Stok deyince hep CHP gelir aklıma!
Halının altına süpürme nedir, bilirsiniz... Odaya baktığınızda her taraf süpürülmüş ve tertemiz görünür... Ama, bir köşesinden halıyı kaldırıp da baktığınızda; ne kadar toz ve çöp varsa, halının altındadır!..
Peki, bu durumda ev temiz mi sayılmalıdır?.. Elbette değil... Çünkü pislik, halının altındadır... Yani gizlenmiş, örtbas edilmiştir...
Şu anda kartel medyasının yapmaya çalıştığı da o...
Olayı biliyorsunuz...
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesine 4 bin yıl yetecek ilaç alındığı yönündeki iddialar, dünkü bütün gazeteler ve televizyonlarda yer aldı... Kimi ilaç vurgunu dedi, kimi de devlet işte böyle soyuluyor başlığını kullandı... Biz; bu olayın ihale değil, ihanet olduğunu ifade ettik... Çünkü, eğer iddialar doğru ise; bu gerçekten ihanettir!..
Öyle ya, o ilaçlara verilen para, devlet tarafından ödeniyor olsa da, milletin parasıdır!.. Yok ve yoksul milletin... Gariban milletin!.. Kimisi kuru ekmeğe talim eden milletin...
Bugünkü 1. sayfamızda sürmanşetten verdiğimiz haberde de görüleceği üzre, general yakınlarının çürük raporu alarak askerlik yapmadığı bu ülkede; hem vergi veren ve hem de askerlik yapan milletin!..
Çoğu kullanılmayan ve binlercesi çöpe atılan o ilaçlarda, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı da var!..
Kimbilir, belki de çöpe atılacak o ilaçlara bu kadar para ödenmeseydi, o paralarla yetimlere mama alınacak ve belki de aç kalmayacaklardı!..
DOÇ. DR. SAİT ALAN ANLATIYOR!
Ama, ne olmuş?..
Dicle Üniversitesi Rektörü Fikri Canoruç döneminde öyle ilaçlar alınmış ki, ihtiyacın çok çok üzerinde!..
Hastane Başhekimi Doç. Dr. Sait Alan, yapılan vurgunu önceki gün şöyle açıklıyordu:
Hastanede Bactrim ilacı bir yılda 74 adet kullanılmışken, 2 bin adet alınmış. Yani 27 yıl yetecek kadar alım yapılmış.
Açık kalp ameliyatında kullanılan anestezi ilacı Rapifen 2008'de sadece 1 tane kullanılmışken, tam 4 bin adet alınmış. Yani 4 bin yıl yetecek kadar Rapifen ilacı alınmış.
Steril 900 bin adet ve steril olmayan 1,5 milyon olmak üzere toplam 2 milyon 400 bin adet eldiven alınmış. Firmanın yetiştiremediği 1 milyon kadar eldiven teslimatını ise iptal ettik.
850 bin şişe serum alınmış.
Tansiyon ilacı Karvezit ise 152 yıllık ihtiyacı karşılayacak miktarda alınmış.
Durun, daha bitmedi...
Doç. Dr. Sait Alan, çöpe gidecek bu ilaçların maliyetini de şöyle dile getiriyordu:
Miadı geçenleri belirledik. Eldeki mevcut ilaçları gördük. Yıllık ihtiyacımızı bildiğimiz için fazla olanları belirledik. Şu anda miadı geçmiş 14 bin adet ilaç ile 8 bin 500 adet medikal malzeme var. Bunlar çöpe gidecek. Bunların maliyetinin net rakamını çıkarmak zor ama milyonlarca TL'yi buluyor
Öyle bir savurganlık, öyle bir israf ve vurgun ki; ilaçları koyacak yer bile yokmuş, iyi mi?..
Buyrun, Doç. Dr. Sait Alanı dinleyelim:
Önceki yönetimlerin aldığı ilaçları koymak için ondan fazla depomuz yetmeyince bazı laboratuvar ve derslikleri depoya çevirdik. Gelecek olan bazı alımlar için de firmalara Sizde kalsın, daha sonra elimizdekiler bittikçe alırız dedik. Bazı firmalar ise teslim etmeleri gereken ilaçları çabucak bize vermek istiyor. Onlar da 'nerede tutalım?' diyorlar. Yani firma da bunları koyacak yer bulamıyor.
BEN, BÖYLE VURGUN DUYMADIM!
Ne yalan söyleyeyim; son yıllarda sağlık ve ilaçlara yönelik çok operasyona tanık oldum...
Meselâ, Ağrıda düzenlenen Sağlık operasyonunda doktor ve eczacıların çete suçlamasıyla gözaltına alındığını!..
İstanbul ile birlikte 6 ilde düzenlenen operasyonlarda hastane çöplerinden ilaç toplayıp, piyasaya süren 50 kişinin gözaltına alındığını!..
Sinopta Gündoğusu adı verilen operasyonda yakalanan ve ilaç yolsuzluğu yaptıkları belirlenen 31 kişinin tutuklandığını!..
Şanlıurfada Sağlık karnesi kiralayan çetenin 1 milyon liralık vurgun yaptıklarını!.. İstanbulda 15 eczaneye dolandırıcılık suçlamasıyla baskın yapılıp, 20 kişinin gözaltına alındığını!..
Kaçak ilaç şebekesine Zakkum operasyonu düzenlendiğini!.. Aralarında doktorların da bulunduğu 63 kişinin iksire yakalandığını!.. Son kullanma tarihleri geçen 4 kamyon ilaçın elegeçirildiği Acı İlaç operasyonlarını!..
Erkek hastalara sezaryenle doğum yaptıran ve ölüler adına reçete düzenleyen bir çetenin Şifa 58 operasyonu ile yakalandığını!.. Kısacası; adları Beyaz önlük!.. Yan Etki 21... Çileli Yol ve Kaşe olan operasyonlarda çalıntı ilaçların, sahte sağlık karnesi düzenleyenlerin ve miadı dolmuş ilaçların elegeçirildiğini biliyordum...
Ama, dedim ya;
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde yaşandığı gibi bir israfı, stoku ve vurgunu ne duydum, ne biliyorum!..
Düşünebiliyor musunuz;
Zarar, milyonlarca lira!
CANORUÇU AKLAMA ÇABASI!
Gelin görün ki; kartel medyası, işte bu yolsuzluğu, işte bu stokçuluğu örtbas edebilmek için olanca gücüyle bastırıyor!..
En başta dediğim gibi;
Yaptıkları tek iş; pisliği halının altına süpürmekten ibaret!..
Zannediyorlar ki;
Pisliği halının altına süpürmekle etraf tertemiz olacak!..
Dün baktım, eski Rektör Prof. Dr. Fikri Canoruçu suçsuz gösterebilmek için, bin dereden su getiriyorlar!..
Neymiş; yeni Rektör Prof. Dr. Ayşegül Saraç, daha önce AK Partiden aday adayı olmuş da, şimdi geçmişin intikamını almaya çalışıyormuş!..
Neymiş; bu kadar ağır ithamlara maruz kalan Fikri Canoruç hakkında, bugüne kadar hiçbir suç duyurusu ve açılmış bir dâvâ yokmuş!..
Kartel televizyonlarının dünkü haberlerinde aynen şöyle deniliyordu:
Suç duyurusu yok!..
Açılmış dâvâ yok!..
Kendi kendime şüpheye düştüm... Acaba dedim, Kartelin söyledikleri mi doğru, yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum?
Eski defterleri karıştırınca gördüm ki, resmen ve alenen kartel yalan söylüyor.
Çünkü suç duyurusu da var, halen devam eden bir dâvâ da!..
REKTÖR CANORUÇLA İLGİLİ HABERLER!
Buyurun; tarihleri ve başlıklarıyla birlikte gazetelerde yer alan haberlere birlikte göz atalım:
VAKİT - 28.10.2005 - Dicle Rektörü de yolsuzluk sanığı - Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Merkez Laboratuvarı'na malzeme alımında usulsüzlük yapılarak üniversitenin zarara uğratıldığı iddiasıyla, Rektör Prof. Dr. Fikri Canoruç'un da aralarında bulunduğu çoğunluğu öğretim üyesi 19 kişinin yargılanmasına devam edildi.
Diyarbakır 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuksuz sanıklar Prof. Dr. Ömer Mete, Mahmut Arıkan, Kazım Babaoğlu ve Mehmet Özaydın hazır bulunurken, diğer tutuksuz sanıklar Rektör Prof. Dr. Fikri Canoruç, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Eralp Arıkan öğretim üyeleri Ramazan Çiçek, Sait Çelik, Vural Güven, Aziz Burtan, Ali Kelle, Prof. Dr. Recep Işık, öğretim üyeleri Süleyman Daşdağ, Mithat Bahçeci, Mehmet Yusuf Çelik, Abdurrahman Kaya ile üniversitede görevli Osman Şeker, Ali Efe ve Adem Bayram duruşmaya katılmadı.
YENİŞAFAK-17.03.2007- Rektör Canoruç yargılanacak- Danıştay 1. Dairesi, Dicle Üniversitesi Rektörü Fikri Canoruç ile rektör Yardımcısı Zülküf Gülsünün arazi karşılığı lojman yapımı ihalesinde mevzuata aykırı olarak kum çıkarılmasına izin vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları gerekçesiyle yargılanmalarına karar verdi.
HÜRRİYET- 10.07.2007- Dicle Rektörüne 3 yıl istendi- Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fikri Canoruç ile Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zülküf Gülsünün, üniversite arazisinde yapımı devam eden lojman inşaatında görevini kötüye kullanarak haksız çıkar sağladıkları iddiasıyla 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmalarına başlandı.
VAKİT- 13.10.2006- Üniversitede bedava Cumhuriyet reklamı- CHPli Çankaya Belediyesinin sosyal tesislerinde her hafta sonu bedava dağıttığı Cumhuriyet gazetesine bir kıyak da Dicle Üniversitesinin yaptığı belirlendi. Fikri Canoruçun rektörü olduğu üniversite, resmi internet sitesi aracılığı ile Cumhuriyetin reklamını yapıyor. Dicle Üniversitesinin resmi internet sitesinde Cumhuriyet gazetesinin rektör Canoruç ile ilgili yaptığı bir haber yayınlanıyor.
AKAYDIN DA CHPLİ DEĞİL Mİ?
Herhalde bu kadar yeter!..
Gördüğünüz gibi;
Sadece suç duyurusu değil, yürüyen bir dâvâ bile var!..
Ama kartel onları görmüyor!..
Olayı örtbas etmekle kalmıyor, yeni rektör Prof. Dr. Ayşegül Saraça çamur atmaya yelteniyor!..
Neymiş, AK Parti aday adayıymış!..
Eee, ne olmuş yani;
Görev yaptığı dönemde iktidara karşı amansız bir mücadele veren, adeta militan gibi eylemler yapan ÜAK Başkanı ve aynı zamanda Akdeniz Üniversitesi Rektörü olan Mustafa Akaydın da, şu anda CHP Antalya Belediye Başkan Adayı değil mi?..
Peki; Prof. Dr. Fikri Canoruçu Dicle Üniversitesi Rektörlüğüne, hem de 2 dönem üst üste atayan Cumhurbaşkanı A.N. Sezer hangi partiden?.. Herhalde, AK Parti, Saadet veya BBPden değil!..
Ya CHPlidir, ya DSPli!..
Kaldı ki, Sezerin CHPnin Çankaya Şubesi gibi çalıştığına bütün Türkiye tanık olmuştur!..
STOKÇULUK CHPNİN GENİNDE VAR!
Stokçuluğa gelince... Bana öyle geliyor ki, bu alışkanlık da CHPnin genlerinde var!..
Bilirsiniz, CHP ile ilgili olarak, halkımızın, bugün bile dillerde olan çok özlü bir sözü vardır!..
Denilir ki;
Geldi İsmet, kesildi kısmet!
Sanıyorum, Şeflik dönemi CHP'sini bundan daha iyi anlatan söz yoktur!..
Çünkü halkımız;
En büyük kıtlık ve yokluğu Şeflik döneminde yaşamıştır!..
Elinde 4 koyunu olan adamın bile, 2'sini-3'ünü kaptırmamak için aylarca dağlarda yaşamaya mecbur kaldığı yıllardır o yıllar!..
Gaz ve tuzun bile bulunmadığı, sefaletin dizboyu olduğu, 40 dönümden az arazisi bulunan köylülerin bütün öküzlerine el konulduğu yıllardır o yıllar!..
Vurguncu ve stokçuların türediği, dönemin Başbakanı Refik Saydam'ın bile evinde çuvallarla stoklanmış mal bulunduğu yıllardır o yıllar!..
Vergisini ödemeyenlerin çalışma kamplarına sürüldüğü, bazılarının orada öldüğü, dönemin İstanbul Defterdarı'nın bile, Sinir sistemimizden Hitler'in isterik ürperişleri geçiyordu! dediği ağır vergilerin konulduğu yıllardır, o yıllar!..
Daha nice yokluk-yoksulluk ve despotizm altında ezilen halk, yaşadığı bu durumu bir tek cümlede özetlemişti:
Geldi İsmet, kesildi kısmet!
Gelin görün ki;
Gariban halkın, zulüm, açlık ve sıkıntı altında inlediği o yıllarda CHPliler bolluk içindeydi!..
Çünkü, stok yapıyorlardı!..
Hatta stok yapmakla kalmayıp, Başbakan Refik Saydam gibiler, bu stokları halka satıyorlardı!..
İşte bu yüzdendir ki;
Ne zaman stok ve vurgun denilse, o günlerin CHPlileri gelir benim aklıma!..
Hoş, bugünkü CHPlilerin de o günkülerden pek farkı yok!..
Onlar da ilaç stoklamışlar!..
Acaba niçin, kime ve kaça satacaklardı?!?..
Bereket saltanatları yıkıldı da, vurgun ortaya çıktı!..
------------------------
Rozet ve klozet!
Ne ilginç değil mi... Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçekin; tam da, Biz halkı doyuruyoruz, CHP ise yamyamları dediği gün ve hatta saatlerde; CHPnin Eyüp Belediye Başkan aday adayı Emin Atmaca, bir toplantı düzenleyip, CHPli Mehmet Sevigenin etik olmayan taleplerinden dolayı istifasını verdiğini açıklıyordu!..
Peki, neymiş Sevigenin etik olmayan talepleri?.. Emin Atmacanın iddiasına göre, Sevigen, kendisine demiş ki; Şuraya, şuraya, şu kadar bağış yap!
Mehmet Sevigen, bu iddiaları yalanlıyor... Elbette doğrulayacak hali yok!.. Kalkıp da; CHPli yamyamların beslenmesini istediğini söyleyecek hâli yok ya... Elbette inkâr edecek!..
Olan, CHPnin çarşaf açılımına oldu!.. Hani, yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış ya, CHPnin mumu sandığa kadar bile yanmadı!.. Bir şovdu, geçti!.. Bir malzemeydi, kullanıldı ve atıldı!..
Atıldı dedim de, aklıma geldi... Çarşaflı hanımların yakalarına takılan o CHP rozetleri ne oldu acaba?.. Çıkarıp atmasına attılar da, nereye attılar?..
O rozetleri herhalde klozetlere atmamışlardır!..