1999dan, 2009a... Laikçilerin Tunus hüsranı!
Bu ülke, her şey oldu, her ülkeye benzetildi... Kâh İrana benzetilip, Türkiye İran olmayacak, mollalar İrana! denildi, kâh Türkiyeyi Cezayire döndürtmeyeceğiz naraları atıldı... Biliyorsunuz; bir-iki yıl önce de, Türkiye Malezyalaşıyor denilmişti... Uzun lâfın kısası; Türkiye, her ülkeye benzetiliyordu ama, bir türlü kendisinin ne olduğu izah edilemiyordu... İzah edilemiyordu, çünkü Türkiye, hiçbir ülkeye benzemiyordu... Türkiyedekinin benzeri bir ceberrutluk, Türkiyedekinin benzeri bir dikta ve dayatmacılılık hiçbir ülkede yoktu... Pardon, Tunus hariç!.. Tunusta, tam da Türkiye benzeri bir laiklik uygulanıyordu!.. Hem de hoyratça ve despotluk derecesinde!..
İşte ben, 28 Şubat sürecinin zirveye vurduğu yıllarda, yani 15 Kasım 2000 tarihli Aynada, Tunus sana söylüyorum, Türkiye sen anla başlıklı bir yazı yazmış, Tunus ve Türkiyenin ne kadar da birbirine benzediğini örnekleriyle gözler önüne sermiştim.
BİZE ÇOK BENZİYOR NETEKİM!
O kadar bize benziyor ki, sanki hık demiş, burnumuzdan düşmüş!.. O kadar bize benziyor ki; bizim laikçiler, bu ülkeye gittiklerinde hiç yabancılık çekmediler.
O kadar sevdiler ki bu ülkeyi; döndüklerinde çarşaf çarşaf methiyeler düzdüler.
Daha önceleri;
Türkiye, İran olmayacak!
Türkiyeyi Cezayire döndürtmeyeceğiz derken ve de bir dönem heveslendikleri Suriyeleştirme sevdasından vazgeçerken, yeni sloganları şu oldu:
Tunus, ideal ve çağdaş bir ülke!.. Sokaklarında hiç başörtülü ve sakallı yok!..
Evet, böyle dediler... Dönüşlerinden birkaç ay sonra, yani 24 Ekim 1999da ise seçimler yapıldı Tunusta...
Resmî Sonuçları Ali Çavuş ilân etti:
Çok büyük liderimiz, biricik önderimiz Zeynelabidin Bin Ali, 3 milyon 287 bin seçmenden 3 milyon 269 binini alarak Cumhurbaşkanlığına yeniden seçilmiştir!
Kim mi bu Ali Çavuş?..
Tunusun İçişleri Bakanı!..
Bin Alinin aldığı oy oranı da, bizimkilere çok benziyor netekim!
Tam, yüzde 99.4!
KONUŞTURMA, SUSTUR!
Tunusla benzerliğimiz; sadece bunlarla da sınırlı değil... O kadar benziyoruz ki birbirimize, örnekler saymakla bitmez.
Tunusta bırakın rejime karşı çıkmayı, dudak bükmek bile zindanlarda çürümek için yeterli bir sebep!..
Öyle birileri dolaşıyor ki ortalıkta, anında temize havale!..
Yook;
Bizdeki gibi faili meçhul veya asit kuyuları yoluyla bitirilmiyor işler, orada özel serseriler mangası bitiriyor işi!..
Tabiî; onları da bul, bulabilirsen!..
Rejime direnip de, hayatta kalmayı başarabilenler ise, ya zindanlarda çürüyor ya da sürgünlerde sürünüyor!..
Ha, sahi;
Adalet sistemi de, pek yabancımız değil.
Her şey, Emir-komuta zinciri içinde kotarılıyor!..
Konuş, konuşabilirsen!..
LAİK BİR TUNUS, DİLSİZ BİR ULUS!
Peki; tüm bunlar niçin yapılıyor?..
İtalyan İstihbaratçı Fuluio Martinin dediği gibi, İslâm kâbusunu yok etmek için!
Etmişler de!.. Ama nasıl?..
Adının açıklanmaması şartıyla Fransız gazetelerinden birine konuşan bir öğretim üyesinin anlattıkları tüyler ürpertici... Bakın ne diyor öğretim üyesi:
Dünya değişiyor, ama Tunusta yaprak kımıldamıyor... İrticaya karşı savaş yapıyoruz derken, ülkenin DİLini kopardılar!.. Evet; irticayı bitirdiler, ama geriye DİLSİZ bir halk yığını kaldı!.. Her köşede, her adımda polis!.. Her taraf gizli kamera ve gizli mikrofon dolu!.. İnsanlar birbirleriyle konuşmaya bile korkuyor!.. Günümüzün Tunusu neye benziyor diye sorarsanız, cevabım çok basit:
Polis karakoluna!..
Gerçi ekonomik yönden canlanmalar oluyor ama; halk, düşünme ve düşündüğünü söyleme yönünden çağlar gerisine gitti!..
Evet; bizim laikçilerin Cezayire döneriz!.. İran gibi oluruz! deyip de asıl örnek almak istediği Tunus, işte bu!..
Bütün muhaliflerin susturulduğu bir Tunus!..
Ya da, dilsiz bir ulus!
Türkiye ile benzerliklerini özetle aktardığım Tunus, işte böyle bir ülke idi!..
Öyle bir ülkeydi ki;
Tunusun karnı tok, sırtı pek köpekleri bile Cezayire gidiyordu!.. Evet, ölümün kol gezdiği Cezayire!..
Aç kalma pahasına Cezayire gitmelerinin tek bir sebebi vardı;
Özgürce havlayabilmek!
İşte böylesine bir dikta, böylesine bir ceberrutluk vardı Tunusta!..
Peki, ya şimdi?..
TESETTÜRLÜ ÖĞRENCİLERE ÖDÜL!
Haftalık Gerçek Hayat dergisinin önceki gün piyasaya çıkan sayısında Hakan Albayrakın, Tunusta başörtüsünün dönüşü başlıklı yazısını okuyunca gördüm ki; Tunus, artık eski Tunus değildir!..
Hakan Albayrak, yazısına, iki sene önce okuduğu bir haberi aktararak başlamış:
Tunus Yüksek Mahkemesi, kamusal alanda başörtüsü takılmasını yasaklayan 102 numaralı kanunu anayasaya aykırı bularak geçersiz ilan etti...
Cumhurbaşkanı Zeynelabidin Bin Alinin ilk kez başörtülü bir üniversite öğrencisine ödül vermesi, Tunusta yeni bir sayfanın açıldığı şeklinde yorumlanıyor...
Devletin başörtüsüne yaklaşımındaki bu değişiklik, Zeynelabidin Bin Alinin büyük kızının tesettüre girmesiyle irtibatlandırılıyor...
Haberi aktardıktan sonra da;
Başörtülü hanımların sokaklarda bile devlet güçleri tarafından rahatsız edildiğini, bilhassa devlete ait binaların yakınından geçen başörtülü hanımların terörist muamelesi gördüğünü işite geldiğimiz Tunusla ilgili bu habere çok sevinmiş, ama doğru mu acaba? diye sormaktan da kendimi alamamıştım.
Deyip, geçenlerde Tunusa gittiğini yazmış...
İlk izlenimi şu:
Sokaklarda başörtülü hanımların haddi hesabı yok!
Sonra, Tunuslu bir dostu ile konuştuklarını ve onun söylediklerini aktarmış:
Sokaklarda başörtüsü resmen yasak değil idiyse de, devletin başörtüsüne tepkili olduğunu bilen pek çok kadın örtünme isteğini bastırıyordu.
O mahkeme kararı sayesinde bu psikolojik baskı kalktı ve tesettürde patlama oldu.
Üç-beş yıl öncesine kadar sokaklarda tek tük görülen başörtülü hanımlar şimdi yüzde 50yi, belki yüzde 60ı buluyor.
- Peki, üniversitelerde durum nasıl?
Kız öğrenciler artık başörtüsüyle okula gidebiliyorlar. Başörtülü hocalara da rastlanıyor artık. Yeni duruma alışamayan ve başörtülülere sorun çıkarmaya devam eden idareciler yok değil, ama genel olarak durum iyiye gidiyor. Ortaokullarda, liselerde bile başörtüsü var. Başörtülülere sadece sınavlarda müşkülat çıkarılıyor, ama zamanla bunu da aşacağız inşaallah.
(...)
Bu arada Başkan Zeynelabidin Bin Alinin kızını da sorayım. Örtündü diyorlar, doğru mu?
Evet. Birkaç sene evvel babası ve annesiyle hacca gitmişti. Orada örtündü ve bir daha da açılmadı.
Ailede büyük sorun olmuş.
Kızı sarayda bir odaya hapsedip Başörtüsünden vazgeçmezsen buradan çıkamazsın demişler. Fakat kız davadan dönmeyince onu olduğu gibi kabul etmek zorunda kalmışlar. Şimdi rahat. Dindar bir adamla evlendi. İslâmi bir hayat sürüyor. Şuradaki camiyi görüyor musun?
- Evet.
- Sabah namazlarını o camide kılar.
- Allah kabul etsin.
TÜRKİYE DE ÖZÜNE DÖNECEK!
Görüyorsunuz değil mi;
Tunusta köprülerin altından ne sular akmış!.. Tamam; NAHDA Partisi ve İslâmî hareketler üzerinde hâlâ baskı var, şuurlu Müslümanlar hâlâ siyaset yapamıyor, hâlâ bir dergi bile çıkaramıyorlar ama; Türkiyedeki laikçilerin örnek gösterip; İdeal ve çağdaş bir ülke!.. Sokaklarında hiç başörtülü ve sakallı yok dedikleri Tunusta büyük bir dönüş, büyük bir dönüşüm var!..
Dönüş... Öze dönüş!..
Ya Türkiye?..
Türkiye, hâlâ belediye otobüslerini bile kamusal alan gören CHPli belediyelerin elinde!.. Sadece CHPli belediyelerin değil, CHP kafasına sahip yargıçların elinde!.. O yargıçlar ki; oy kullanma salonlarını bile kamusal alan ilân edip, oralarda görev yapacak sandık müşahitlerinin de başı açık olmasını dayatıyor!..
O yargıçlardan bazıları ki;
Bazı komutan eşleri tarafından bizden-onlardan ayrımına tabi tutulup, bizden olanla iş bitirilmeye çalışılıyor!..
O komutanlardan bazıları ki; prostatları yüzünden çişlerini yapamaz haldeler ama darbe yapmaya kalkışırlar!.. Hem de; ruhunu darbenin cazibesine teslim etmiş gazetecilerle birlikte!..
Ama, nasıl ki Tunusta dönüş başlamıştır, inşaallah Türkiye de özüne dönecektir!.. Sırtındaki Ergenekon kamburundan kurtulduğu gün, belini doğrultacak ve özgürlüklere yelken açacaktır!..
Allahtan ümit kesilmez...
============
Baykal ve Ergenekon!
Öyle anlaşılıyor ki; Bay Deniz Baykalın Ergenekon Terör Örgütü ile ilişkileri avukatlık boyutunda kalmamış... Zaman zaman ikili ilişkiler içinde de bulunmuş!..
Nereden anlaşılıyor bu?.. Bir darbe taktisyeni gibi çalışan ve Ergenekoncuların gizli toplantılarına katılan gazeteci(!) Mustafa Balbayın günlüklerinden!..
Balbayın günlüklerine göre; Ergenekon Terör Örgütünün lider kadrosunda olduğu iddia edilen Emekli Org. Şener Eruygur; 13 Ocak ve 25 Nisan tarihlerinde iki defa görüşmüş Baykal ile!.. Birinde, gaz vermiş Baykala: Siz yüzde 65siniz!.. Bunlarla yılmadan mücadele!
Bir başka görüşmelerinde de; Baykal aramış Eruyguru!.. Sizde sarsılma var demiş!.. Eruygur da; Yok diye cevap vermiş!..
Artık; hangi olayda, nasıl davrandılar ise; Derken, onlar da öyle davrandılar diyor Eruygur!..
Hadi; Eruygurun her taşın altından çıkmasına alıştık da; Bay Baykalın bunlarla ilişkisinin avukatlıktan çok çok öte olduğunu görmek, gerçekten şaşırttı beni!..
Böyle bir ilişki, Sosyal Demokratlığın neresine sığar acaba?..