Tunceli Valisi değil de, CHP Valisi olsaydı!
Hani, şimdilerde empati diyorlar ya, bunun Türkçesi; ... gibi yapmak, ... gibi düşünmek yani kendisini başkasının yerine koymak demektir ya; sık sık ben de öyle yaparım... Evet, empati yapar, kendimi başkalarının yerine koyarım... Acaba onlar ne düşünür, bu durumda onlar ne yapardı? derim...
İşte bugün de, empati yapıp, kendimi Tuncelide yaşayan sıradan bir vatandaşın yerine koymak ve YSKnın kararına onların penceresinden bakmak istiyorum... Şu anda, bir gazeteci veya İstanbulda yaşayan bir vatandaş olduğumu değil, Tuncelideki bir kahvehanede oturan bir vatandaş olduğumu düşünüyor ve YSKnın kararına o kahvehaneden bakıyorum!..
YSKDAN VALİYE SUÇLAMA!
Önceki günkü kararında ne dedi YSK?..
Çoğu çarpıtma olan medyadaki haberler üzerine alelacele bir karar alıp, dediler ki;
"Tunceli Valisi'nin (Mustafa Yaman) YSK'nın seçimin düzenine ve dürüstlüğüne ilişkin kararlarını uygulamakta gösterdiği duyarsızlığın, idari disiplin yönünden gereğinin takdir ve ifası isteği ile İçişleri Bakanlığı'na bildirilmesi kararlaştırılmıştır!
Peki, Tunceli Valisi Mustafa Yaman ne yapmıştır ki, YSKnın kararlarına karşı duyarsızlık göstermekle suçlanmaktadır?..
Bu durum; YSKnın önceki gün 17.30da başlayıp, yaklaşık 2.5 saat süren toplantısından sonra yapılan yazılı açıklamasında şöyle dile getirildi:
"Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu yürütücüsü vakıflar ile bazı belediyeler tarafından seçmen vatandaşlara yasada belirtilen amacı aşar nitelikteki mobilya ve beyaz eşya dağıtıldığının görsel ve yazılı basındaki haberlerde yer aldığının anlaşılması üzerine, yine Kurulumuzca alınan kararda, bu yardımların seçmen oyunu etkilemeye yönelik olduğu (...)
Aksine hareket edenler hakkında Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunulacağı belirtilmiştir.
Bu kararımız sonrasında Tunceli ilimizde yardımlara devam edildiği, ayrıca Tunceli İl Özel İdaresi Binası'nda Cumhuriyet Başsavcılığı'nca bir siyasi partiye ait pankartların bulunması üzerine yeni bir soruşturma başlatıldığı anlaşılmıştır. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu'na göre faaliyette bulunan Vakfın Başkanı olan Tunceli Valisi'nin, YSK'nın seçimin düzenine ve dürüstlüğüne ilişkin kararlarını uygulamakta gösterdiği duyarsızlığın, idari disiplin yönünden gereğinin takdir ve ifası isteği ile İçişleri Bakanlığı'na bildirilmesi kararlaştırılmıştır."
KARARI YSK MI VERDİ, MEDYA MI?
Açıklamadan da anlaşılacağı üzere, YSKnın kararında, 2 olaydan söz edilmektedir!..
Bir: Seçim öncesi yardımlar!..
İki: Bir partinin bayrakları!..
İşte bu açıklamadan sonra, kendimi Tuncelide yaşayan bir vatandaşın yerine koyuyor ve YSK üyelerine Tunceliden sormak istiyorum:
Kartel medyası, hemen her olayda mahalle baskısından dem vurur!.. Peki, sizin bu toplantı ve kararınızda medya baskısının rolü olmuş mudur?..
Kartel medyası, seçim sath-ı mailine girdiğimiz günden bu yana, AK Parti muhalifi bir yayın politikası izlemekte ve yapılan her olumlu icraata bir kulp takmaya çalışmaktadır...
Meselâ, Tuncelide dağıtılan bulaşık ve çamaşır makinalarının verildiği evlerde su olmadığını, buzdolabı verilen evlerde de elektrik bulunmadığını ileri sürmüşlerdir!..
Buna karşılık;
Dağıtılan sobalardan hiç söz etmemişlerdir!..
Peki, sormak gerekmez mi;
Kış gününde buzdolabı mı dağıtılır? diye sorup, bunun bir ihtiyaç olmadığını söyleyen kartel; sobadan niye hiç söz etmedi?..
Hileleri ortaya çıkmasın diye mi?..
Ne yani;
Soba bir ihtiyaçtır da, buzdolabı, çamaşır ve bulaşık makinası bir ihtiyaç değil midir?..
Neyin ihtiyaç, neyin ihtiyaç olmadığına kartel medyası mı karar verecek, yoksa orada yaşayan vali mi?..
Hemen herkes kabul eder ki;
İhtiyaç, göreceli bir kavramdır!..
Çöldeki aç-susuz bir adam için, bir yudum su, bir lokma ekmek acil bir ihtiyaçtır!..
Meselâ ben, 1960lı yıllarda, bir kutu kibrite muhtaçtım ve bana veresiye kibrit vermeyen bakkalın oğlu ile kavga etmiştim!..
Dedim ya; ihtiyaç, göreceli bir kavramdır...
Zamana ve zemine göre değişir!..
Kimine göre, bir lokma ekmek zaruri bir ihtiyaçtır, kimi de kaymaklı kadayıf ister!..
Dolayısıyla; ihtiyacın ne olduğuna hariçten gazel okuyanlar değil, yaşayanlar karar verir!..
Haa, bir de, 2009 Türkiyesinde hâlâ CHP zihniyeti taşıyanlar karar verir!..
BİR CHP VALİSİ: NEVZAT TANDOĞAN!
Malûm... İsmet İnönünün tek şef, CHPnin de tek parti olduğu yıllarda, kaymakamlar ve valiler, aynı zamanda CHPnin il-ilçe başkanıydı!..
İşte bu valilerden biri de; Ankaradaki Tandoğan Meydanına ismi verilen Nevzat Tandoğandı!..
Nevzat Tandoğan, hem CHPnin Ankara İl Başkanıydı, hem de Ankara Valisi!
İş bu Nevzat Tandoğanın; 1944te Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş ile birlikte tutuklanan Osman Yüksel Serdengeçtiye şöyle hitap ettiği söylenir:
Ulan öküz Anadolulu, sizin milliyetçilikle, komünizmle ne işiniz var?.. Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz.
Sizin iki vazifeniz var:
Birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek, ikincisi askere çağrıldığınızda askere gitmek.
Nevzat Tandoğanın işte bu tavrı, tipik bir CHPli kafasını yansıtır!..
Öyle ya;
Bu ülkeye ne getirilecekse, onu da CHP getirir!..
Komünizm gelecekse CHP!..
Çarşafa özgürlük gelecekse CHP!..
Kuran kursu yapılacaksa CHP!..
Çarşaflıya dayak atılacaksa, CHP!..
Kuran kursu yıkılacak ise CHP!..
İşte şimdi de;
Halka yardım yapılacak ise, yine CHP!..
CHPye kalsa var ya;
Hmen herkes bir lokma, bir hırka yaşar ve bunun adı da sosyal demokrasi olurdu, iyi mi?..
Hayır, oturur bu anlayışı tartışırız...
Ama; bir yandan Tuncelide dağıtılan yardımlara seçim yatırımı der, bir yandan da kendin eşarp veya erzak dağıtırsan, sorarım sana;
Bu mudur dürüstlük, bu mudur tutarlılık?
Olayı duymayanlar için, özetle aktarayım:
CHP Sarıyer Belediye Başkan Adayı Şükrü Gençin seçim ofisi olarak kullandığı merkezden, bölge halkına sosyal yardım yapıldı. CHP Büyükdere Seçim İrtibat Bürosundan yapılan yardımlarda, vatandaşlara ortalama 10ar kiloluk siyah ve kapalı poşetler içerisinde erzak dağıtıldı. Sarıyerin tanınmış işadamlarından Armatör Hamit Tombanın dağıtıma sponsor olduğu belirtildi.
Şimdi, sormaz mıyım ben;
İstanbulda CHPnin erzak dağıtması, YSKnın ifadesiyle seçmen oyunu etkilemeye yönelik bir girişim olmuyor da, Tuncelide Valinin dağıttırdığı eşya ve erzaklar mı seçmeni etkilemeye yönelik oluyor?..
Ne desem boş!..
Kılavuzu kartel medyası olanlar, zaman zaman böyle kararlar veriyorlar işte!..
YSKNIN YASAK GEREKÇESİ VAR MI?
Şu gerçeğin altını, bir defa daha ve kalın çizgilerle çizelim:
YSKnın kararına gerekçe olarak gösterilen seçim yasakları arasında; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu yöneticileri, seçimlerden önce yardım dağıtamazlar diye bir hüküm yoktur!..
19 Marttan itibaren uygulanacak Seçim yasakları bellidir:
İlçe seçim kurullarınca gösterilecek yerlerden başka açık ve kapalı yerlerde toplu olarak propaganda yapılamayacak.
Başbakan ve bakanlarla, milletvekilleri yurt içinde yapacakları seçim propagandası ile ilgili gezilerini, makam otomobilleri ve resmi hizmete tahsis edilen vasıtalarla yapamayacak, bu maksatla yapacakları gezilerde, protokol icabı karşılama ve uğurlamalar, törenler yapılamayacak ve resmi ziyafet verilemeyecek, Başbakan ve bakanlar, seçimle ilgili çalışmalarında ve konuşmalarında bu kanun hükümlerine bağlı olacak. Başbakan, bakanlar, milletvekilleri ve adayların seçim propagandasıyla ilgili yapacakları gezilere hiçbir memur katılamayacak.
Lütfen dikkat;
Bu yasaklar da, 19 Marttan sonradır!..
Bir gerçek de şudur:
Türkiye 1944 yılında değil, 2009 yılındadır!..
Yani, valiler, o yıllarda olduğu gibi partinin valisi değil, artık devletin valisidirler!..
Tunceli Valisi Mustafa Yaman da; AK Partinin valisi değil, devletin valisidir!.. Devlet de, sosyal devlet ilkesi gereği; zaman ve zemin ayırt etmeksizin vatandaşa yardım yapmakla mükelleftir!..
Bu yardımın seçim öncesi veya seçim sonrası yapılmış olması hiç farketmez!.. Hele de, bu yardımlar parti ayrımı gözetmeksizin yapılıyorsa!..
SEÇİM DOLAYISIYLA KAPALIYIZ!
Kaldı ki;
Seçim öncesi yardım yapılamaz diye bir hüküm uydurulacak olursa; Fak-Fuk-Fondan, vakıflardan veya belediyelerin aşevlerinden hemen her gün bir tas çorba, sıcak yemek ve taze ekmek verilen vatandaşın hali nice olur acaba?..
Ne yani, o insanlara;
Kardeşim, seçim yasakları başladı!.. Bu yüzden kapalıyız!.. Sen şimdi git, seçimlerden sonra gel!.. O zamana kadar açlıktan ölür müsün, sokaklarda sürünür müsün, bilemeyiz!.. Bildiğimiz şu ki; YSK yasakları dolayısıyla aşevimiz kapalı... Seçim sonrasına kadar sana çorba, yemek ve ekmek veremeyiz!
Mi diyeceğiz?!?..
Hiç, böyle saçmalık olur mu?..
Ama, YSKnın kararını lastik gibi sündürürsen, böyle bir anlam, böyle bir yasak da çıkar!..
TUNCELİDEN BAKINCA BÖYLE!
Gelin görün ki;
Ne Fak-Fuk-Fon yöneticileri, ne vakıf idarecileri ve ne de kaymakamlar veya valiler, birer siyasî değildir!.. Hele hele, CHP döneminde olduğu gibi, CHPnin il veya ilçe başkanları hiç değillerdir!..
Dağıttıkları yardımların parasını AK Partili biri veya herhangi bir siyasî değil, Devlet veriyor!..
İşte bundan dolayıdır ki; Tunceli Valisi Mustafa Yamanı duyarsızlıkla suçlamak, onun hakkında suç duyurusunda bulunmak; demokrasiye de aykırıdır, sosyal devlet anlayışına da!..
YSKnın bu tavrı, bölge gerçeğine de aykırıdır!..
Öyle sanıyorum ki;
Bu karar hukuka da aykırıdır!..
Çünkü hukukta, böyle bir yasak yok!..
O halde, YSKnın yasağının ve suç duyurusunun yasal dayanağı nedir, gerekçesi nedir?..
Olaylara Ankaranın yüksek duvarları arkasından veya İstanbuldaki Medya Towerslardan bakınca, YSKnın kararında belki haklılık payı bulunabilir!..
Ama, Tunceliden hiç de öyle görünmüyor!..
Dayak açılımı tuttu!
CHP, bu işe çarşaf açılımıyla başlamıştı... Epey tartışıldı, ama pek inandırıcı bulunmadı. Sonra, Kuran Kursu açılımına giriştiler... Ne var ki; Sefa Sirmen; Bir odada Kuran öğretir, yanındaki odada içki dağıtırız deyince, bu açılım da, kapanımla sonuçlandı!..
CHP, seçim ataklarını sürdürüp, son günlerde Nevruz tatilinden filan dem vurmaya başlasa da, beklediği ilgiyi bir türlü bulamıyor!..
Bu ilgisizlikten olsa gerek; son zamanlarda iyice agresif oldu CHPliler!.. Öfkelerinden yanlarına yaklaşılmıyor!..
Kemal Kılıçdaroğlu gibi sakin görünümlü bir adamın inadına mı agresifleştiler, yoksa ilgisizlikten mi bilemiyorum!..
Ama, şunu çok iyi biliyorum: Diğer açılımları fiyaskoyla sonuçlanan CHP, dayak açılımında son derece başarılı!..
Baksanıza, hemen her gün bir dayak haberi ile gündeme geliyorlar!.. Muhabirimiz Hüseyin Kulaoğlunu tartakladıktan, çarşaf giymiş CHPli bir kadını patakladıktan sonra, bir yankesiciyi hırpalayıp, eline CHP bayrağı tutuşturduktan sonra, dün yeni bir haber geldi:
CHPliler, bu defa da kendilerinden yol isteyen bir ecza firması şoförünü dövdüler!..
Bravo CHPlilere... Önlerine kim çıkarsa dövüp deviriyorlar!..
Demek oluyor ki, dayak açılımı tuttu!..