Bu kaza ve bu seçim, daha çook konuşulur
Şu yazıyı kaleme aldığımız saatlerde, sandıklar henüz açılmış, oy sayımı devam ediyordu... İlk sonuçlar elbette neticenin ne olduğunu göstermez... Ancak, yine de seçmenin eğilimi üç aşağı-beş yukarı belli gibiydi... Meselâ; İstanbul ve Ankarada Kadir Topbaş ile Melih Gökçekin kazandığı kesin gibiydi... CHP İzmir ve Çankayadaki varlığını devam ettirecek gibiydi... Görülen oydu ki; seçmen, Adaylara oy vermişti...
İl Genel Meclisi seçimlerinde AK Partiye oy veren seçmenin Belediye Başkanlığı seçiminde Sevdiği adaylara oy vermesi, aday seçiminin ne kadar önemli olduğunu ortaya koydu.
Gelen ilk haberler; kimin nerede oy kullandığı ve sandık başı olaylarla ilgiliydi... İlk haberlere göre; muhtarlık savaşları yüzünden sandığa kan bulaşmıştı... Sandık başındaki çekişmeler ve husumet yüzünden 6 kişinin öldüğü, 100ü aşkın kişinin yaralandığı bildiriliyordu ki; bu tablo, henüz demokratik olgunluğa ulaşamadığımızın bir göstergesidir!..
OY SANDIĞINDA GÜLLER AÇTI
Seçimle ilgili en önemli notlardan biri de, BBP Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlunun oy kullanacağı sandığa gül konulmasıydı... Gerçekten de; Muhsin Bey eğer yaşıyor olsaydı, oyunu Sivasta kullanacak ve gazeteler, kimin nerede oy kullandığını yazarlarken, onun da Mimar Sinan Mahallesindeki Hacı Mustafa Sabancı Lisesindeki 2187 nolu sandıkta oy kullandığını yazacaklardı...
Ama, takdir-i ilâhî işte... Muhsin Başkan, geçtiğimiz Çarşamba günü meydana gelen helikopter kazasında, Rahmet-i Rahmana kavuştu... 25 yıl önce; hapsedildiği Mamak Cezaevinin üşüten soğuk betonları üzerinde yazdığı şiirde de ifade ettiği gibi; Ulaşmak istediği Sonsuzluğun Sahibine ulaştı!..
ÖLÜMÜYLE BİLE TEBLİĞ YAPTI
Kaza ile ilgili sorular çok... Zamanlama ilginç!.. Kaza mı, suikast mı, sorularına verilen cevaplar farklı... Bunlara biraz sonra değineceğiz... Ancak, şunu hemen söyleyelim ki; kendisi güzel bir insan olan Muhsin Beyin ölümü de güzel oldu...
Öyle bir ölüm ki; son günlerinde, son nefeslerinde bile, sözlerinin tamamı tebliğ yüklüydü...
Meselâ, 19 Mart günü Karaman Seçim Bürosunu ziyareti esnasında sarfettiği şu sözler:
Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiçbirimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok.
Yani, ruh bir saniyeliktir.
Küf dedi mi gitti.
Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil.
Bir saniyenize bile hakim değilsiniz.
Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur.
Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz...
Dik duracağız, doğru gideceğiz!
Gerçekten de o; yaşadığı gibi inananlardan değil, inandığı gibi yaşayanlardan oldu...
Şahadet ederiz ki;
Fırıldaklardan olmadı!..
Düz yaşadı, düz yürüdü!..
Dik durdu, doğru gitti!..
Son günleri ve son nefeslerinde sarfettiği sözler de gösteriyor ki, imanla öldü!..
Ne mutlu, böyle ölebilene!..
Ne mutlu; ölümünü bile tebliğ vasıtası yapabilene... Ne mutlu ona!..
İLGİNÇ ZAMANLAMA VE SORULAR
Dedik ya, sorular çok,
Zamanlama ilginç!..
Kazanın meydana geldiği gün; aynı zamanda Ergenekon Terör Örgütü ile ilgili ikinci iddianamenin kabul edildiği gün!..
Bu iddianamenin kabul edilmesi demek; darbe girişimlerinde bulunan generallerin ilk defa sivil mahkemede yargılanması demek!..
İddianamenin kabul edilmesi demek; bugüne kadar darbelere boyun eğen Türkiyenin, ilk defa darbelerle yüzleşmesi ve darbecilere hesap sorması demek!..
Tüm gazetelerin, ertesi günkü sayılarında belki de tam sayfa yer verecekleri ve tüyler ürperten iddialar konusunda günlerce tartışacakları bir günde helikopter kazasının meydana gelmiş olması, zamanlama açısından son derece ilginç!..
Kafalardaki istifhamları arttıran bir başka gelişme de; kazanın duyulduğu ilk andan itibaren ortalığı bilgi kirliliğinin kaplaması!..
- Basit bir kaza olduğunu söyleyip, kazazedelerin hastaneye getirilmek üzere olduğu bilgisini yayanlar kimlerdi ve amaçları neydi?..
- Ve yine; ilk andan itibaren; helikopterden sinyal alınamadığı çünkü helikopterde sinyal verici cihazın bulunmadığı niye dikkatlerden kaçırıldı?.. Bu dikkat dağıtmada; sözkonusu helikopterin, Aydın Doğanın kızı Vuslat Doğan Sabancının kocası Ali Sabancıya ait Med Air şirketine bağlı olmasının bir rolü var mı acaba?
- Yener Yermezin işlediği iddia edilen Üzeyir Garih cinayeti esnasında, Garihin telefonunun Yermezin üzerinde olduğu ortaya çıkınca; 50 metrelik bir sapma ile telefonun yerini tesbit ederiz diyen ve gerçekten de, gelen sinyallerden Telefonun Hasdal Kışlasında olduğunu tesbit eden GSM şirketleri, bu defa niye çuvalladı?..
- Helikopter bulundu, yaralılar Kayseriye getiriliyor diyerek arama çalışmalarının geç başlamasına yol açanlar kimlerdi?.. Ortalığı bilgi kirliliği ile kirletenler, bilerek veya bilmeyerek Ergenekon Terör Örgütünün oyununa mı geldiler?.. Yoksa, asıl görevleri, yalan bilgilerle ortalığı kirletmek miydi?..
- Bu bilgi kirliliğine, verilen yanlış koordinatları da ekleyebiliriz... Koordinatların kuzeyi gösterdiği iddia edilip, aramalar kuzeyde sürdürülürken, helikopterin enkazı ve naaşlar nasıl güneyde bulundu?.. Hem de; ellerinde hiçbir cihaz ve koordinat olmayan köylüler tarafından?!?..
ERDOĞANDAN ARAŞTIRMA TALİMATI!
Bunlar gibi, daha nice soru var ki; insanlar, bunun cevabını merak ediyor.
Sadece insanlar değil, öyle anlaşılıyor ki; bu soruların cevabını Başbakan Tayyip Erdoğan da merak ediyor olmalı ki; Eğer varsa, kaza ile ilgili ihmal ve eksikliklerin ayrıntılı olarak araştırılması için talimat verdi... Erdoğan, hazırlanan araştırma önergesinin bugün Meclise sunulacağını da açıkladı!..
Düşünebiliyor musunuz;
İlk defa bir Hükümet, kendisi hakkında araştırma önergesi veriyor.
Acaba niye?..
Bunun iki sebebi olabilir:
- 1- Benim bu kaza konusunda herhangi bir ihmal ve eksikliğim yok diyebilmek için!..
- 2- Kamuoyunun kafasındaki istifhamlar, beni de düşündürüyor... Benim de şüphelerim var!.. Meclis bunları araştırsın ve gerçekler ortaya konulsun demek için!..
Gerek kaza ile ilgili haberleri, gerek kaza ile ilgili gelişmeleri aktarmak için yoğun çaba sarfeden Vakit, hiç kuşkunuz olmasın ki; bundan sonra da olayın takipçisi olacak ve karanlık noktaların aydınlığa kavuşması için elinden gelen çabayı gösterecektir!.. Kısacası sormaya ve cevap aramaya devam edeceğiz!..
Bu haftaki hasbihalimize burada son verirken; Muhsin Yazıcıoğlu ile dâvâ arkadaşları ve helikopter pilotu ile son nefesinde bile gazetecilik yapmaya çalışan İHA muhabiri meslektaşımıza Cenab-ı Allahtan rahmet, geride bıraktıkları ailelerine, arkadaşlarına ve sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ediyoruz...
Dün yapılan seçimlerin de, milletimize ve memleketimize hayırlı olmasını diliyoruz...
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle!