TUZ KOKARSA
Tuz biz canlıların hayat kaynağıdır. Dünyayı kokuşup bozulmaktan koruyan tuz, turşu, peynir, zeytin gibi çok çeşitli gıdaların da bozulmadan saklanmasını sağlar. Tuz yiyeceklerin bozulmasını önlediği gibi, bizim vücudumuzu da korur. Ölçülü miktarda olmak şartı ile vücudumuzun da belirli miktarda tuza ihtiyacı vardır. Yediğimiz sebze ve meyvelerde de doğal olarak belirli miktarlarda tuz bulunur. Yiyeceklerin içersinde doğal olarak bulunan tuz miktarını hesaplamadan yiyeceğe bol miktarda tuz eklenebiliyor.
Biz toplum olarak tuzu ihtiyaç duyulandan çok fazla tüketiyoruz. Yetişkin bir insanın günde iki – dört gram arası tuz tüketmesi gerekirken bizim toplumumuzda günlük ortalama 12 – 16 gram arası tuz tüketilebiliyor. Bu miktar vücudun ihtiyacının 7 – 8 kat fazlası. Fazla miktarda tuz kullanmak vücuda bazı zararlar veriyor. Kronik böbrek hastalığı, kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, aşırı şişmanlık, vücutta ödem birikmesi, gözaltlarında şişme ve torbalanma, bacaklarda şişlik, ağrı ve ödem birikmesi, kan basıncının bozulması, bağırsakların temizliğinin önlenmesi ve ilerleyen dönemde bağırsakların yağ florasının bozulmasına, ardından hemoroid gibi bağırsak çatlamalarına sebep olabiliyor.
Tuz fazla kullanıldığında vücutta bulunan doğal bakterilerin çalışmasına mani olur. Vücudun ihtiyaç duyduğundan az kullanıldığında da vücutta bulunan bakteriler bozulup kokuşur, mide asitleri düzenli çalışamayacağı için yenilen yiyecekler hazmolunmaz. Yeterli miktarda tuz kullanmamak vücutta kemik erimesi, kalsiyum eksikliği, gerginlik ve sıkıntı hali, iştahsızlık, dikkat eksikliği, yorgunluk, baş ağrısı, ağız tadında bozukluk, yılgın, bitkin ve tükenmişlik hissinin yaşanması, sürekli susuzluk hissi gibi rahatsızlıklara sebep olabilir.
Tuz ölçülü ve bilinçli kullanılmalıdır. Tıp tarihinde tuz ilaç olarak da kullanılmıştır. Tuz az tüketildiğinde vücut öz suyunu dengeleyemez, çok fazla terler ve idrar boşaltır. Çok tüketildiğinde vücutta ödem oluşur. Kalın bağırsakta bulunan doğal bakterilerin ve K ve B vitamini doğal bakterilerinin oluşumunu engeller. Bu durum bağışıklık sisteminin çökmesine, halsizliğe, yorgunluk ve bitkinliğe sebep olur. Mide sağlıklı çalışamaz. Kabızlık, midede şişkinlik ve bağırsaklarda gaz oluşur, bağırsaklar tam temizlik yapamaz. Yenilen yiyecekler tam olarak hazmedilemez, bel çevresinde ve bacaklarda ölçüsüz ve dengesiz şişmanlığa, vücudun fiziki görünümünün bozulmasına sebep olur.
Tuzu dengeli tüketip tüketmediğimizi vücut etimizden anlayabiliriz. Vücutta sıkılık, sertlik ve gerginlik var ise, bu bizim tuzu aşırı tükettiğimizi gösterir. Etimiz çok gevşek, kas hareketlerimiz yavaş ve zayıf, reflekslerimiz yavaş ise, tuzu ihtiyaç duyulandan az tüketiyoruz demektir.
En sağlıklı tuz işlem görmeden doğal haliyle soframıza gelen tuzdur. Tuzun içinde 84 element bulunur ki bunlar vücudun mineral ihtiyacını karşılar. Bu gün piyasada tuzun yerini alan damağımıza tuz gibi tat veren farklı maddeler var. Bu sebeple tuzun da tadı tuzu kaçtı. Rafine edilmiş, kurutulmuş, fırınlanmış, beyazlatılmış tuzlar vücudun ihtiyaçlarını karşılayamaz. Çünkü doğal halde iken bulundurduğu 84 elementi rafine edildiği esnada kaybeder. Bu sebeple de işlem görmemiş sofra tuzu kullanmalıyız. Sofralarımızda sağlıkla kullanabileceğimiz işlem görmemiş, açık gri renkli doğal tuz, ninelerimizin turşu kurup, peyniri salamura yaptığı kalın tuzdur. Renginin beyaz olmayıp açık gri olması, doğallığının bozulmadığını ve içersinde 84 çeşit elementin bulunduğunu gösterir.
Tuz ile ilgili bilgileri sizlerle paylaşmaya gelecek yazılarımda devam edeceğim. Sağlıkla kalınız.