İNSAN BEDENİ KURAL DİNLEMEZ
Enerji Bakanlığının hazırlattığı 33 sayfalık bir rapora göre; insanımızın büyük bir kısmı ileri-geri saat uygulamalarından şikâyetçi ve memnun değil. Yaz veya kış saati uygulamaları adı altında saatlerin bir ileri bir geri alınarak beden saatlerinin değiştirilmesi sebebiyle beden stres yaşıyor. Bu yüzden de insanımızın çok büyük bir çoğunluğu bu saat değişikliklerini istemiyor, yaz saati uygulamasının sürekli uygulanmasını istiyor. İnsanlar bu değişikliği, ilmi ve bilinçli olarak değil, Allah’ın bedenlerine yüklediği doğal programın bir gereği olarak istemiyorlar.
Çünkü bedenimizin kullandığı bir Biyolojik Saat vardır. Bu saati biz ayarlayamayız, ayarını da değiştiremeyiz. Bedenimizin de bizim belirlediğimiz saate uymasını bekleyemeyiz. Çünkü bedenimiz zaman ayarlayıcı olarak yapay unsurları kabul etmez.
Bedenimiz Güneşin ve Ayın Dünya üzerindeki etkilerine göre hareket eder. Ülkemizde Ay ve Güneş Saati kaç ise, o saate göre yaşanmalıdır. O zaman bedenimiz Biyolojik Saati ile uyumlu olarak yaşayacağı için, bizler de sabahları daha dinç, huzurlu ve iş verimini artıracak şekilde enerji dolu olarak güne başlarız.
Güneşin ve Ayın bizim bedenimize ve dünyada yaşayan diğer canlıların bedenlerine her dakika ayrı yansımaları ve etkileri vardır. Bedenimiz ancak bu program ile yaşar ise sağlıklı olabilir.
Gece uykusunun hayatımızda vazgeçilemez bir yeri vardır. Gece ve gündüz uykusunu birbirine karıştırdığımızda hangi olumsuzluklar ve sağlık sorunları ile karşılaşacağımızı burada açıklamaya çalışayım.
Organlarımızın dinlendiği ve faal olarak çalıştığı farklı saatleri vardır. Örneğin her sabah saat 05.00 ile 07.00 arası kalın bağırsağın çalıştığı dönemdir. Sabah 05.00’te gün ışığı gümüş rengi ile dünyaya bir kez daha “merhaba” der ve ardından kırmızı ışıklarıyla bedenimize güç gönderir.
Bu saatleri uykuda geçirenlerin damarlarındaki kanda pıhtılaşma olur. Beden uykuda olduğu için beyne kan akışı ağır hareket edeceğinden, kalp atışları normal seyrinde olmaz. Bu durumda da, karaciğer işlemlerini yerine getiremez ve kolesterol seviyesini yükseltir.
Bağırsaklar harekete geçmediğinden ve kalın bağırsak boşaltım yapamadığından, peklik meydana gelir. Bu saatler uykuda geçirildiğinde, bağırsaklardaki su çekilerek bedene ter ve atık olarak birikir. Aşırı kilo, ödem birikimi, ayak ağrıları, romatizma, kireçlenme gibi sorunların yaşanmasına neden olabilir.
Sabah 07.00 – 09.00 saatleri arası, midenin çalıştığı dönemdir. O saatler arasında düzenli beslenirsek, bu saatler bedenin kalori hesaplama saati olduğundan, akşama kadar yiyecek olduğumuz besinler vücudumuzda yağa dönüştürülmeden enerji olarak kullanılır.
Öğle arasında bedenin bir dinlenme saati vardır. Kışları 11.00 – 13.00 saatleri arası, yazları ise; 12.00 – 14.00 saatleri arası dinlenme saati için uygun olan dönemlerdir. Bu saatlerde dinlenmeli ve kalbin düzenli çalışmasına imkân tanımalıyız. Bu vakitlerde mümkün olduğunca dışarı çıkmamalı, gün ışığına maruz kalmamalı, sakin bir ortamda kendimiz ile baş başa kalmalıyız. Çünkü bu dönemlerde toplumla iç içe ve sorunlar üzerine yoğunlaşmış bir şekilde bulunduğumuzda, kalp damarlarında daralma ve stres ile birlikte kalp atışlarında düşme olur. Bu saatlerde dışarı çıkmayıp, özellikle de denize girmeyerek, ozon tabakasından yansıyan ultraviyole ışınların kanserojen etkilerinden ve cilt hastalıklarından bedenimizi korumuş oluruz.
İnsan vücudunun uyku ihtiyacı gün ışığına göre ayarlanmalıdır ki, Yaratıcımızın doğal enerji kaynaklarından istifade edebilelim. Gün ışığına ve bedenimizin Biyolojik Saatine göre belirlediğimiz öğle uykusu saatleri dışında uyunacak gündüz uykusu beden için zararlıdır. Bu uyku bedenin rutubetini artırarak balgam seviyesini yükseltir. Nezle, Anjin, Romatizma ve ardından da kireçlenme gibi birçok rahatsızlığa sebep olabilir.
Gündüz uykusunun, 4 tip beden yapısına farklı etkileri olur. Sinirleri gevşeterek tembelliğe sebep olur. Atalarımız, “uyku uykuyu getirir” diyerek bu konuyu bir cümleyle özetlemişledir. Cildin sararmasına neden olan gündüz uykusu, aynı zamanda cildin yaşlanıp, erken bozulmasına da sebep olabilir.
Gece çalışan birçok kişi gün boyu kesintisiz uyumayı tercih edebiliyor. Hâlbuki beden, güneşin doğma ve batma dönemlerini kesinlikle uykuda geçirmemelidir. Çünkü sabah saatlerinde bedene çok büyük enerji akımı olur. Bu vakti uykuda geçiren kişilerin bedenleri de eksi enerji ile kalır, artı enerji alamaz. Gün batımı saatlerini uykuda geçiren kişilerin ise, beyin faaliyetlerinde azalma, beyin sıvılarında düşme olur. Bu durum da hormon dengesini bozup, beden ile beyin arasındaki irtibatı koparacağından, kişinin bedenini stres ve birçok sağlık sorunu ile baş başa bırakabilir.
Peki, gece uykusu ne işe yarar? Gece uykusu, ruhun ve bedenin dinlenmesini sağlar. Kişiyi hayatın sorunlarından, sorumluluklarından ve gürültüsünden belli bir süre uzaklaştırır. Sinir ve kaslardaki gerginliği giderir. Böylece bir rahatlama meydana getirir. Ancak gece uykusunun da, “Yaz” ya da “Kış Saati” uygulamasına göre değil, Güneşin ve Ayın saatine göre, bedenin Biyolojik Saatine göre uyunması gerekir.
Kış mevsimlerinde 21.00 ile 01.00 saatleri arası, yaz mevsimlerinde ise, 22.00 ile 02.00 saatleri arası, bedenin dinlenme ve yenilenme zamanıdır. Bu yüzden mümkünse bu saatleri uykuda geçirmek gereklidir. Eğer gece nöbeti gibi zorunlu bir durum söz konusu ise; bu saatlerde ışığa maruz kalmamaya kesinlikle dikkat edilmelidir. Televizyon, cep telefonu, bilgisayar gibi cihaz veya yüksek voltajlı lambaların ışıklarına maruz kalan kişilerin karaciğerlerinde büyüme veya görevini tam olarak yerine getirememe sorunu ortaya çıkabilir.
Sabahları hiç uyumamış gibi yorgun ve uyuşmuş bir şekilde uyanıyorsanız, bunun nedeni, kuru ve pis hava, nefes tekniğinin uygulanmaması ya da uyku zamanının doğru planlanmamış olmasındandır. Doğru zamanda uyumamak ve gece uykusuzluğu yaşamak beyni zayıflatır, sindirimi, beden direncini ve sinirleri bozar. Kan, damarlarda pıhtılaşır, normal olarak hareket edemez, bedende uyuşukluğa neden olur.
Geceleri geç yatmak ve düzensiz yaşamak, hormon bozukluklarını da beraberinde getiriyor. Bu gün bizlere hastane koridorlarında çile çektiren birçok hastalığın stresten kaynaklandığını biliyoruz. Hiç şüphesiz stres, neredeyse bütün hastalıkların başlangıcının kaynağıdır. Stres sinir sistemini sarsar, bazen felce bile sebep olabilir. Genetik olarak hangi organlarımız zayıf ve hassas ise, stres önce o organlarımızı vurur. Sonrasında, diğer organlarımız da hastalanan organımızla bağlantılı olarak hasar görür.
Dünyada Koroner Kalp Hastalıklarından sonra en fazla iş gücü kaybına neden olan hastalıklardan biri de strestir. Yukarıda saydığımız birçok hastalıktan korunabilmek için, ev ve işyerlerimizde kullandığımız en basit cihazları bile kullanma kılavuzlarına uyarak kullandığımız gibi, bedenimizin de Kullanma Kılavuzuna uymalı, her yıl iki defa iler-geri saat uygulamaları ile bedenimizi şaşırtmamalıyız. Çünkü insan bedeni, insanların ilmi tesbitlere dayanmadan belirlediği kurallara sığmaz.
Sağlıkla kalınız.