda hassasiyeti olan insanları uyarmak sadece Akit’in görevi değil ki!
Bırakın tüm Akit ailesinde yazılıp çizilen sayısız metni, yalnızca bu köşede dahi yüzlerce uyarı yazısı yazıldı bu tür konularla alakalı.
Dizi isimleri vererek, dizilerin arkasındaki senarist çetelerini göstererek, kültür endüstrisinin örtülü operasyonlarından söz ederek, gizli mesajları deşifre ederek yapmaya çalıştık bunu.
Aileyle, elde kalan son değerlerle, cinsel kimliklerle ilgili sürdürülen alt yapı dönüşümünü haber verdik okuyucumuza.
"Ekran bir torna tezgahıdır, karşısına oturduğunuzda işlenmekten kaçmanız olanaksızdır” dedik…
“Ekran, zihinleriyeni tüketim ve yaşam alışkanlıklarına uygun bir biçimde kodlayarak sosyolojiyi değiştirmeye çalışıyor. Sosyolojiyi değiştirerek geleceği ellerimizden almak istiyorlar” dedik…
Fakat ne dendi bütün bunlara karşın.
“Yobaz bunlar!”
“Bunlar sanattan, filmden anlamazlar!”
Yani “Köyün delisi” muamelesini gördük, görüyoruz…
Fakat iş, Netflix’teki sansürsüz eşcinsellik sahneleriyle arkadaşların ahlaki eşiklerine dayanıp ayyuka çıkınca, hafif yollu “bu kadar da olmaz” demeye başladılar.
Siz, kendi ahlaki limitiniz aşıldığında bağırıp çağırmakta haklı, biz ahlaki teamülleri de hesaba katarak bir şeyler yazdığımızda “yobaz” oluyoruz öyle mi?
Ve bize bir şey daha söylüyordu arkadaşlar.
Ne diyorlardı bizi eleştirirken?
“Beğenmiyorsan izleme kardeşim!”
Demek ki neymiş, “Beğenmiyorsan izleme!” demekle olmuyormuş.
“Beğenmiyorsan izleme!” insanları üç maymunu oynamaya davet etmekmiş…
Fakat şunu eklemeden de geçemeyeceğim.
Konu Netflix olunca durum biraz değişiyor.
Nihayetinde ücretli bir platformdan söz ediyoruz.
Yani, ancak parasını ödeyenler izleyebiliyor burayı.
Eğer bu arkadaşlar hareket noktalarında samimilerse ücretli platformlardan önce kamuya açık kanallara, yani çoluk çocuğun kolayca, ailesiyle birlikte izleyebileceği kanallara ve o kanalların yayın politikalarına iki çift laf etmeliler.
Her akşam şiddetin, erotizmin, magandalığın, görgüsüzlüğün, kıt akıllılığın bin bir türlüsü yayınlanıyor bu kanallarda. Hem yasaya hem de ahlaka aykırı içerikler izletiliyor seyirciye. Bunun etkisi Netflix ile mukayese bile edilemez!
Bakın sizlerle RTÜK’ün yayınladığı bir istatistiği paylaşayım.
Türkiye’de eğitici televizyon programları en az 12-19 yaş grubu tarafından izleniyor.
Peki neredeyse okulda geçirdikleri sürenin yarısı kadar ekran başında vakit öldüren bu çocuklar eğitici program izlemiyorlarsa, ne izliyorlar?
Dizi filmleri elbette…
RTÜK istatistiği böyle söylüyor.
En çok dizi film izleyen bölgeler ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri…
Bu bölgede Netflix üyelik oranı en fazla ne kadar olabilir ki?
Evvela ekranlardaki eşcinsel jüri üyelerinin olduğu müzik, yemek programlarına, eşcinsel tiplerin içine itina ile yerleştirilerek sempatikleştirildiği romantik komedilere ve maganda kültürünün katalizörü olan dizilere dikkatleri çekelim, olmaz mı?
İnsanların öldürüldüğü, yaralandığı, tecavüze uğradığı, cinsel şiddet gördüğü, katillerin kahraman ilan edildiği ve insanları kötülüğe çağıran hikayeler de ahlak dışıdır.
Bu ahlaksızlık ücretsiz, üstelik herkese açık bir şekilde yayımlanıyorsa buna nasıl kayıtsız kalınabilir? Bu bakkalda satılan dinamit kadar tedirgin edici bir şeydir. Yokmuş gibi davranamaz, “almasınlar” diyemezsiniz. Siz veya çocuklarınız almasa bile hormonlarıyla düşünen birileri illaki alacaktır ve birileri aldığı takdirde de güvende olmanız artık imkansızdır…
Bayburt’un Demirözü ilçesindeki duvara bile yağlı boyalı kocaman harflerle “Çukur” dizisi sloganları yazılıyorsa, taşranın pırıl pırıl gençleri bile o vahşet banyosunda yıkanıyorsa siz gerisini düşünün…
Hamile kediyi tutup pitbull’un önüne atmaktan keyif alan ergen çocuklar yetişiyorsa ve bırakın kediyi, insan öldürmekten bile üzüntü duymayacaklarını ilan ediyor, dizi film karakterleri gibi pişkince racon kesmeye devam ediyorlarsa sadece korkmayın, titreyin de…
Çünkü bu çocuklar olabilecek en zalim, en düzenbaz, en ahlaksız karakterlerle özdeşleşme imkanı- buldular-buluyorlar dizileri izledikçe.
Titrerken bu durumun kaynağına da inin lütfen; bu tabloda izlenerek öğrenilen şiddetin, gayri meşru ilişkilerin payının ne olduğunu da düşünün.
En nihayetinde Netflix in abone sayısı iki yüz bin bile değil.
Ancak dizi film izlemeyen, belgesel veya kültür programları izleyen, internet dizilerine mesafeli aile oranı ne kadardır ki koca ülkede?
Asıl tehlike burada saklı…
Tutarlıysanız buraya da bekleriz…